Son dönemde dünya geneline uzanan gerçek acıtıcıdır. Suriye yurttaşı olmanın zorluklarıyla karşılaşıyoruz. Özellikle Suriyedeki iç savaşın direk emperyalpist nerede ise tüm güçlerinin katıldığı savaşla, adeta Suriyeliler hayatın herr alanında cehenemi dahi sorgulayacak sorunlar yaşamaya itildi. Suriye iç savaşının yıkkımı, direk işkaler, ayaklanma adına ülkeye de sokulan gerici yobazlar gerçeği Suriyeyi altüst etmeye yetip artı. Hem işkal hem savaş, hem de göç, Suriyeli halkın adeta cehenneme hoşgeldiniz mesajını yaşamla karşılamaya taşıdı
Artık Suriyeli savvaşta en gerici tutumlarla öldürtülen, esir alınıp kafası kesilen, çocukları dahi alınıp satılan kimlikli kesim oldular. Eldeki toprakları alınıp sürülen, deyişik kimliklelerle boğuşturulan döngüye girdiler. Göçler de oldu. Bazı yerlerde suçların kaynağı olarak damgaladılar. Bazı yerolerde saldırrı ve öfkenin merkezine konuldular. Kadınları alınıp orda burda kulanıldılar. Deyişik mafyaların eline geçip satıldı veya kulanıma sürüldüler. Yollarda ölenler, denizde çocuklarının dahi boğulma haberleri gelip geçti. Birileri kendilerine gelmesin diye ötekine para verip durdurmaya uğraştılar. Kriminalden siyasal suça dek hedeflendirildiler. Birçok ülkede suçlanan Suriyeli algısı iyi tutmaya başladı.
Kimisi de Suriyeli kimlikle aslında gerici provakasyonlarda kulanıldı. Bazı devletler de siyasal çıkara konulup resmen provaketif eylemlere dek yönlendirildiler. Bazısı da ucuz emek, kadın ticareti ve mafya tipi kuralların kısgacında nefes alamayacak dereceye sokuldular. Buna benzer birçok rezaleti göstere göstere başta Batılı blok ülkeleri ve Ortadoğu devletleri yaşatı. Üstüne de Suriyede kalanlara ambargolarla ölümem mahkum hale soktular. İsrail ise keyfi geldiğinde Şam hava alanı dahil füzelerini ateşleyip gönderme merasimi yapıyor.***
Daha nice durum Suriyeli olmanın içişnde bulmanız kolaydır. Hele kulanım çıkarında da Suriyeliler hem de “millşi” denilşip kulanımda bulunmaları da gayet münasiptir. Son günlerde bemzer yeni olgular eklendi. Düşündürücü olma düzeyinden ibretlik sürecine geçiş gibidir. Türkiye ve Suriyede deprem gerçekleşti. Suriyeli olmanın da bir görüntüsü veya yaşanırlığı olmasa olmazdı. Çünkü Suriyeliler, hem kendi devletlerinde hem Suriye işkal altındaki yerlerde ve başka ülkelerde artık adı net olmayan ama göçmen konumunda olan Suriyeli çeşitlemem kimliklerine sahaip hale geldiler. Deprem de Türkiye Suriyeyi kapzayınca çeşitleme daha da acıtıcı derslerle karşımıza tariha doğru giden yolda kaydedilmektedir.
Depremin yıkımı mtawrtışılmaz. Üstelik, Suriye savaş hali nedeniyle dökülen bonbaların da etkisiyle binalar iyice sarsıldı. Buna bir da Suriye devletinin elinde olan D topraklara da pişkin pişkin şekilde ambargolarla ölüme veya teslim olmaya zorluyor. Yetmedi, İsrail gibi ülkeler keyfi keldiğinde de füzeler yağırma merasimi de gerçekleşmektedir.
Bu koşullarda Suriyeli olmak zor. Üstüne deprem de binince, SUriyelilik daha bir vahimleşmektedir. Suriye devlet toprağındaysanız, hem yıkım hem savaş hem anargo ve yetmediği zaman İsrail füzeleriyle de karşılaşıyorsunuz. Nitekim depremim faciyası ve anbargo dansversyonu yanına bir da tüm yetersizliklere rağmen başka gerçekler de yaşanıyor. Yeri geldiğinde hücrelerinden çıkan cihatçılar kurtarma yapmaya çalışanlara saldırıp katlediyor. Yeri geldiği zaman tüm baskı ve yasasklara karşın olmada iner diye İsrail uçakları Şam hava alanını bombalıyor. Ne yazık bizim Tatarı ve yeni Güney liderini buluşturma çabasında olan B.M. genel sekreteri Guteres bu konuda bir kınama dahi yayınlamıyor.
İşkal altındaki Suriyelilerin başına ne geldi, net bilgi yok. Türkiye yetkilileri kendi kontrolerindeki yerlere kuş uçurmamaya ısrarla kldavranıyor. Orada ne oldu net deyil. Sadece Afrin ve idlipin etkilendiği bilgileri arada duyuluyor. Suriyeli olup da işkal altında olma ve cihatçı örgütlerin insafına brakılmanın da bedelinin ağır olduğu da kesin..
Bir başka Suriyeli gerçeği de depremde Türkiyede bulunuyordu. Türkiyede deprem sert geldi. Ayni şekilde devletin de aranıp bulunmadığı, yetersiz kaldığı öteki gerçekle madalyon tamamlanıuordu. Yine Suriyeli olmanın sıkıntısı lartıyordu. Kimisi bunu dahi kulanıp Suriyeli üzerinden öfke gidermeye yöneliyor. Yapılanbirçok olumsuzlukta direk Suriyeliler gösterilip saldırılarınm olduğu haberleri geliyor. Adeta her yerdeki Suriyeli korkular, çaresizlikler ve fırsatla saldırı merkezine konulan kimlik haline geldi.
Bir de şu öteki gerçek var: depremle sarsılan, çaresizce aç kalan insan çalarda olmayacak davranışı da gösterir. Özellikle iktidarlar hep olayı kimlikler çatışmasına sokup kendi yanlışlarının da örtülmesi tekniğine hep baş vururlar. Suriueli göçmenler bu konuda epey hedef tahtası haline geldiler. Türkiyede mülteci statüsü dahi verilmiyor. Pazarlıkta AB ile kulanılıyor. Cihatcı devşirmede veya iç politik birçok hesapta da Suriyeli adını duyuyoruz. Belşirsiz veya beceriksizliklerde de hedefi Suriyeli koyup saldırganlığı tetikleme de işin garnatürü haline sokuldu. Şimdi deprem konusunda da oluşan kağosta ve yönetimin yanlışları sonucu Suriyeli oolma hedefini de canlandırdı.***
Gördüğünüz gibi deprem dahi içeriği konulurken Türkiyede Suriye dahi eklenmezken, kriminal veya yağma olaylarında güvenlik sıkıntılı tutum yerine Suriyeli olma saldırganlık kimliği daha fazla kulanılmaktadır. Ortadoğunun baharı ve kurgulanıp baş aktörü konulan Erdoğan gerçeğinin Suriyeli kimlik aşamasının da geldiği son nokta bu.