Kıbrıs iktibasHare YakulaİSİAS Otel, Adıyaman/ AKP Rantı/Kartal Harman/ 18 saat/ / Abim İbrahim Yakula/...
yazarın tüm yazıları:

İSİAS Otel, Adıyaman/ AKP Rantı/Kartal Harman/ 18 saat/ / Abim İbrahim Yakula/ Şehit/ Bayrak/ İsyan eden kullar – Hare Yakula

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı zaten.

Bu kader değil ihmaldir,

Bu kader değil kötü yönetimdir,

Bu kader değil ranttır,

Bu asrın felaketi değil toplu katliamdır!

6 Şubat Pazartesi sabahı bir dostumun telefonuyla uyandım. Adıyaman’da deprem oldu haberin var mı dedi?  Yok dedim. Abim İbrahim Yakula’nın orada olup henüz haber alınamayanlar arasında olduğu bilgisini verdi. Uyku sersemliğiyle aklıma ilk takılan Adıyaman oldu. Hiç gitmediğim belki de hayat boyu gitmeyeceğim bir yer. Hakeza kardeşimin de. Türkiye coğrafyası dersi almış olmamdan olsa gerek sadece isim olarak belleğimde vardı Adıyaman. Ne de olsa Kıbrıs Coğrafyası dersinin bir değeri yoktu. Türkiye merkezli üniversite yerleştirme-değerlendirme sınavında puan kazandıran Türkiye Coğrafyasıydı. Hâlâ hangi ürünün nerede hangi bölgede yetiştiğinin ezberimde oluşuna şaşıyorum.

Haberdar olduğum andan itibaren herkes gibi haberlere kilitlendim. Haberler pek de iyi değildi. Yıkım büyüktü. Belirsizlik ve merak içinde güzel bir habere muhtaç olduğumuz anda Kartal Harman’ın “İlk iyi haber! ”, “AFAD 45 dakika önce Adıyaman’da kafilemizin bulunduğu otele ulaştı” paylaşımı bize umut oldu.

Gün batımıyla birlikte ancak 18 saat sonra enkazdan sağ çıkan Kıbrıslı ekipten biriyle ilk canlı yayın yapılabildi. Meğerse insanların acıları üzerinden prim yapmaya çalışan sözde gazetecinin, Ersin Tatar’ın basın danışmanının beyanatlarının tümü gerçek dışıydı. O an kötülüğün nasıl sıradanlaşabildiğine şahit olduk. Seni ve kötülüğünü unutmayacağız Kartal Harman!

Enkazın görüntüsü çok şey anlatıyordu. Adeta kum tepesi; ne demir, ne de kırılmış beton duvarlar vardı. Etrafında ise dimdik yıkılmadan duran apartmanlar görünüyordu. Merkez üssü olan ilçede inşaatlar hasar almaz iken İSİAS Otel’in kum yığını olması kader midir?

Üşüyorlar mı? Susamış, acıkmışlar mıdır? Gaileleri hiç bitmedi. Saatlerce haber bekledik. Yerimizde duramadık, boğazımızdan bir şey geçmedi, uyuyamadık sadece bedenimiz teslim oldu, oturduğumuz yerde sızdık. Canlarımız o devasa kum tepesinin altında aklımızsa hep onlarlaydı. Saatler ilerledikçe haberin kötü olma olasılığı arttı. Geç de olsa olabilir dedik ama ihmal, rant kazandı, biz canlarımızı kaybettik! Deprem yıkıcıdır fakat yaşanan bu felaket insan eseridir.

Depremin olduğu sabah yani 6 Şubat Pazartesi 9:00’da göçük altında kalanların ailelerinden temsilen birer kişi depremin olduğu Adıyaman’a gitmek için Ercan Havaalanı’nda hazır bekliyordu fakat uçuş açıklanamayan bir nedenle öğleden sonra gerçekleştirildi. İSİAS enkazına varıldığı zaman ise tam 18 saat yitirilmişti. Umudumu yitirişimi şöyle ifade etmiştim:

“İyi mi, 18 saati çöpe attık!

Günümüz aymamıştı zaten, dipsiz karanlıktayız şu an. Nefesimiz kesik kesik.

Dua etmekle, inanıyorum demekle olmuyor, bilin istedim.

Bilimi, ilmi var…”

 

Bilgi, bilim inkâr edilemeyen bir gerçekliktir. Tarihte inanç yerine akılla hareket etmeyi seçen insanlar büyük bedeller ödemiştir. Kopernik, Pisagor, Hypatia, Galilei bilim ve din çatışmasının sembol isimlerinden sadece birkaçıdır. İnsanlık tarihten pek ders çıkarmıyor olsa gerek; çünkü günümüzde din simsarlarına ve onlara kulluk yapanlara rastlamak mümkün. Bu simsarlar depremde ölümün kader olduğuna inanmamızı istiyorlar. Onları şehit ilan ediyorlar. Cenneti vadedecek kadar şuursuzlaşıyorlar. Canlarımızı değil tabutları sarmaladıkları bayrakları öpüp anlımıza koymamızı, ilahi takdire inanmamızı ve “isyan eden kullar” olmamamızı nasihat ediyorlar. Din simsarları eliyle örgütlü kötülük çoğaltılıyor. İktidardakilerin aç gözlülüğü örtbas ediliyor.

Sorgulayarak, sorular sorarak, düşünerek, isyanımızla iyileşmeliyiz. Siyaset yapmayın diyenlere yapılan her tercihin, eylemin ve yaşadıklarımızın birer siyasal çıktı olduğunu anlatmalıyız. Bu cinayetlerin sorumlularının, 20 yıldan fazladır Türkiye’yi tek başına yöneten tek adam rejiminin tetikçi müteahhiti, işbirlikçi belediyesi, rüşvetçi bakanları ve içi boşaltılmış kurumlarının rantçı düzeni olduğunu söylemeli, yazmalı ve unutulmaması için kalıcı bir bellek oluşturmalıyız. Bize cehennemi yaşatanların cennetine kanmamalı, şehit yakıştırmalarıyla yatışmamalıyız. Bilime düşman, ranta dost, katilleri ve işbirlikçilerini korkusuzca ifşa etmeliyiz.

Sevgili kardeşim seni bu fotoğrafla uğurluyorum. Gülümsemen hiç eksik olmasın…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin