Kılıçtaroğlu yine coştu. Elbet hedeflerinden biri de Suriyeli mültecielrdi. Daha da düşündürücü MHP kökenli Sinan Ovaldan desttek alma adına daha ir mülteci veya zaten mültecilikleri dahi kabul edilmeyen sığınmacı Suriyelileri ülkelerine gönderileceği mesajlarıyla resmen milliyetçilik yükseltmesi yapmaktaydı. Ne hazindir ki Türkiyenin son haritası oldukça çelişkili ve gericileşiyor. Zaten parlementoda açıkça çoğunluk TC tarihinin en kötü gerici meclisi oluştu. İkinci olgu da itifakla başlayıp propagandaya dek bir zamanlar “faşist ve yobaz” söylenenlerin şimdi itifak yelpazesinde ortaklaşmasıdır. Çok yönlü ırkçı ve gericilik seçenekleri dahi oluştu. Atatürkçülük düşüncesinin resmen başarısızlık mesajı verilen konuma gelindi.
Kılıçtaroğlu ittifakçılarıyla ve yeni itifaka katmak istedikleriyle Suriyeli sığınmacılara veriştirip “göndereceğiz” derken, Suriye cumhurbaşkanı Esat yeniden arap ligine girdi. Geri çağrıldı. 12 yıl önce Suriyeyi yyıkmak için ülkeğe her türlü saldırıları gerçekleştiren arap devletelri şimdi üyelikten atıp yerine kurdurtulan adına muhalif denip etkinlikleri olmayan kesimle başlatılan süreç, şimdi en azından arap ülkeleri tarafından sonlandırıldı. Şimdi ABD anbargosu ile Türkiyenin cihatçıları koruduğu bölgenin Suriyeye devri olup olmayacağı sürecine gelindi. Esat, 12 yıldır devrilmek için her türlü saldırıya uğradı. Ülkesi işkal edildi. İnanılmaz anbargolar yapıldı. Hat da ambargolara uymayanlara ceza verilmesi kararı dahi konuşuluyor. Dünyanın deyişik ülkelerinden resmen gerici yobazlar toplanıp Suriyeye sokuldu. Ülke darmadağın edildi. Topraklarına girilip resmen oranın defaktosu deyiştirildi. Ama, olmadı. Tüm baskılara karşın Esat kurdurtulan gerici itifakla görüşmedi. İşkalci güçlerle pazarlık yaptı. Doğrusu, başarma yolunda da yol aldı.
Türkiye bu konuda taraftı. Mecliste HDP dışında müdahaleye öteki partiler oylamalarda evet diyordu. Suriye topraklarına girilmesi ve dıştan gelen cihatçıların Suriyeye sokulması da gerçekleştirildi. İlk başta savaşta psikolojik müdahale oluşturma adına Suriyeden kaçışlar dahi teşvik edildi. Suriye yerlebir edildi. Ülke kaynaklarının bir kısmı sökülüp taşındı. Mülteci adıyla gelenlere de mülteci statüsü verilmedi. Daha da iğrenç olan, Suriyelileri kulanıp batı tehtit edildi. Paralı anlaşma ile Suriyeli sığınmacıları Türkiyede tutma anlaşması dahi yapıldı. Suriyelilerin Türkiye yaşantısı oldukça kötü olaylarla da geçti. Irkçılığı tetikleme, sorunları onlara yükleme politikaları salt iktidar deyil muhalefetin devletçi eksenli kesimleri de oldukça fazla kulandı. Böylelikle bir yanda girilen Suriye topraklarında cihatçı emirlik kurulma sürecine dek yeni defakto oluşturulurken, savaş nedeniyle kaçan insanların da siyasal ırkçılık eksenli idolojik kulanımı oldu. Hem ucuz emek hem de sorunların hedefi gösterilme ikilemi ile yeni bir sorun da evrenselleştirildi. Ama, Esat direniyordu. Sonunda da onu devirmeye her türlü olanaklarını kulanan Arap ülkeleriyle yeniden buluştu. Şimdi kuzeydeki toprakları kurtarma dönemi geliyor. Bu arada merak konusu ABD bu konuda ne yapacak?
Bir yanda Suriyede askeri üstler kurdu. Öte yanda Suriyeye sert Sezar anbargolarıuyguluyor. Bunlar Suriyeyi resmen kısgaca aldı. Sağlıktan yoksuluğa önemli ek yük getirdi. Bilmem doğru mu: Arap ülkeleri Esatı geri çağırıp alırken, ABD kuklası ve artık şımarıklığın da böylesi dedirtecek şekliyle, Ukraynanın zalanskisi de arap birliği toplantısında şov yaptı. Belkide ABD sert tutumunu yumuşatma hamlesi olarak düşünmek de mümkün hale geliyor.
Tüm bunlar anlık taployu hala deyiştirmiyor: Türkiyede seçimin ikinci turunda dahi Suriyeli sığınmacılar siyasal hedefte yerini alıyor. Onları “göndereceğiz” denip hem ırkçılık hem de sorunları onlara yükleme probagandası yapılıyor. Bu eksenden oy devşirme hamleleri ağırlıklı olarak sürüyor. Ama, Esat arap ligine döndü. 12 yıldır onu devirmek için tüm olanaklarını kulanan başta Körfez ve Sudi Arabistan, şimdi Esatı atıkları gibi geri aldılar. Kimse gerçekten kaçmasın: Esat bunu direnerek ve yerinde hamleler yaparak sağladı. Öyle kolay bir iş deyildi onca saldırılara ve kuşatmalara karşın direnmek. Şu önemli tutumu hep yaşama soktu: göstermelik muhalif veya işkalci güçlerin işbirlikçileriyle direk görüşmedi. Muhatap hep direk rolü olanlarla diplomasi kurmaya çalıştı. Doğrusu başarılı da oldu. Tutup idlipteki emirlik veya Türkiyenin kurdurtuğu kesimle yapmadı. Elnusrayla masaya oturmadı. Direk Türkiye veya arap devletleriyle temas yaptı. Sonuç ta bu yolun sonunda gerçekleşti. Ama Türkiyede katıldıkları ve sonuçları olan sığınmacılar üzerinden kendi iç politik tavırla probaganda yapmaya devam deniliyor. Birbirini de suçluyorlar. Ne diyelim: şöyle bir de ayni politikanın Kıbrıs ayağına da ışık tutsalar.