yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBiraz da gerçeklerle birlikte sorgulasak? - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Biraz da gerçeklerle birlikte sorgulasak? – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Perşenbenin gelişi Çarşanbadan belli. Perşenbe sonrası da Cumanın olacağı kesin. Üstelik kimisi de cumaya “mübarek gün” imgesini de koymakla kutsuyor. Şu perşenbenin giderayak yaptıklarına bak: Meclis Kıbrıslı ifadeyle “alem galem”. Sokakta hem öfke hem de sesizlik. Resmi siyaset ise söylediklklerinin dahi içeriğinden habersiz. Elektrik kurumunda gervden başlayan ve özünde gelecek korkuları ile belirsizliğin giydirildiği döneme doğru gidiliyor. Denilen her sözü dileyen kabulenir dileyen de yalan söylüyor. Kimse gerçeğine bakmıyor. Meclis konuşmaları ile yaşanan arası uçurum ise tatsızlığa tuz katarak gelip geçiyor. Ama gün Perşenbe. Hem de olağan üstü toplantının dahi kendi kuralınan uymadan gerçekleşen meclis görüşmeleri yapıldı. Ucu ucuna olacaklar ile geciktirmeler bir talimat kısgaacında sıkışıp kaldı. Belli ki önceki yazımda da belirtiğim gibi “giderayak bitirilecek işler” tekerlemesine çok güzel çakışıyor. ASunanların dahi anlamadığı ama karşılığında öfkenin de ger düşünce için oması normaldır. Fakat gerçek, oluşan siyasi örgütlenme, amacının ne olduğu ve düşünce şeklini birlikte ele alırsak, ozaman hep kulandığımız bahaneli eleştirisel tutumdan sıyrılmamız gerektiğini de anlarız. B Onun için doğruyla başlayalım: biz bu günler için kulanıldık ve mücadele verdik. Siyasal gerçeklik budur. Oluşan işbirlikçilerimiz de bu konuda lokomotif olup insanlardan da rıza kazandılar. Öyle ki o dönemde adayla alakası olmayan dahi bu hikaye ile yetiştirilip potansiyel hale sokuldu. Galiba bu perşenbe günü beni biraz geveze yaptı. Varsın gevezelik olsun. Yweterki yalanla dyeil gerçeklerle gevezelik yapalım. Son soru şu: sahi, koltukta oturup epey rant ve komisyonlar da alan kesimlerin hangi sözüne yyalandır diyebilme durumundayız?lir. Ozaman da bir rumculuk veya satılmışlık lafıyla da hedef haline gelmekten de kurtulunamaz.u belkide çoğuna travma gibi gelecek. Çünkü hiçbir zaman ne Kıbrısın bağımsızlığı ne sömürgecilikten kurtulma nede demokratik bir kurumsallaşma hedefli siyasal resmi tutum olmadı. Öyle ki bunu savunanlarınn nasıl bedel ödediğini de çoğumuz kafamızdan sildirseler de gerçek bu. Yine ingiltereye karşın deyildik. Ağımsızlık ve Cumhurieyti yaşatma resmi siyasal hedef de konulmadı. Hep Türkienin müdahalesi, adaya Türkiyeyi getirmek ve devamında daha bağımlı ilişki oluşturma temelinde siyaset hedef belirleyip uyguladı. Hat da bazı dönemlerde Türkiyenin müdahalesi için yapılan ve yapılmak istenen olaylar da nedense akıldan hep sildirtildi. Doğrudur biz bunun için mücadele verdik. Yeri geldi ganimet paylaştırdık, yeri geldi bol bol nifus taşındı, yasadışı kurallarla ekonomi ve defakto oluşturuldu. Bunlara bbrakın karşı çıkmasını, doğrusunu dahi söylemek hep tehlikeli oldu. Herhalde bugünlerde konuşulan elektrik kurumu sorunu yeni deyildi. Hele bol bol eleştirilen santral ve kurumsal yapının en basitiyle doksanda burada kurdurtulurken “hantal olduğu için Bursada kurulmadığı” başlangıcı nedense hiç söylenmiyor. Aksayla başlayan ilişkilerden tutun sadece bir yıl öncesi bile olmayan zaman dilimindeki ihalesiz yakıtla nasıl milyonların büküldüğü örneği de canlıdır.

Bol bol övdüğümüz demokrasimiz ve hukukumuz bu konuda etrafta yokk. Üstelik ihalesizlikle yolsuzluk kuralını sıkılmadan yasalaştırıp geneleştirme girişimini de epey savunan da var. Son bir gerçek de konuşturulan ve kararları konuşmaya çalışan hükümetin nasıl kurulduğu ve atamalarla talimat ve teslimiyet kuralının nasıl temel ilke olduğunu da hiç gözetmeden sadece öfke ve eleştiryle havada su dövmeye devam ediliyor. Yine en gerçeğine gelelim: son kararların hem de önce Metin bey sonra Fuat bey adaya gelip okuyup elerine verilen giderayak acelecilikli hedefle olan süreç yokmuş gibi davranırsak ve “hükümetle” brakırsak, gerçek hep eksik kalacak. Türkiyuenin fırsatları deyerlendirme durumu netdir. Türkiyesiz konuya bakamayız. Biraz da acıtacak durum da biz görmedikçe zaten  konudan rahatsız olmayan uluslarrası  kesimler de hiç tınmayacak. Bizi kandırmaca ayni tekerlemelerle devama brakacaklar. Dikat ediniz, K. Kıbrıstaki uygulamalar birleşik Kıbrıs hedefli mi yoksa Türkiyeleşme süreci mi. Bu ufak bakış dahi gelecekte her türlü ayarlarda gözetilecek önemli sonuçlardır.

Kısaca kendi ezberimizi brakalım. Gerçeklerle doğruları konuşup neleri yapabileceğimizi anlayıp örgütlenmeliyiz. Fon parası veya geciktirme veya yalanlarla resmen oyalanıp muahefet yaptık dedikçe, yarın bu koşulalrı dahi özleyecek konuma gelme tehlikesi hep olacaktır. Ama geneldeki sömürgecilik gerçeğini de yok sayacağız. Şimdikin eski bazı yaşlıların  İngiltere özlemi veya kimisinin seksenler dönemi deyişleri bunun en canlı kanıtıdır. Oysa yakındığımız ve dokunanın ancak öfke duyduğu günümüz eskiden beri sömürgeciliklerin dönüşüm ve sıçrama olayı ile gelindi. Hala bizim en önemli sıkıntımız, kendi gerçeklerimizle konuşamamak. Konıuşmamak veya bilmemek sonucu da öfke bazen çok yanlış noktalara dek getiriçeklerle tam uyuşmadığı bir karmaşada alır başını gider havasındadır.

Elektrik kurumu ve genelde enerjinin geleceği talimatının temel ilkesi de ihalesiz başlığı ile özetleniyor. Elbet, buna sudan öteki kurum ve yaşanan gerçeklere uydurulup giydirilmek istenen uzun vadeli gömleğin adıdır. Yalnızca elektrik konusu yoktu. En sonunda doktorlar da kıpırdayarak en azından bu memleketde hastahanelerde ilaç yokluğuna yönelik eylem yaptılar. Ancak, sokakta şu konuşmalar da duyulmadı deyil: hastahanede bakmayan doktor kliniği veya özel hastahanede bakıyor. Sonra tekerleme gibi tekrarlanıp” para kuzum, para” uçuşması oluyor. Dahaları da var. Ama protestolarda veya grevlerle karşılık olmadığı için adı bile duyulmuyor. Metin bey ise Ercan hava alanı duruşunda adeta yanındaki makamcıyla mesajını yine verdi. Ben buraya niçin getirildim sorusunun karşılığını her gün açıklamaları ve gezileriyle tekrarlıyor. Tekrarlıyor da hala Kuğulu parktan meclise gidiliyor da Metin beyin makanına dönüp de bir selam vermiyorlar. Bir yurtaş bana Kuğuludan meclise yürüyüşü içicin, “arabadan meclise yürüdü. Kimi kandırıyorlar” diye ironi dahi yaptı…

Sayılacak çok  gelişme var. Öfke duyanlar veya yalaka adına savunan da epey insan bulmak kolaydır. Hele de medyacıysanız, elinize mikrofonu alıp da konuşturacak epey kişiye de raslarsınız. Öyle de yapan epey medya mevcut. Ama, başka gerçekler de bu gündemleşmelerde istenmeden yerini alır. Kimisi yetersiz bilgisizlikten, kimisi istenilen yere duyduğu öfkeyi saçarak, kimisi de aman dokunmama korkusuyla boşlukta kalan kesimlere adeta laf üstüne laf söylüyor. Örneğin senelerin elektrik yanlışlığını salt sendikaya yükleyen, kısa kaçışla herkesi suçlarken temeline dokunmama davranışlar alır başını gider. Hat da bazıları da vardır ki yerine göre birisine veya ötekisine veriştiripn kendi kendiyle dahi çelişir. Medya da dilediğini alıp kendi haklılığını kanıtlar. Kolay suçlama ile gerçeğe dokunmama lafazanlığı en öfkeli dönemde dahi ne yazık geçerlidir.

Artık birkaç ezbere de dokunmak gerektiğine inanıyorum. Gerçi, bu çoktan yapılması gerekirdi. Fakat, gerçekler ötelenince, tepkiler izinli koşullarda brakılınca bunların da primi kulanıldığı iöçin de işe gelme gerçeği de kültürleştirildi. Bir net örnek verecem: son dönemde sık sık duyuyoruz: “biz bunubn için mi mücadele etik”. Başka söylemle “hani eski yeminleriniz: siz bugün için mi yemin edip mücadele verdiniz”. Bu son günlerde iyice prim yapmaya başlayan söylemdir. Oysa bu dahi söylenirken, nerelerden kaçınarak  günümüze gelişin de akıl tutulmasını da gösermektedir.

Gerçeklerle birlikte öfkemiz veya çaresizliğimiz birleşmediği dönemce, resmen en keskin duygusal duruşumuzda dahi yanlışların olacağı kesindir. Şunu belirtmeden önce sevgili dostum Ahmet Cavitin geçenlerde rum araştırmacısının EyoKA sorgusunu yüzleştirirkenki yazısını okumanızı ööneririm. Çünkü ayni yanlış yorumlama ne yazık bizde de TMTT için yapılmaktadır.

Gerçekten hep kulandığımız “biz bunun için mi mücadele etik” laflarını söylerken, hayal kırıklığı ile öfkenin bir yansıyan duygusudur. Halbuki, söz konusu yaptığımız süreci doğru okursak, siyasal çizilen örgütsel hedefleri doğru kavrayıp gelişle günümüze gelirsek, eleştirdiğimiz ve yakındığımız olayın aslında yannlış olduğunu da anlarız. Ozaman hem yüzleşme hem de günümüzdeki yaşanan gerçekleri daha doğru analiz edip tepki ve seçenekleri daha doğru tartışmaya başlarız.

Acaba TMT ve sonrasındaki temel ilkeler ile siyasal tutumlar gerçekten günümüze gelişle kopuk olduğunu mu düşünüyoruz? Başka amaç veya mücadele ederken, bazıları başka

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
359AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin