Türkiye seçimlerinin artık sonuna doğru geliyoruz. Dahası, yurt dışı denilen süreç sandığa oy atmakla başlandı. Elbet, K. Kıbrıs da bu eksende yerini aldı. Açıklanan seçmen saysı ise gerçeği yeniden kışkırtmaya başladı. Tabi, gerçeklerle konuşmak isteyenlere. Bilinen Türkiye Kıbrıs siyasal ekseni ve Türkiyenin buna bağlı olarak kurumsallaştırdığı K. Kıbrıs yapısı koşulalrında seçim hızıyla da “gider ayaklar telaşıyla” hamleler de hızlatıldı. Ama, Klasik Kıbrıs Türkiye kuralları da işlemeğe devam ediyor. Öyle ki resmi olarak Türkiyede Kıbrıstaki gerçekler seçim dağarcığına sokulmazken, K. Kıbrısta da Türkiyenin gerçekleri haberleştirilmeyerek, salt resmi durumla kalınıp o sağırlar diyaloğu devam etirilmeğe çalışılınıyor. Ama, her tarafta 15 Mayıs yine de beklendiği ve sonrası dneildiği de görülme acayipliği de vardır. Konuşturulmayan, yaşanan ve beklenen üç birbirini tutmayan gelişmeler, elbet gelecekle tavır takınmama durumunu da yaratmaktadır. Hele de K. Kıbrısta hiç denecek ortamda Türkiye seçimleri şöylesine ama epey lafazanlıklarla konuşulup brakılmaktadır. Gündeme veya başka eksene sokma da yok. Öyle olsa Fevzioğlunun net şekildeki tavırları gündem olup rahatsızlıklar çoktan tartışma zeminine oturup bizim önemli medyamızda haberin de ötesinde konuşulurdu. Başka gelişmeler ise Türkiyesiz deyerlendirilmeler yapılarak hükümetcilik oyunu oynanmaya devam deniliyor.
Örneğin, seçim sonrası net olmadığı için buradaki AKP işbirlikçilik veya direk Türkiyeli sermaye kesiminin kalıcılaşması için bazen protokol adıyla, bazen meclisten geçirilen yasalarla kalıcılık yapılmaya çalışılınıyor. Nitekim öylesine dayatmalı imzala atıldı ki hala imzalanan protokolerin içeriği bilinmiyor. Birçok alanı peşkeşin de ötesinde teslim edecek temel ihale yasası da meclisten geçirildi. Burada konular Türkiye merkezli tartışılmadığı için de gelecekteki net anlamı da gündemleştirilmiyor. Sadece kendine dokununca “ağırdım” deyip geçiliyor. Bunlar hep giderayak hızında hızlandırılıyor. Elektrik veya başka alanlarda yasal zemin oluşturuldu. Sosyal hizmetler alanındaki anlaşmayla teslim edilecek alanların anlamının konuşmasını brakın konunun içeriği dahi hala bilinmeme havasındadır. Yine, geçirilen yasa ile limanların da sırada olduğu bilinmesine karşın, kendilerine sopa vurulunca ancak bağırma sırasında bekleniyor. Toprak taruzu ile yükselen binaların sterlinlerle cepler dolunca da sesler hiç çıkmaz hale sokuldu. Nede olsa onlar da paylarını alıyorlar. Söylenenin hep yalan çıkması ise doğru dense de inanmama kamuoyu da gayet kolay oluşturuldu.
Ekonomik ve siyasal alanda bunlar yaşanırken, sandık hiayesi ile başka gerçeğimiz de fışkırdı. Burada TC seçimlerinde oy kulanacak nifus 142 Binin üstünde. Yarın erken seçim için tüm seçmen sayısı açıklanınca, hemen kıyasla deyişen nifus yapımızı da sorgulama şansı daha net olacak. Fakat, bir önceki TC seçimine göre 36 bin kişi artış olduğunu düşünürsek, oynanan yurttaşlık politikasının da nedenli hızlatıldığını da anlayana anlatmaktadır. K. Kıbrıs nifus gerçeği yanında herhalde AKP probaganda şekli veya gelecek K. Kıbrıs durumunun da daha net sorgulanması gerektiği bilimseliği ise görmeme çizgisinde kalmaya devam edecektir.
Bir ek ekleyelim: önceki yazılarımda Annan planı sonrasındaki gelişmeleri aktardım. Son yukarda aktardığım özellikle nifus artırma ve mülkieyt deyiştirmedeki Türkiye gerçeklerini tekrardan hatırlayın. Türkie Annan planı referandumu ile buradaki yurttaşlıkları yasalaştırdı. İkincisi de konulan uluslararası yapılan özellikle şirketlerle anlaşmaların da geçerli olma kuralı da AKP eksenli şirketlere devrederek burada kalıcılaşmaları da sağlanıyor. İki noktayı bir de bu gözle değerlendirin.
Türkiyede seçim süreci ilerliyor. Sandık yurt dışı için açıldı. K. Kıbrısta da oy kullanımına geçildi. KUlanacak seçmen sayısı genel nifusun çok önemli kesimini içermektedir. Gidier ayağın telaşlı kapuşariciliği de bazen protokollerle bazen direk geçirilen yasalarla hızla yapılandırılıyor. AKSa da bunlardan biridir. Ercan hikayesi de öyle. Buna bir de şeker gibi gündem eklendi. Şeker sigorta ile yapılan ve yasal olmadığı net olup mahkemelik halinde unutturulan konunun, yeniden anlaşmayla bir başka şirkete devretme durumları hızla yapılıyor. Atamayla gelen, dosyaları dabolca olan makamcılarımız, okumadan sırf koltukta kalma adına imzalıyor. Bazen hiç konuşmuyor, bazen de konuşunca yalanların epey ağız kokusuyla duyulduğu da görülüyor. Ama süreç işliyor. Sandıklara gidiliyor da burada medya hala gündem karşısında sesiz kalmayı yeyliyor.
Kısaca, bir K. Kıbrıs ilhaklaşma süreçli dönemi daha yaşıyoruz. Bildik gerçekleri bazen rakam bazen protokol ve bazen de geçirilip içsel yasalaştırmalarla anlatımları izliyoruz. Ama, iç siyasetimiz hiç konuşma niyeti yok. Sonrasının hesabını yapıyorlar. Birileri de fırsat dyeip “erken seçimi de” seslendirme perendesi alıyor. Ama tek deyişmeyen gerçek, Türkiyenin K. Kıbrıs gerçeğidir. Bu deyişmedikçe de Türkiyede de dış politikada muhalefetin de ayni takıntıyla sesileşmesinde yakalıyoruz. Çünkü hala devlet eksenli siyasal duruşlar devam etmektedir.
Not, yaklaşan Türkiye seçimleri nedeniyle bazı Türkiyede de tartışılmayan konulara daha sık ilgi göstereceğimi şimdiden belirtmeği uygun görüyorum.