Geçen Bir mayıstan sonra, günler aktı. Haftalar oluştu. Haftalar aylara dönüştü. Derken, yılı tamamladık. Yeniden Bir Mayıs gününe ulaştık. Senede bir gün simgesiyle, emeğin her alanda örgütlü durumuna göre konuşulacağı, eylem yapılacağı zamana ulaştık. Onca yılık yaşananlar bir anda en kısa deyerlendirme ile nereden nreye gelinme kıyası da yapılma şansı vardır. Tabi ki ezilen kesimin örgütsel koşulu, medya gücü ve siyasal seçeneği oranında olacaktır. Fakat, tabiyat bizi önemli mesajla Bir Mayısa soktu: bozulan iklimlerin adeta kanıtlar şekliyle ve önemli uyarı yaparcasına yağan yağmurun da Nisan yazlaşması ile yoğun yağışın Akdeniz iklimini de nasıl etkilediğinin güncel yaşam eki olarak unutmamamızı hatırlatıyordu.
Yeni Bir Mayısa daha geldik. Ezilenlerin işçi bayramı yeniden meydanlarda yaşatılmaya çalışılacaktır. Öyle bir yaşatma günündeğiz ki kapitalist siyasal örgütsel seçeneksizliğin çok acısını da yaşadığımız dönemin tam da üstüne geldi. Artık brakın yereli, sistemsel Kapitalist finansman krizi artık kronikleşmeye doğru gidiyor. Uygarlık krizi derinleşiyor. İklim ekolojik bozulma artık yıkım derecesine doğru hızla ilerliyor. Buna karşın, resmi kapitalist siyaset dahi krizi yönetemiyor. Yönetememe bir yana seçenek de sunamıyor. Neolibreleşmenin çöktüğü yıllar çoktan devreye girdi. Siyasal yetersizlikelr ve yönetememe sonucu faşist devlet biçimlerine evrilme epey artıyor. Faşist liderler artık normal seçimle seçilmeğe başlandı. Karar alınamayan konferanslar peşpeşe geliyor. Onun için yapılan devasa toplantıların bazen brakın karar almayı, resmen adını dahi duymuyoruz. Tam da bu koşullarda krizlerin devrimci koşulları derinleştirdiği anda, bunu karşıt seçenekle çıkma olasılığı olan emek eksenli sosyalist hareketler de örgütsüz ve siyasal alanda pek yok. Bir anlamda, sistemi en iyi yhorumlayıp, öngörülerü tutuan siyasal Marksis analizleri gerçekleştiren bilim kesimi, onu hayata sokacak sendikal ve parti örgütleri yoktur. İşte, bu yeni Bir Mayıs en azından bize, çoğunu bilsek de emek cepesinin bu krizdeki gücünün anlaşılması bakımından bir ayna görevini de yerine getireceği beklentisi de bende var.
Yine Bir Mayısa geldik. Ezilenler, kaybettikleri haklarıyla birlikte öncelikle kapitalist saldırılara karşı olduklaı yeri anlama bakımından sokağa çıkacaklar. Eğer sokaklar boş kalırsa, sermaye vahşetinin daha da vahşileceği de kesin. Üstelik Fransa gibi deneğimle de gördük ki siyasal seçenek zayıfladıkça, protesto gücüne rağmen sermaye daha saldırgan şekliyle istediğini yapma gücünü kulanmaya çekinmeden girişiyor. Fransa deneğimi özellikle salt sendikal veya daha acısı, parlementer parmak sayısı dahi nasıl çiğnerek yok edildiğini de yaşayarak öğrendik. Fransa bu nedenle Bir Mayıs günü konuşulurken doğru şekliyle deyerlendirilmesi gerekir. Türkiyede ise bu yılki Bir Mayıs bir anlamda seçim öncesi olması nedeniyle üstelik şu veya bu şekilde sol partilerin de girmeleri sonucu, eylemler bir gösterge olacak. Belkide bazı kesimlerin oy verme durumunda da etkileri olacak.
Aslında, tüm ortak deyerlendirme şu: son dönemde Doksanlardan başlayan ivmenin sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Siyasal gerileme ve yenilgi sonucu kazanılan emek hakları teker teker geri alınıyor. Her Bir Mayısta daha geriden başlayan sloganlarla eldeki kalanları koruma çizgisine geliniyor. Kıbrısta buda yok. Sadece belki bu yıl, Güneyde de son hamlelerle maaşlar üzerinden yeni hayat pahalılığı saldırısı meydanlarda konuşulunur. Ama, sendikalarımızın geldiği durum, taleplerdeki sığlaşma ve beklentiler yerine teslimiyetin protokolarla sınırlanması sonucu, herhalde “barış” kelimesi daha risksiz bir içerikle öne çıkarılacak. Bu nedenle katılım daha çok geleneksel durumla yetinilecek.
Tekrar edeyim: ben yeni Bir Mayısta dünya emek ekseninin geldiği yeri anlama bakımından bir kaynak olarak da bakıyorum. Ezilenlerin direnerek ve bedel ödeyerek kazandıkları bu gün, yine emek ekseninin örgütsel durumuyla ancak yaşatılma şansı vardır. Sınıf mücadelesinin yoğunlaştığı, sınıfsal sistemsel yeni seçenekle deyiştirilmesi talebi yükseldikçe, Bir Mayısla daha anlamlı yaşatılacaktır. Mücadele ile bedel ödeyerek kazanılan Bir Mayıs, elbet kazananların onu yine siyasal geliştirmeleriyle yaşatılacak. Bir Mayıslar bu nedenle kapitalist sistemdeki çürümüşlükteki alternatifin de nedenli belirginleştiğinin de sınanmasıdır. Bir Mayıs, devrimci bir içeriği vardır. Mücadelelerle taşlanıp evrenselleştirildi. Kıbrısta ve Türkiyede katliyamlarla bedel ödenerek yaşatıldı. 58 Kıbrıs ve 77 Türkiye yaşananları hep anılması gereken günlerdir. Unutmayalım, her iki Bir Mayıs dönemlerinde Kıbrısta ortak yapılar yok olurken, Türkiyede yükselen muhalefet çizgisinin kırılmasına neden olundu. Tüm Bir Mayıs katledilenleri bu nedenle saygıyla anıp hatırlamamız da gerekir.
Kısaca; Yeni Bir mayısa daha geldik. Olanlarla, ezilen emek ekseninin siyasal olarak nerede olduğunu bizat ezilenlelrin sesiyle anlamaya çalışacağız. Direnerek, mücadeleyle kazanılan Bir Mayıs, yine bunu kazananların direnerek yaşatılmasıyla ancak hayatda kalacağını hatırlamamız önemlidir. Yeni daha dirençli ve sosyalist ufkun daha da yakınlaşması umuduyla, yazımı sonlandırıyorum.