Türkiyede seçimler sonlandı. Şimdi, oluşan yük ve zorla sansürleşme de aralanarak deyrlendirmeler yapılmaya başlandı. Aslında çoğunluk zaten ta baştan seçimlerin normal deyil anormal koşullarda gerçekleştiğini kabulleniyordu. Tüm olumsuzluklara karşın sürece katılıp kazanma kaybetme oyunu oynanmaya çalışılındı. Sonuçta da kaybedenlerin aklına yeniden anormal koşullar gelirken, öteki kesim de kazanmanın fırsatıyla tüm yanlışları örterek “demokrasi şöleni” diyecek derecede pişkinleşti. Artık seçim sonlandı. Koşulların ve örgütsel gerçeğin yeniden tekrarı oldu. Kaybetme sonucu ise doğal olarak başlayan bazı deyerlendirmeler de gelişliyor. Sonucunu mrak etmiyorum. Çünkü, zaten daha öncekilerde de benzer şartlar yaşandı ve yeniden ndaha kötü kara probagandalı seçimlere de itirazsız girildi. K<koşullar, oluşan muhalif itifak ekseni ve örögütlenme boyutuna bir de siyasal bakış eklenerek adeta otoriter rejim ile muhalefet eksenli ikilemde daha çok gerçekle karşılaşıp, örgütsüzlüğün eksikliği siyasal seçeneksizliklerin çaresizliği ile izlemeye devam edeceğimiz kesin gibi. Hani bazı söylenenlerin yüzde yüz haklılığı yeniden kanıtlandı: “solun seçeneksizliği böylesi koşulları oluşturur”..
Ben uzu n uzun yeni deyerlendirme yapacak deyilim. Fakat, olayın bir de Kıbrıs ayağı var. Türkiyenin Kıbrıs üzerindeki etkisi tartışılmazdır. Üstelik adanın fiylen ikiye ayrılma çizgisini de tutan Türkiye. Elbet Kuzey veya Güneyde farklı farklı bakışların olması normaldır. Fakat, son Türkiye gelişmelerinde öyle bir travmaya gelindi ki ilgisizlik ve yanlış algılama sonucu, oldukça Türkiye gerçeklerinden kopuldu. Tüm yaşananlara rağmen hala bu konuda geçmişten çok uzakta kalınıyor. Son Türkiye seçimlerinin deyerlendirilmesi veya biraz daha a geniş şiekliyle takip edilmesinde dahi nedenli geriye düşüldüğünü rahatça görmek kolaydır. Zaten, sonuçlara da konulan nokta adeta sanki yabancı rolunun da ötesinde oluyor. Türkiyenin Kıbrıs gerçeği yokmuş veya AKP gerçeği yaşanmamış gibi davranılıyor. Kuzey Kıbrısta adeta sıraya girip beklenirken, yapılan tüm yapılanmaları da belirli kesim dışında gören de kalmadı. Oysa bu seçim dahi özellikle muhalefet kesimine önemli araştırma deyerlendirme verileri vermektedir.
Türkiye seçimlerinde tıpkı öteki oylamalarda olduğu gibi K. Kıbrısta nifusun nifusun önemli kısmı oy kulanmaktadır. Özellikle anayasa refferandumunda ve son seçimlerde de görüldü ki tüm müdahale çabalarına rağmen Türkiyedeki rejimin tersine oylar çıktı. Anayasaya hayır ve son seçimde kemal Kılıçtaroğluna daha fazla oy verildi. Bu sayısal siyasal gerçeklik dahi eğer gerçekten Türkiye gerçekleriyle davranan muhalefet olsa bu durumu değerlendirir. Sanırım bu konuda hiç çaba yok. Daha kötüsü özellikle parlementer partielr adeta sıraya geçip sıralarını beklemeye devam ediyorlar.
Bir başka nokta da K. Kıbrısta her seçim dönemi tartışılan konular, şimdi Türkiyenin de gündemine geldi. Özellikle yurtaş yapma, sayısal oyunlar gibi kurallar seçimde epey yer aldı. Nifus oyunlarından vurgu gelmeğe başladı. Halbuki K. Kıbrısta hat da daha önceki cemaat döneminde ayni kurallar burada hep işletildi. Buda gündeme gelmedi. Elbet saydığım iki konu dışında bir de özele has vardı. Önceki yazılarımda da yazdığım gibi “giderayak” hikayeleri de oldu. Nitekim, Türkiyede ikinci tur yolu iişlerken, burada öğretmenler yasası da gündeme getildi ve jet atanmışlığın het hızıyla meclisten geçti. Öyle geçti ki sunanlar dahi yasayı deyil de hamaset yaparak rol aldılar. Öyle bir tartışma gerçekleşti ki hazırlıksız olan ve yeni yönetimi seçen sendika adeta kucağında ateş topunu buldu. Anlatmaya fırsat kalmadan da gündemi hızla aştı. Aydınlatma ve bilgilenme net olmaddığı için de dileyen dilediğini savundu. Fırsatı bulan “takkeci gazeteci gibileri” de sendikaları suçlayarak adeta görevlerini sistem adına yaptı.
Konuyla ilgili geçen hafta yazdığım “taşları yerine koymak” makalesini okumanızı öneririm. Sonuçta gelen talimatla yasa hızla geçti. Unutulan gerçek ise bu yeni koltukçuları kendi partisi dahi atamayıp, resmen Türkiye gerçeği ile atanmış olmalarıdır. Onlardan savunma bekleyenler hele de “jetçi, adapascı ve yakıt ihale buharlatıcısı” konuşamaz ve savunamazdı. Ama baş makamda atıp tutup kendini savunmaya da uğraşır gibidir. Herkesin sicili de malumdur. Onun için memleket aşkıyla ne gerekirse satmaya, teslim etmeye hazırdırlar..
Gerçeklerin açıkça bilinmesi sonucu da Türkiyede ki seçimlere elbet yalakalar yalakalıcılıkla övgüler, belirli kesim fırsat beklediği için de tarafsızlık adına sesiz durup önemsetmeme ile birkaç kesim de en azından sayısal sonuçları yazan bir dönem sonucu yaşadık.
Güney mi: onlar özellikle Annan planı süreciyle resmen hem Kuzyde olan gelişmelere hem de Türkiye koşullarına iyice yabancılaştılar. Eskiden duyduğumuz haber durumundan dahi çok uzak. Hele biraz da AB ve CTP sayesinde epey zaman AKP aşkı da oldu. Akeli dahi bu yörüngeye soktular. Bu bakış öyle yerleştirildi ki gerek Kuzey Kıbrıs gerek se Türkiyedeki dünyada yer bulan önemli haberleri artık RİK ten duymak münkün deyildir. Sanki bir Kıbrıs meselesi yokmuş çizgisinde sadece kendi resmi demeçlerini verme düşüncesine dek algılaştırdılar. Son Türkiye seçimlerinin deyerlendirilmesinde salt Türkiye yörüngelerindeki rakamlarla yetinmeleri gelinen aşamanın örnekleşmesidir. Bir de artık siyasal yorumlamadan da kaçıyorlar.
Kısaca, Türkiyede seçimler sonlandı. Özellikle konuşturulmasa da K. Kıbrısta beklenenler net. Bekleyenler ise sıranınn onlara gelmesidir. Tufan bu konuda tıpkı eski Ferdi ve Mehmedali gibi roluna soyundu. Ama biraz daha hiçeleşrek ve teslimiyete kolayca hazır şekilde. Onun için seçim deyerlendirmeleri ve özellikle K. Kıbrıs sandıklarından tüm baskılara rağmen çıkan sonuçlar, onları fazla etkilemiyor. Daha da kolayı, Türkiye reçetesini hükümet diyerek onları da aklama becerisine kolayca takııyorlar. Tüm bunları daha da yaşayarak yazmaya da bizden en azından devam.