“Kafasına kuş sıçtığında şans oyunu oynayan toplumun, ağzına sıçana oy vermesi normaldir.”
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti bu değildir. Osmanlı İmparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün geniş vizyonunun eseridir. O yıllarda Atatürk gibi düşünen kişi sayısı belki de bir elin parmaklarının sayısını geçmiyordu. En yakın arkadaşları bile hilafetin kaldırılmasına karşı çıkarken çağdaş bir millet ve devlet yaratma çabasına da pek inanmıyorlardı.
Kısa sürede Türkiye Cumhuriyetinin kurulup büyük işler başarmış olması tüm dünya ülkelerinde ve özellikle sömürge ülkelerde ilgiyle izlendive örnek alındı.
Erdoğan’ın 20 yılda Türkiye’yi getirdiği nokta beyaz ve kara gibidir. Yeni Osmanlıcılık ve ABD projesi olarak Türkiye’nin şimdiki durumuna kısaca bir bakalım.
Atatürk döneminde kapatılan tarikat AKP döneminde değişik adlar altında açıldı. Atatürk döneminde kurulan Diyanet İşleri başkanlığının görevi insanların inandıkları dini daha iyi anlayabilmeleri içindi. Bu amaçla Kuran’ın Türkçeye çevirisi de yapıldı.
AKP döneminde Diyanet İşleri başkanı devlet protokolünde en üst yere çıkarıldı. Adeta Osmanlı Devletindeki fetva makamı olan şeyhülislam görevi yapmaya başladı.
Bu sayede insanlar bilim yerine “maneviyat” adı altında hurafelere yöneltildi. Bilim üniversitelerden uzaklaştırılırken imam hatip liselerinin sayısı artırıldı. Kaderci bir toplum yaratılması sağlandı. Şimdi bu konuda kendi gözlemlerimi sizinle paylaşayım:
Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak bir konuşmasında şöyle demişti:” Erdoğan ‘Ay’a 4 şeritli yol yapacağım’ dese inanırız diyen seçmenimiz var.”
Bunu övünerek anlatan Albayrak’ın aslında anlatmak istediği: Öyle bir seçmen kitlesi yarattık ki her söylediğimize koşulsuz inanır.” Anlamındadır. Din de zaten budur. Din adına her söyleneni sorgulamadan kabul etmektir.
Esnaf, müşterisini memnun ederek, daha çok müşteri ile kazancını artırma yerine duvarına “karınca duası” asmakla bunun olabileceğine inanmaktadır.
İçkinin ve domuz etinin haram olduğunu bilir ve bunları ne içer ne yer ama ünlü markaların sahtesini yaptırarak satmayı haram olarak görmez.
Evinin, malının korunması için bilimin gereği olan şartları yerine getirmek yerine duvara nazar boncuğu asar.
Allahın koruyuculuğun her şeyden önemli olduğuna inananlar ayetel kürsi duasını çerçeveletip herkesin görebileceği yere koyar.
Kendilerini kazalardan koruduklarına inandıkları ve içinde ne olduğunu bilmedikleri muskayı boyunlarına asarlar veya elbiselerinin bir yerinde saklı tutarlar.
AKP iktidarı öncesi spor karşılaşmasına çıkan oyuncuların sahada ellerini açıp dua etmelerini hiç görmedim ve duymadım. Şimdi futbolcu soyunma odasında değil de sahaya çıktıktan sonra ellerini açıp dua eder . Tamamen şov kokan bu hareket aslında toplumdan takdir bekleme duygusuyla yapılmaktadır. Oysa rakip takımın oyuncusu da aynı duayı yaptığında Allah’ı da zor durumda bırakmazlar mı? Allah böyle bir durumda hangi duayı kabul edip onun takımını galip getirecektir. Yoksa beraberlik mi sonuç?
Yazımın başlığı altındaki cümle Gani Müjde’ye aittir. Bunu bir kez daha yazarak Türk insanın geldiği durumu özetlemiş olayım.
“Kafasına kuş sıçtığında şans oyunu oynayan toplumun, ağzına sıçana oy vermesi normaldir.”