Yıl, 1981 haziranı. Ayın sonuna doğru geliniyordu. Ünüversite yaşamım sonlanmak üzereyken adaya geldim. Hava alanından hem param yetmediği için taksi tutamama hem de seçimin sıcak havasını da yaşamak için Lefkoşaya Öüretmen sendikasına doğru yöneldim. Gerçekten yeni yeni gelen parlemento seçimleriyle, sendikanın içi kalabalık olması yanında hararetli tartışmalar da oluyordu. Kısa zaman önce yapılan ve hala olumsuzlukları hazmedilemeyen Cumhurbaşkanlığı seçimleri de ateşli şekilde deyerlendiriliyordu.
Olayı zaten biliyordum. Tamamını da kısa zaman içinde anladım. Yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi resmen çalındı. İdiyalar böyle idi. Açıklanan sonuç kimseyi tatmin etmiyordu. Hele de bazı sandık görevlileri oldukları sandıktaki bilinen ile resmi açıklamanın epey farklı çıkması konuyu alevlendiriyordu. Bunun üzerine muhalefet partileri itiraz etmek için YSK arayışına girdiler. Rezman itiraz alınmasın diye başkan arazi oldu. Bulunamadı. Bu arada özellikle TKP hukukçusunun da yavaş davranması, şüpeleri artırıyordu. Nitekim kısa zaman sonra ilgili hukukçu TKP istifa edip Denktaşcı bakan olarak görevini de yaptı…
Bu tartışmalar olurken piyasaya benim 78 yılında sert tartışma yaptığım ve onun hakında pek de iyi görüşüm olmayan Kotakın da adını duyuyordum. İsmet Kotak seçim sonrası muhalefet partielrine şu önerilerle hafifletmeye çalıştı: Denktaşı biz istesek de deviremeyiz, Onu orda tutacaklar. En iyisimi, biz Denktaşın sonucunu kabullenip hükümeti hiç olmazsa beraber kuralım diyordu. Bu bazı TKP vekilerce kabulendi. Zaten yapacak bir şey de kalmadı. Çünkü itiraz hakkı bitti. Bu nedenle itiraz edilmemesi sonucu Denktaş sarayda kaldı.
Vekil seçiminde de Kotaklı muhalefet çoğunluğu sağladı. Ben tam o anda sendikada bulunuyordum. Hala Ziya Rıskının çalınan seçimi hazmedilmezken, kazanılan parlemento seçimiyle morlaler öfke ve sevinç karışımı bir havaya geldi. Köylerden de sendika önüne arabalar dolusu insan gelip “UBP TUnba” diye haykırılınıyordu. Fakat, benim dikatimi çeken, kitleler örgütsüzdü. Dağınık ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Yine de kalabalık ve heycanlıydılar..
Derken balkona liderlr çıktı. Yeni bir soru işareti oluştu. TKP ve CRTP başkanları konuşma yaptı. Kotak veya Necat yoktu. Birileri hemen fısıldadı: “Yine farıdılar”. Böylelikle sonuçta hem saray hem de hükümet kaybedildi. Bu dersler ne yazık K. Kıbrısta hep unutuldu. Benzerlerine çok düşüldü. Benim o geceki en önemli tesbitim ise TKP içindeki kösdebeklerdi. Hemen hemen hiç yanılmadım..
Bu olay bazılarına “bağımsız deyilmişik” inancını da kabullendiren önemli kavşaktı. Yine unutmadan; meydanda bulunurken ve balkonda konuşmalar yapılırken, bazı bilgilere göre de olayın genişlemesi halinde askerin müdahaleye hazırlandığı sözleri de dolaştı. Ama, ölümüne rağmen hala YSK başkanı neden kayıp olduğu zamanı açıklamadı. Başta Kşlüçiflik olmak üzere görevli sandık görevlileri ısrarla atılan oy ile neticenin tutmadığını da söylediler.
Ardından Karpaza gittim. Orada da olaylar oldu. Özellikle TC kökökenli köylerde muhalefete ve özellikle Ziya Rıskıya çalışan bazı kişiler bazen direk bazısı da apartopar yargı kararıyla Türkiyeye geri gönderildi. Tanıdık olan Mersinli birisinin hala adaya girişi yasak. Ötekileri pek bilmiyorum. Ama, getirilen nifus içinde muhalif olanların da korkutulmasıyla, elçilik adeta denetimi daha kontrolü hale getirdi..
*****
Yeri geldiği için hatırlatım. Çünkü, şu anda Türkiyede birinci tur sonrası sandık oyunları ve yapılan yurttaşlıklar ile sayısal oynamalar konuşulmaya çalışılınıyor. Belli ki K. Kıbrıs veya K. Suriyede bu politikayı uygulayan devletlri, neden Türkiyede uygulamasın. Üstelik bu ilk deyildir. Hem de CHP hükümetde iken oyların çöplerden toplanması ve Ankara izmir belediyelerinin bu çöp oylarıyla kaybedilme gerçekleri de vardır. Demek ki ders almak da önemlidir. K. Kıbrısta nifus defaktosu denilince ırkçılık denilirken, Türkiyede yine bunu hem de ırkçılık yeni neofaşist çizgide kulanımı nasıl doğru olur.
Konu madem Suriyelilere de geldi: tekrar yazalım: Suriye imhasında Türkiyenin rolü net. Üstelik Suriyenin bir bölümünde cihatçılar lehine kontrolunda. Kendisinin politik sonucu oluşan adı mülteci dahi konulmayan sığınmacılarla alakalı ırkçılık ve deyişim yaptılar denecek yerde önce Suriye temel politika yanlısından dönmesi gerekir. Unutmayalım: bugün Türkiyede eleştirilen seçim oyunları hepsi bizat K. Kıbrısta uygulandı. Bu konuyu ilerde yazmaya devam edecem.