Çoğu zaman kolayca yanıltılma düşüncesinin esiri gibi davranırız. En basit gerçekleri dahi düşünememe derecesine geliriz. Tek tip olma, statik düşünme, ezber yönetmli algılama, matematiksel çenberi ile davranmak, resmi söylemlere bağımlı olma gibi teknik düşünme tutumları, bizi birçok konuda yanılmaya kolayca iter. Son haftaların isveçi de aynen böylesi sentomlarla yüklü şekilde yaşanıyor. Sanki isveçin bildik klasik yetmişler sosyaldemokrat siyasetli ülke gibi alıp günümüz durumuyla statikleştirip deyerlendirme yaplıyor. Özellşikle statikleşme düşüncesi hep yanıltıcıdır. Bu ezber haline gelince de kolayca kandırılma eylimleri de yerleşir.
Kısa örnek verelim: sanki insanlar ayni ve deyişmeyen düşüncelere sahipmiş algısı yaygındır. Şunu duymaya ve kabulenmeye hazır gibiyiz. Kitlelerin Y.65 sağ 35 sol gibi bir kural konulup hep her süreçte ayni gibi seslendirilir. Halbuki kitlesel kayganlık sosyal dinamik hareketleriyle sosyolojik ve siyasal eylimlerin deyişme gerçekliği vardır. Bir anlamda rakamsal hapsetmeyle direk deyişmez ilkesine sarılıp bir anlamda hem deyişmemeyi hem de geleceği hapsetme düşüncesine kavuşmuş halde kalırız.****
Son haftalarda isveç iyice gündem haline geldi. Bu durum ezber statikleşme ile tepk tipliliğin ötesinde bir olay. Herkesin kafasında gelişmeleri izlemedikleri için eski isveç akla getirilir. Halbuki yetmişlerin Palmeli isveç çoktan tarih oldu. Bağımsızlık politikası da mezara gömdürtüldü. Bu bilgi boşluğunu da statik görüş doldurunca, günümüz gündemini de anlamakta hep yanlışa kolayca yönelinir.
Sadece bir yıl öncesine gidelim. Bu kısa zaman dilimi dahi nedenli deyişimler olduğunu göstermeye yeter ve artaar. İsveç hem de sosyaldemokrat hüküemt döneminde Natoya girme siyasetine girer. Neden Ukrayna savaşı gösterilir. Ardından yapılan seçimlerde faşist parti ikinci sıraya gelir. Kurulan isveç hükümeti isvaç faşistlerinin desteğine bağımlı olur. Bir anlamda isveçrte kurulan kualisyonun temel dinamiği sayısal da olmak üzere faşist parti oldu. Bu daha göçmen karşıtı olan duruşu da tetikler. Yabancı düşmanlığı da yayılır. Türkiye ile Narto üyelik konusunda sürgünde olan siyasilerin geri verilmesi talebine de takılınır. Bunlar kısa bir gerçek le bildik klasik isveç deyil, faşizme yönelen isveçi akılda tutmamızı uyarmaktadır. Hele de isveçte siyasal sürgünlerin çok olması, anti yabancılık ilkesi gibi durumlar içteki faşist yöelim için güvenlik kuralı saydamlaşma koşulunu da hızlandırdı.
Danimarkalı bir faşistin Kuranı Türkiye elçiliği önünde yakması ise ateşleme rolunu oynadı. Hem Türkiye isveç hem de islamifobi ile faşizmin zemin kazanmasına neden oldu. Oysa isveçte daha önce de Tevratın yakılma eylemine isveç hükümeti engel oldu. Bu kıyas dahi düşünmemizin nedeni olmasınan yetip artıyor.
Olay hemen siyasal gerilimlere neden oldu. Elbet Türkiyenin seçim sürecinde olması, isveçte faşist destekli hükümet konumu ile bazı hamleler yapılma eylimleri adeta harmanlandı. Karşılıklı suçlamalarda demokratiklikten veya anti faşisliğe deyil, gerici ve faşizme hizmet edecek eksende devam ediyor. Daha da paranoyali, isveçteki bazı basın çevrelreinin de katılımıyla, Danimarkalı faşistin Rusyanın teşvikiyle yakmayı tetiklemesi probagandasıydı. Görüldüğü gibi olay provakasyon, konturlaştırma ve gericilikle gerilimlere yönelik görüşlerle bezendi. Tehtitler yapılmaya devam ediliyor. Oysa net olan koşullar ve faşizmin birlikte provakatif hareketidir. Yapan ve kulanan gerici kesimler de olunca, birçok neden sorusuyla sorgulanması yerine, kriz üreterek adeta konu istenilen karanlığa doğru zifiri alana doğru kaymaktadır.
Tekrar edelim: hem Türkiye seçim sürecinde hem de isveçte faşistleşme yönetim zemini aranan hükümet döneminde bu olay oldu. Üstelik de göstere göstere geldi. Kişininn de örgütü malum. Bu faşist örgütlerin veya kişilerin nasıl kulanıldığı da bilinmesine rağmen istenilen provakatif akıma katılıp gidiliyor. Türkiye seçim sürecinde dış düşman ekseninde mavzeme olarak kulanmaya hemen girişti. İsveçte ise tartışmalar belirli kesimlerce yeni demokratik kuralları geriletme ile yeni isveçin oluşumu yoluna taş döşemesine girişme şekline sokuluyor. Olaya izin vermekten, Rusyayı paranoyal şekilde sorumlu olarak katmlaya varan bir acayip yorummlama algısına soktular. Fakat, tek tip işleyen bu zemin, gidrek şu veya bu şekilde de karşılık bulduğu da kesin. Örneğin isveçte Natoya girmeme eylimi azaltıldı. Dıştan gelen siyasi kişilere karşı daha güvensiz davranmaya tetiklemeye başladı. Türkiyede ise konu tam bir seçim mavzemesine çoktan çevrildi. Dış düşman algısı kulanıma girdi. Elbet altılı masacıların da yarışa girmesi,n sürecin uzaması da katılınca, birçok siyasal ugulamanın da ikincil sıraya inmesini sağladı.****
Kısaca, artık bildik isveç yok. Ama sistem de emperyalist olsa da kriz dönemi yaşadığı ve krizlerle beslendiği kuralı daha kolay koşul bulmaktadır. Hele de dış politika zehiri zemin bulurken, Nato da sanki demokratikmiş algısına da hayat kazanıyor. İsveçteki kuran yakma olayına dalınca bu nedenle söylenecek çok söz var. Sorgulanması gereken mutlak bilgi eksiklikelrinin giderilmesiyle daha inanılmaz nice kirli siyasal oyunlar da bulacağımız kesin.