Hatırlama ve unutma kültürü, resmi bellek – gerçek bellek “Toplumsal Bellek Platformu”
Geçmişle yüzleşme bağlamında Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nun, “Hatırlamama ve Unutma Kültürü” kapsamında belleğinin, Kimlik, tarih, hakikat ve adalet ile olan ilişkiselliği, ve “Hatırlamama ve Unutma Yolu” ile inşa edildiği gerçeği, 1955 lerden beri yaşananlar ve yaşatılanlarla kanıtlanmaktadır.
Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu,
1955-63 Özel Harp Dairesi’nin Yönetimindeki TMT fiili yönetimi, 1963-74 Enkav’lardaki Hapishane dönemi, 1974’de gerçekleştirilen De-facto Taksim ile “Kıbrıs’ta Türklük Sözleşmesi-De-Facto İLHAK” için, ortak bu geçmiş, kimlik ve değerler etrafında bir araya getirilmiş ve kurulan bu zemin, oluşturulan bellek ve tarih ile sağlamlaştırılmıştır.
İnşa edilen kolektif hafızanın içeriği “Emperyal Ankara Otoritesi” tarafından belirlenmiş, halen belirlenmektedir.
Kıbrıs’ı Misak-ı Milli sınırlarına katma hedefindeki “De-Facto İLHAK (KIBRIS TÜRKTÜR TÜRK KALACAK)” Resmi bellek olarak da tanımlanan “Kıbrıs’ta Türklük Sözleşmesi”nde neyin hatırlanıp neyin unutulacağına dair ayıklama yapılmış ve neyin görülüp neyin görülmemesi enjekte edilmiş ve halen yapılmaktadır.
Bu durum, hatırlamanın ve unutmanın, Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nun geçmişiyle kurduğu ilişkideki rolünün, ideolojik bir boyutu olarak değerlendirilmelidir.
Bu Resmi Belleğin kapsamı dışında kalan diğer bellek ise “Canlı Bellek” olarak adlandırılmalıdır.
Başka bir deyişle bu “Canlı Bellek”, maruz kalınan bellektir.
Fail olarak olayların yükünü çekmiş, acısını yaşamış Adalı Kıbrıslı Türklerin inşa ettiği bellektir.
Resmi belleğin genel tutumu unutma üzerine kuruluyken, bu hafıza dışında kalan “Canlı Bellek”, “Hafıza ve Hatırlama” talep etmektedir.
Bu Canlı Belleğin hatırlama talebi, tarih ile kurduğu çatışmalı ilişki üzerinden ele alınmalıdır.
Bu Canlı Belleğin misyonunun “Hakikat ve Adalet”i temsil etmesi gerekmektedir.
“Hakikat ve Adalet” talebi aynı zamanda hafıza talebidir.
Hatırlama kültürünün bir yöntemi olarak ele alınan “Geçmişle Yüzleşme” kavramı, geçmişteki İnsan Hakkı İhlallerinden kaynaklanan “ACI”lar ve “YARA”larla yüzleşme olarak ele alınmalıdır.
Geçmişle yüzleşme; Demokratik ortak bir vatan ve barışçıl toplum inşa sürecinde geçmişin ağır İnsan Hakkı ihlallerinin sadece Adalı Kıbrıslı Türk Toplumunda değil tüm diğer Adalı Toplum ve Topluluk’larda yarattığı tahribatı onarmanın bir yolu olarak görülmelidir.
Geçmişle yüzleşmenin en önemli aşaması hakikatlerin ortaya çıkarılmasına yönelik olan mücadelenin yürütülmesi için zorunlu bir süreçtir.
Bu süreçte “Hakikat Hakk”ının kolektif boyutu ve onarıcı adalet arayışının bir neticesi olarak “Hakikat Komisyonları” devreye girmelidir.
Henüz resmi düzlemde komisyonların kurulmasının Kıbrıs’ta mümkün olmamasının sonucu olarak, sivil toplum kuruluşlarının yürüteceği gayrı resmi projelerin geçmişle yüzleşme sürecini başlatabilecek bir etkiye sahip olduğu ortadadır.
Farklı kuşakları hakikat ve adalet arayışında bir araya getirecek yaşanan-yaşatılan İnsan Hakkı ihlallerini unutturmamaya çalışan “TOPLUMSAL BELLEK PLATFORMU” oluşturulmalıdır.
Geçmişle yüzleşme noktasında Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nda çok umut veren bir tablo olmasa da Sivil Toplum Kuruluşları ve İnisiyatifleri’nin girişimleri sürecin geleceğine dair bir ışık yakabilecektir.
Kendi geçmişimizdeki yaşadıklarımızla Belleğimizde biriktirdiğimiz Gerçek Bellek ile topluma halen enjekte edilmeye çalışılan Resmi Bellek “Kıbrıs’ta Türklük Sözleşmesi”nde öğretilen tarih bilgileri arasındaki farklılıklar sebebi ile geçmiş üzerine düşünmeye ve araştırmaya başlamalıyız.
“Bu farklılıklar Neydi” ve Toplumda çok konuşulmasa da bizim “Gerçek Belleğimiz Neydi ki Konuşulmuyor” soruları ile çıkmalıyız bu yola.
Bu yol bizleri 1955’den günümüze kadarki geçmişin karanlık sayfalarına doğru götürmeli.
Geçmişle yüzleşme bağlamında “resmi belleğin ötekisi” olamamak, geçmişte bizlere yaşatılanlarla biriktirdiğimiz “gerçek belleğimiz”i unutmak ve yok saymak anlamına geliyor.