yazılariktibasAdalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nun geçmişle yüzleşmesi (1) – Hayati Yaşamsal

Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nun geçmişle yüzleşmesi (1) – Hayati Yaşamsal

diğer yazılar:

Emperyal Ankara otoritesi ve iktidarları’nın,

1) Dış politikadaki siyaset ve partiler üstü ideolojik “Milli Dava”Sı “Misâk-I Millî Beyannâmesi”

2) Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk toplumu üzerindeki “durumsal ve kurumsal iktidar gücü” ve

3) Kurumsal iktidar sistemi “panoptik hapishane”* ile uyguladığı “kültürel soykırım”**

Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’da verilen Mücadele’nin nihai amacı, “Misâk-ı Millî Beyannâmesi”nin kabul edilmesi ve dünyaya duyurulmasıdır.

Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, beninsenen ve uygulanan “Misak-ı Milli” kararı ile Türkiye’nin dış politikadaki ideolojik “Milli dava” hedefini, Mustafa Kemal, Tasvir-i Efkâr gazetesi başyazarı Velid Ebuzziya ile, 13 Ekim 1919 tarihinde telgraf üzerinden bir mülâkatta;

“…bizce 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi akdedildiği günde fiilen sahip kaldığımız huduttur” diyerek “Misak-ı Milli Sınırları”nı kararlı bir şekilde belirliyor.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan “Mîsâk-ı Millî” sınırları içinde belirlenen toprak parçalarının “Ana-Vatan ” Türkiye Cumhuriyeti’nin parçası sayılıyor.

23 Nisan 1920’den beri Türkiye’yi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetleri ve istismasız tüm siyasal partilerinin Millli-Dava ilkeleri, “Misâk-ı Millî Beyannâmesi”nin esasına dayanıyor.

“Misâk-ı Millî Beyannâmesi” T.C. Devleti’nin ilkelerini belirleyen, gerçekleşmesi için sonuna kadar çalışılacak “Millî ülkü”, “Hedef ve “Kutsal Ant”tır.

1920’lerde Misâk-ı Millî Beyannâmesi’ne dayanılarak hazırlanan Yeni Mîsâk-ı Millî Haritası’nda (ilişikteki M.Milli Haritası) İskenderiye-Port Said hizasına kadar olan bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak toprakları üzerinde hak iddia edilmektedir. Ayrıca Adalar, Kıbrıs ve Batum da yeni Türkiye’nin sınırları içinde gösterilmektedir.

Yeni Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefindeki Emperyal Ankara Otoritesi, 1938 de Hatay’ı İlhak ederek Mîsâk-ı Millî sınırları içine dahil ettikten sonra, 1958-de “Seferberlik Tetkik Kurulu” tarafından Kıbrıs Türk Toplumu içinde kurduğu ve göderdiği asker kişilerle yönetilen TMT ile başlattığı “KIBRIS TÜRKTÜR, TÜRK KALACAK” hedefi, sonradan bu hedef YA TAKSİM YA ÖLÜM” hedefine dönüşsede, aslolan hedefi Kıbrıs’ın bütünün Misâk-ı Millî Beyannâmesi’nde belirlenen sınırlar içine katmak yani İLHAK etmekti.

Adalı Kıbrıslı Türkler’inin bu hedefe karşı, 1955’den günümüze kadar gelen yıllar içindeki toplumsal ve bireysel davranış reaksiyonları, Emperyal Ankara Otoritesi’nin Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefinde “Durumsal İktidar Gücü”nü sağladı.

1955-60 döneminde Emperyal Ankara Otoritesi, Adalı Kıbrıslı Türkleri’nin büyük bir çoğunluğunu “KIBRIS TÜRKTÜR, TÜRK KALACAK” ve/veya “YA TAKSİM YA ÖLÜM” hedefi etrafında topladı. Baskı-tehdit ve katliamlarla “Durumsal İktidar Gücü”nü sağlamlaştırdı.

Adalı Kıbrıslı Türkler’inin 1960-63 döneminde , Kıbrıs Cumhuriyeti içinde var olan Uluslararası Kimlik ve Konumu ile Temsiliyeti’nden 1963 yılında kopararak, 1974 yılına kadar ki döneminde, “Bölgesel Panoptik Hapishane-Enklav”lar da toplayarak, Siyasi, Ekonomik, Sosyal, Politik ve kültürel gelişimlerini engelleme temelinde “KÜLTÜREL SOYKIRIMI”na başlamış oldu.

1963-74 döneminde Garantörü olduğu 1960 andlaşmaları ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasal kurumlarını dışlayan “Bayraktar-Elçi-Yönetim” Temcilerinden oluşan (BEY) Yönetim Organı’nı KC Anayasasına aykırı olarak oluşturarak “Kurumsal İktidar Gücü”nü ve “KÜLTÜREL SOYKIRIMI” hedefini Adalı Kıbrıslı Türkler’in Toplumsal ve bireysel katılımcı davranış reaksiyonları ile sağlamlaştırmış oldu.

1974 askeri işgali ve De-facto Taksim ile hem “Durumsal İktidar Gücü’”nü hem de Adalı Kıbrıslı Türkler üzerinde var olan,ve Enklav’lar içinde gizlenen “KURUMSAL İKTİDAR GÜCÜ” ile yürüttüğü “KÜLTÜREL SOYKIRIMI”nı, yarattığı “Irklaştırılmış Yerleşimci Kolonize Rejim” KK-tc Anayasası”na yazdırdığı kalıcı ve geçici maddeler ile oluşturduğu –Ankara, Elçi ve Genareller’in sadece oy hakkına sahip- “Üst Koordinasyon Kurulu” ile uluslararası kurumlarca red edilen, tanınmaması için kararlar alınan Yasal Olmayan Kolonize Rejim Devleti(!!!) nin “Anayasal Kurumu” haline getirip, kalıcılaştırdı.

Emperyal Ankara Otoritesi 1974 sonrası Kuzey Kıbrıs’ta oluşturduğu “KÜLTÜREL SOYKIRIMI” alanını, Demokrafik, Sosyal yapılar da ve Siyasal, Ekonomik, Mali, Ticari “ Yerel Kurum”lar içinde de genişletti ve hakim kıldı .

Kuzey Kıbrıs’a 1974’de Savaş ve Katliam manüpülasyonu tehdidi altında, işgal ettiği Kuzey Kıbrıs’a toplantırılan KC vatandaşı Adalı Kıbrıslıtürk’lere uyguladığı “KÜLTÜREL SOYKIRIMI”yla ,

  1. İtem yasası ile Mülkiyetsizleştirmeyi,
  2. Yerleşimci Nüfus Transferi ile Adalı Kıbrıslı Demografik yapısının erezyonunu,
  3. Asker ve Yerleşiklerle Teşvik edilen Karma Evliliklerle “Genetik Kırılma” ve “Aile ve Yaşamı”nın kontrolunu,,
  4. “Türklük – Müslümalık Sözleşmesi” ideolojsini hedefleyen “Eğitim Entekrasyonu”nu,
  5. “Siyasi, Ticari, Mali, Ekonomik ve Mesleki Hakimiyeti”ni,

SAĞLADI

Biz, Adalı Kıbrıslı Türkler, 1963-1974 “Bölgesel Panoptik Hapishane-Enklav”larda ve 1974 sonrası Kuzey Kıbrıs’ta oluşturulan “Irklaştırılmış Yerleşimci Kolonize İşgal Rejimi”inde bize uygulanan “KÜLTÜREL SOYKIRIM İNŞAATI” sahnesinde çeşitli “Kültürel Kimlik Rolleri”ne büründük.

Fakat zamanla bu “Kültürel Kimlik Rolleri” Adalı Kıbrıslı Türkler’e, Adalı Kıbrıslı Türkler de o “Kültürel Kimlik Rolleri”ne dönüştü.

Hele 74 sonrası “Adalı Kıbrıslı Kimlik” Yeni bir “Kültürel Karakter Alaşımı”na dönüştü. (Ganimeti Yağmala, Acılar ve Yaralar üzerinde mutluluk oluşturma, İşgal Rejiminin sahiplerinin bizzat kontrolündeki Silihtar ve Dianellos Siyasal Bataklığında Parlamenter zaferler peşinde koşmalara)

Ve Adalı Kıbrıslı Türkler olarak bizler, 1960 Anayasal kimlik ve hakların öngörebildiğinden çok daha parlak bir Gelecek olan Dünya ve AB yerine Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefindeki “Kıbrıs’ta Türklük Sözleşmesi-İlhak” için kurulmuş Yerleşimci Kolonize Rejim-KK-tc’deki “KÜLTÜREL SOYKIRIMI SENARYOLARI”nı takip eden, uygulayan ve yöneten Yeni “KÜLTÜREL AKTÖR”ler olarak ortaya çıktık.

1974 öncesi ve sonrasındaki Tarihsel Sahne düzenlenmesine ve Emperyal Ankara Otoritesi ve İktidarlarının “KÜLTÜREL SOYKIRIMI” performanslarına kapıları açtık.

Ankara’daki belirli bir Aktör’ün ve/veya Aktörler’in yaptığı veya söylediği şeyi gerçekte nasıl ve neden yaptığını anlamak istemedik.

Bize bu farkındalıkları anlatmaya çalışanları ya yanlız bıraktık, ya da öldürülmelerine göz yumduk.

1974 öncesi ve sonrasındaki Tarihsel Sahnede “Baş Aktör” Milli-Dava “Misâk-ı Millî Beyannâmesi”ni hedefleyen “KÜLTÜREL SOYKIRIM”ın Sahnedeki Sahne Yönetiminin ve idarecisinin Ankara Otoritesi tarafından oluşturulduğunu Görüp de Görmemezlikten gelme” alışkanlığımızı devam ettirdik.

Emperyal Ankara Otoritesi’nin Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefinde “Durumsal İktidar Güc”ü ile “Kurumsal İktidar Güç”ü ve Kurumsal İktidar Sistemi “KÜLTÜREL SOYKIRIMI” işte tam da bu noktada Adalı Kıbrıslı Türkler üzerinde devreye girdi ve devam ediyor.

Tüm bu Durumsal-Kurumsal Güç ve Kurumsal İktidar İşlev Sistemi “KÜLTÜREL SOYKIRIMI”nın örtük fakat güçlü etkisinin Adalı Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğundaki direnme iradesine hükmedebildiği de bir gerçektir.

Emperyal Ankara Otoritesi’nin tüm ada üzerinde Siyasi, Ekonomik, Sosyal, Politik denetim ve Adalı Kıbrısnlı Türkler üzerinde kültürel, eğitim, iletişim, din, iş, yargı sistemlerine ve yönetim bütününe “KÜLTÜREL SOYKIRIM”la hükmetme arzusu, tepeden inme Ada geneline egemenlik içgüdüsü, Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefi “Kıbrısta Türklük Sözleşmesi-İlhak”ın İdeolojik Altyapısı’nı içeriyor.

Halen bizler, davranışlarımızın ne kadarlık bir kısmının Emperyal Ankara Otoritesi ve İktidarları ile tüm Siyasal Partileri’nin dışsal Durumsal İktidar Gücü, Kurumsal İktidar Güçü ve Kurumsal İktidar Sistemi “KÜLTÜREL SOYKIRIMI” tarafından etkilendiğini, şekillendiğini ve kontrol edildiğini görmezden geliyor veya hafife alıyoruz.

Mîsâk-ı Millî Haritası’nda belirlenen sınırlara ulaşma hedefindeki Emperyal Ankara Otoritesi ve İktidarları’nın, çoğunlukla bir dinleyici kitlesi, rol arkadaşları, kostümleri, sahne donanım destekleri ve sergileyecekleri belirli rolleri olduk, Sıklıkla hazırlanmış metinler üzerinden performanslar sergiledik.

Çoğunlukla kurallara aykırı ve birçoğu örtük, beş bin yıllık Adalı Kültüre yabancı sosyal normlara uyarlandık.

1974 sonrası, NORMALLEŞTİRİLMİŞ DAVRANIŞSAL BAĞIMLI YAŞAM BİÇİMİ “KÜLTÜREL SOYKIRIMI”nı kabullenmiş olduk.

(Devam edecek)

*Panoptik Hapishane:

İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir.

Bentham’ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışın ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneğinin olmamasıdır. Böylece mahkûm bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalmaktadır.

Bentham, Panoptikon’u “bir üst aklın, gücü elde etmesinin bir modeli” olarak ifade etmiştir.

** Kültürel Soykırımı :, Bir Toplumun-Topluluğun veya bir Grupun bir Toplum-Topluluk veya bir Grup olarak devam etmesine izin veren yapılarının ve uygulamalarının yok edilmesidir.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin