Türkiyede seçimin ikinci turuna saatler kaldı. Gerçi yazıyı yazarken gün Cumartesi gecesi olurken, sabaha ve ertisi gün gerçeğine de saatlerin kaldığı öteki tamamlayıcı durumdur. Yarın sabahleyin seçimin ikinci turu yapılacak. Gece yarısına varmadan önemli aksaklık veya geciktirme tavrı olmazsa, sonuçları da alacağız. Şüpesiz hangi sonuç alınırsa alınsın, bazı örtülen durumlar patlama haline gelip de gündemde sonuca göre tartışılacağı kesin. Şimdiden seçim sonuçlarının belirlenmesinde hile olma veya kurumların net tarafcıl tutumlarının yaşanacağı kesin. Normalde devletin seçim güvenliğini sağlaması gerektiği bilgisi ise Türkiyede tersinden işlediği zaten kısa zaman önceki seçimlerde çok net kanıtlandı. Çünkü, sanki muhalefetin sandıkalrın güvenliğinden sorumlu olduğu algısı ne yazık partikle gerçekleştirildi. Sanki devleti yöneten ve tek adam kısgacına giren kurumlar sadece işlevi iktidarı korumak için ne gerekiyorsa yapma noktasına geldi. Üstelik ne yazık bu tutum da normalleştirildi. Bu konuda zaten zaman içinde epey yaşanan ve geçmişten gelen bilgileri de hatırlatığımı anımsatırım. Onun için yarınki sandık ve sonrasında güvenliği sağlamak, oyun korunma tutumu devletin gücü ve hukuki kesiminde deyil, resmen muhalefetin örgütsel direncine bağlı olduğunu sadece iç deyil dış çevreler de itiraf etmektedir. Zaten son dönemdeki mesajlar da bizat bakanlardan öteki kesimlere YSK kararlarına her yerde tekrar tekrar yaşatıldı.
Buna rağmen yine de sandığa odaklanıldı. İşin başka tuhaflığı da şu: sandık güvenliğinde muhalefet itifakının dikate almadığı, gerektiğinde yanında dahi durmayı istemediği demokratik kesimin daha çok önem vermesi de başka bir acı gerçektir. HDP açıklaması veya Sol partinin sandık güvenliği açıklamaları sanırım itifak ve ötekiler gerçeğindeki sosyal muhalefet çizgisi gerçeğini yeniden bize gözümüze sokulur şekilde kanıtlandı.
Eklemeden geçmeyelim: iktidarın yarına nasıl oynadığını net açıklayan ek gelişmeler de oldu. Fakat, itifak muhalefeti öyle bir millieytcilik ve gericilik savunma refleksine girdi ki bunların bazılarını kaçırdı. Oysa Pazartesinden sonra eğr fırsat bulunursa sonuçları bir başka olacak kararlar da alındı. Bence çok önemli kararlardan, hem de yargından Beratla biten birisine dokunmadan çok önemli eksiklik olacaktır:
Jitem olayını erhalde çoğunuz duydunuz. Yeni gençlik kesimi elbet duymasa da olur. Bu davadaki verilen brat sonucu epey düşündürücü. Fakat, Jitem davasını pek alakasız görenlere bir sim yazsam, biraz siyaset veya mafya tipi kirli işleri, devlet adına yapılma şekilerini aklına getirecek. Mehmet Ağır. Son yılarda Türkiyedeki mafya olaylarından kirli siyasal tutumlara dek adı sık sık duyuldu. Bu dahi verilen Jitem davası kararının önemini anlatmaya sanırım yeter. Üstelik, Jitem davasında doksanların kirli savaşını da hatırlamak gerekir. Bunu hahtırlayınca da Ağırın hangi çizgide olduğunu da aklınıza getirince, günümüzdeki son dönemki mafya olaylarındaki adının geçmesini de ekleyince, Jitem kararının senelerce gelgitlerle dolaşması sonrası bratla bitmesinin de anlamı elbet önemlidir.
Jitem davasında Mehmet Ağır, Korkut Eken ve iprahim Şahin gibi günümüzde de zaman zaman akrışımıza çıkan kişiler var. Dava nedeni ise o dönemki doksanlardaki birçok ölümdeki karanlık içinde çıkan kişiler olmasıdır. Tabi ki Ağırın emnieyt müdürlüğünden içişleri bakanlığına dek görevli olması, Korkut Ekenin resmen MİT gerçeği ve Kıbrıstaki babzı konularda da adı olması ve Özel polis Hareket müdür iprahim Şahin isimleri de kirli dönemsel karanlıkla oldukça önemli şahıslardı. Mahkemenin gelgitlerle adeta konuyu örtmesi oynaması ve Yargıtay bozmalarından yeniden yargılama oyalamalarla sonuçta beratın çıkması. Susurluk dönemindeki önemli siyasal dosyaların adeta kapatılması demektir. Özelikle bu dosyalarda imzası olan Fikri Sağların ne diyeceğini de mrakla bekliyorum.
Tekrar edelim: söz konusu Jitem sanıkları Susurluk kazası sonrası açılan dosayalardan çıktı. Günümüzde de özellikle mafya siyasal eksende bazı isimelr hala isimleriyle yer almaya devam ediyor. Sıradan deyil de emniyet içişleri makamlarında olmaları ve karanlık katliyam cinayetlerin olması da konunun önemi ortadadır. Herhalde Pazartesi seçim sonuçları sonrası bu karar ile rahatlayan ve hala bazı idiyalar yanında bakanlarla ortak resimleri de bir yerden yine duyulacaktır. Bu devlet içi mücadeleden, yeniden siyasal şekillenmelere veya muhalefete karşı baskılardan, mafyatip neden bu dereceğe gelinmenin de yanıtları elbet vardır. Sonuç bu nedenle önemlidir. Hele Korkut Eken konusu K. Kıbrıs için de anlamı vardır. Sadece Adalı cinayetine bakmamız yeter ve artar.***
Kısaca, Türkiye sandığa gidiyor. Saatler kaldı. Son ondört gün bemce muhalefet biraz boş geçirdi. Erdoğan devlet ekseni ise baskıları epey yaygınlaştırdı. Belli ki bugüne dek yaşananlar daha hazmedilmeden, yarın önce sandık oyunları ve ardınedan tıpkı önceki seçim gibi kuşkular ve oy oynama oyunlarıyla karşılaşacağımız da kesin. Bu gidiş öncekiler gibi muhalefet yutup geçiştirip kabuleneek mi yoksa bu defa daha da hazırlıkçı mı olduğunu çok deyil, gün sonu anlamaya başlayacağız. Ama şu yalanı kimse yutmayacak: demokratik şenlikle seçim yapıldı!