yazılariktibasABD’nin temerrüde düşmesinden kim kazançlı çıkar? Çin - Marcus Noland

ABD’nin temerrüde düşmesinden kim kazançlı çıkar? Çin – Marcus Noland

alıntı yapılan kaynakemrekose.substack.com
Orjinal yazının kaynağıpiie.com
diğer yazılar:

ABD olası bir borç temerrüdüne doğru tökezlerken ekonomik risklerin olduğu bariz. En kötü senaryoda ABD Hazine tahvillerinin geniş bir küresel finansal işlemler ağının risksiz çıpası olarak oynadığı rol göz önüne alındığında bu küresel bir mali yangına yol açabilir. Temerrüdün teğet geçmesi bile ABD borçlarının notunun düşürülmesine ve ülkenin faiz oranları üzerinde yukarı yönlü baskıya yol açarak halihazırda kırılgan olan bankacılık sistemini daha da zorlayabilir.

Ancak temerrüdün teğet geçmesi için ilave ve muhtemelen yeterince takdir görmeyen bir neden de Amerikan dolarının kilit para birimi rolü ve Amerika’nın genel olarak dünyadaki ve Çin karşısındaki konumu üzerindeki zararlı etkisi olacaktır.

Amerikan dolarının hakimiyeti erozyona uğrayacak

Amerikan doları hâkim küresel para birimi. Devletlerin rezervlerinin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturuyor ve ticari faturalama ve finansal işlemlerde en yaygın biçimde kullanılıyor ama hakimiyeti aşınıyor. 1980’lerin sonlarında ve 1990’larda bazı gözlemciler Japon yeninin uluslararası finans sisteminin temel para birimi olarak Amerikan dolarının yerini alma yolunda ilerlediğini düşünüyordu, 1999’da piyasaya sürüldüğünde benzeri bir ilgi avroyu da kuşatmıştı.

Şimdi gözler Çin’in üzerinde. Çin, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ve Orta Asya’nın başlıca ticaret ortağı ve bu ticaret akışları arttıkça Çin renminbisi (RMB) ile faturalandırmaya olan ilginin de artacağını tahmin etmek zor değil. Döviz cinsinden faturalama verileri bölük pörçük olmakla birlikte 2015 yılı itibariyle Çin ticaretinin dörtte birinin RMB cinsinden faturalandığı ve bunun da RMB’yi dünyada en sık kullanılan ikinci faturalama para birimi haline getirdiği görülüyor. Bir ülkenin ticaretinin faturalandırıldığı para birimi, bankacılık sistemindeki fonlama yapısını ve dolayısıyla merkez bankası rezervlerindeki para birimi kompozisyonunu etkiler. Dolayısıyla ticarette RMB kullanımının yaygınlaşması, bu diğer alanlarda da daha fazla kullanımı teşvik etmek durumunda. RMB borsalarının oluşturulması ve SWIFT banka mesajlaşma sistemine bir Çin alternatifinin geliştirilmesi gibi yardımcı politikalar, merkez bankası dijital para birimi olan eCNY’nin geliştirilmesi gibi RMB’nin daha da fazla kullanılmasını teşvik edebilir. Bu gelişmeler ABD’nin mali yaptırımları uygulama ve Kuzey Kore gibi aktörlerin yaptırımları atlatmasını önleme kabiliyetini büyük ölçüde zayıflatabilir.

Avronun gelişmeye devam etmesiyle birlikte dünya, Birinci Dünya Savaşı öncesindekine benzer şekilde birkaç büyük para biriminin paralel olarak kullanıldığı bir sisteme doğru yönelebilir. Barry Eichengreen, Arnaud Mehl ve Livia Chiţu, finansal teknolojideki ilerlemelerin yerleşikliğin avantajlarını azaltacağını ve piyasa katılımcılarının çeşitlendirilmiş portföyleri koruyarak para birimleri arasında hareket etmelerini kolaylaştıracağını savunuyor.

Basit makroekonomik terimlerle bu türden bir gelişme ABD ekonomisi için mutlak anlamda kötü bir şey olmayacaktır. Paul Krugman’ın da belirttiği üzere doların hakimiyetinin ABD’nin daha düşük faiz oranlarını sürdürmesine ya da daha kolay ticaret veya cari hesap açığı vermesine olanak sağladığına dair işaretler çok fazla değil. Esasında iyi bir şeyin çok fazla olması gibi bir durum söz konusu olabilir, yabancı ülkelerin rezerv birikimi ve egemen varlık fonları, ABD’nin en büyük açığı verdiği kalıcı ticaret fazlalarının en büyük itici güçleri.

ABD’nin diğer alanlardaki nüfuzu Çin’in avantajına olacak biçimde azalacak

Göreli statü kaybı başka boyutlarda da hissedilecek. ABD’nin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası finans kuruluşlarındaki etkisi azalacak. ABD’nin dış politika hedeflerine ulaşmak için mali yaptırımları kullanma becerisi — Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya veya nükleer silahların yayılması ve yaptırımların delinmesine tepki olarak Kuzey Kore’ye karşı olduğu gibi — zayıflayacak.

Geçiş döneminde, ABD ile yükselen güçler arasında bu alanlarda sürtüşmeler yaşanması muhtemel. Çeşitli sebeplerden ötürü ABD ile AB ya da Avro Bölgesi arasındaki anlaşmazlıklar nispeten yönetilebilir olabilir.

Statükoya karşı Batılı olmayan, demokratik olmayan bir meydan okumayı temsil eden Çin için durum böyle değil. Bir dizi konuda, ABD’ninkilerle uyumlu olmayan tercihler ortaya koydu.

Çin’in düşük gelirli ülkeler için G20 Ortak Çerçeve borç yeniden yapılandırmasına katılımı düzensiz oldu. Orta gelirli ülkelere yönelik borç yapılandırmaları konusunda IMF ve Paris Kulübü ile koordinasyon da benzer şekilde sorunlu olmuştu. Çin bu girişimleri reddetmedi ama henüz tam olarak benimsemedi de. ABD ve Çin ayrıca Ukrayna’daki savaşa verilecek münasip karşılık, Kuzey Kore’nin saldırganlığı ve Tayvan’ın akıbeti gibi küresel konularda da epey farklı duruşlara sahip.

1997-98 Asya mali krizi esnasında Çin, RMB’nin devalüasyonundan kaçınarak Asya’yı siyasi açıdan istikrarsızlaştıracak bir ekonomik çalkantıdan daha korudu. Çin’in bu yolu izlemek için kendi çıkarıyla örtüşen gerekçeleri olmasına rağmen itidalli davranması Asya’da saygı görmesini sağladı. On yıl sonra küresel ekonomi, kaynağı Batı olan bir mali krizle sarsıldı ve bu Çin’in göreceli konumunu daha da yükseltti.

Şi Cinping’in iddialı Çin’i, bir nesil öncesinin Jiang Zemin ve Zhu Rongji idaresindeki mütevazı, tedbirli Çin’i değil. Trump yönetimi, ABD’nin Asya’da ayrımcı olmayan ticaret erişimini sürdürmek için herhangi bir B planı olmaksızın ABD’yi Trans-Pasifik Ortaklığının nihai müzakerelerinden çektiğinde Çin buna kilit Asya pazarlarıyla yeni veya genişletilmiş serbest ticaret anlaşmaları müzakere ederek karşılık verdi ve Japonya, Kore ve aslında tüm Asya-Pasifik bölgesinin baskın ticaret ortağı olarak belirdi.

Eğer ABD yine bocalar ve güvenilmez bir hegemon olduğunu ortaya koyarsa Çin de boş durmayacaktır. Her ne kadar uluslararası finansta daha proaktif bir rol üstlenme konusunda iç kısıtlamalarla karşı karşıya olsa da — en önemlisi sermaye kontrollerinin sürdürülmesi, yerel finans piyasalarının görece az gelişmiş olması ve yönetici davranışları üzerindeki kısıtlamaların eksikliği — fırsat sunulduğunda Çin kendisini iyi huylu, güvenilir bir lider olarak öne çıkaracaktır. Kongre’nin Amerika’nın Çin karşısındaki konumunu takıntı haline getirerek kendi kalesine gol atması ve Çin’e böyle bir fırsat sunması anlaşılır gibi değil.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin