yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSeçimlerin sonuna doğru yaklaşırken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Seçimlerin sonuna doğru yaklaşırken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Aslında aylar deyil, epey zamandır Türkiye seçimleri şu veya bu isimle gündemdeydi. Ancak, gerçek seçim sürecine girip de adayalr da ortaya çıkarken, anlaşılmaya devam edilliyordu ki “bildik seçim klasik süreci işleyemeyecek ti”. Öyle ki daha ilk adımdan yasa ve anayasa falan, hepsi yerlebir edilerek, kurallar çiğnererek yol almaya başlandı. Normal olmayan ve yasal kurallara uymayan, yetmezmiş gibi devlet olanakları “baskıdan ranta” her olanak kulanılırken, eşit yarış veya demokratik seçim kavramından çok uzaklarda bir yerde süreç işlemeye başladıydı. Adaylık kriterlerini bizat başkan çiğnerken, olmaz diye yazılan kuralları göstere göstere çiğneyip, YSK onaylarken, tutup da deokratik ve eşit seçim demeye bir şey kalmıyordu. Zaten normal koşullarda geçmeyen seçim dönemi, sonuçları bakımından da kuşkuların olması da kaçınılmazdı. Nitekim ikinci devlet özel yapılarla kurumsallaştıran içişleri bakanı açıkça “seçimi kaybedersek darbe olur” ifadesini çekinmeden savuruyordu.

Tüm bu gelişmeler başlangıçta K. Kıbrısta pek de anlaşılmak istenmedi. Koşullara uyup birşeyler alma tutumları devam ediyordu. Hat da Türkiyedeki benzer müdahaleler direk yapılırken, seçilen parti lideri bir gece yarısı uzaklaştırılırken, sorguları epey biriken şahsı da başbakan yapma durumuna rağnen, hala burada normal koşullar parodisi oynanıyordu. Türkiye konuşulmadan, kararı alana dokunmadan sadece talimnatı uygulayana göndermelerle yetiniliyordu. Oysa girilen seçim süreci, kaybetme olasılığı da eklenince, tıpkı Türkiyedeki gibi burada da giderayak kuralları hızla yürürlüğe sokuldu. Yasa falan dinlemeden, ele geçirme, konma kuralları yerine getirilmeğe başlandı. Yine de önemli kesim bunu salt iç hükümet kuralıyla sınırlayıp Türkiye gerçeğinden hep uzak durmaya çalıştı. Belki bize de verirler umudu hep taşındı. Arada atılan kemik de susmalarına yetip artı. Küliğe olayında mütahitlerimizin düştüğü durum gibi.

Sonunda, seçim süreci bitme kavşağına girdi. Haftalar deyil sayılı günelr kaldı. Baskılar artmaya devam ediliyor. Talanların hesabı yok. Resmen rüşvet dağıtma adına para basmalarla geleceğin de günelri çoktan çalındı. Baskılar ise artık güncelin de üstüne çıktı. Saldırılar bazen faşist milisler bazen de paramiliter kontur guruplar tarafından yapılıyor. Fakat, kaybetme olayı, bir anlamda bazılarını da konuşturtmaya başladı. En son İHALAR konusunda ki dönen bazı dolapları bizat orada görevli olan biri açıkladı. Ama, seçim devam ediyor dönemdeyiz. Çünkü, yurt dışı oy kulanma çoktan başladı. Aynen K. Kıbrıs da bu döneme girdi. Nifusun önemli kısmı da oy kulanma hakına sahiptir. Onun için bu ek esrumanla, müdahaleler iyice artı. Sonunda Kıbrısı seçim sürecinde konuşmayan partiler, birden buraya görevlendirilen ve valinin de üstünde yetki kulanan Fevzioğlunun eğer CHP kazandığı taktirde görevden alacağını açıklıyordu. Bu dahi K. Kıbrısta tabunun kırılıp konuşulması demekti. Daha önceki seçimlerde özellikle de yerel bizlik olanlarda elçiliklerin nasıl karıştığını ve Türkiyeden ses gelmediği günleri de düşünürsek: bu son çıkış, işin çığrından çıkmasını haykırması demektir.

Seçimlere günler kaldı. Erdoğanın kaybetme şansı var. Piskolojik girişkenlik görünürde muhalefet önde. Hile sırasında ve baskı uygulamada AKP giderek dozu artırıyor. Kürt kartı çok yönlü kulanılıyor. Öcalanla görüşme idiyaları iyice ısındı. Özellikle AKşenerin Öcalana gideni bildiğini, isim deyiştiren bir yargıcın olduğunu da söyylemesi, elbet önemlidir. Bir yanda HDP yanlısı birçok aydını, avukatı göz altına bahanelerle alınırken, öte yandan Öcalanla görüşme durumu bize işin nedenli kaygan zeminde ilerlediğinin basit örneğidir. Üstelik, söylemlerdeki tehtitler, Soylu başkanlığında kurulduğu söylenen trollerden tutun denetleme mekanizmalarının durumu, öyle salt oy saymak veya oy almakla seçim sürecinde yaşanmadığının örneklemidir. Şüpesiz kürtlerin durumu oldukça önemli. Kulanılan probaganda araçları bakımından da düşündürücüdür. Belkide en düşündürücüsü, Erdoğan yeri geldiğinde Öcalanla dahi pazarlık yapmaya yeltenirken, hala muhalefet uzak durmayı ve HDP ile alakası olmadığı tutumunu sürdürüyor. Daha kötüsü, onca tutuklamalara karşın en azından kınama ve yanında olduğunu söyleme cesaretleri dahi yok. Buda hep soru işareti olarak kimilerin beyninde yer bulmaya devam ediyor.

Burası mı: hala işin tam önemi anlaşılamadı. Sadece belirli kesim Erdoğan gitsin isteği duyulmaya başlandı. Ama en azından giderayak eldeki her kurum alınıp götrülürken dahi, Türkiyedeki rejimle alaka kurmaya çalışılınmıyor. Son Türkiyeden görevlendirilip gönderilen müftümüzün durmadan gösterdiği tavırları salt hükümetle sınırlayıp brakılıyor. En son tetiği de Hala Sultan temsilcisini görevden Tahsin efendiye aldırtmakla da gerçekleştirdi. Hükümet denildi ve brakıldı. Oysa yeni gelen müftümüzün etkinliği epey artıyor. Bu giderayak seçim srecine de takılınca, daha bir hızlandırma ile oya da devşirerek tamamlanmaya çalışılınıyor.

Kısaca, Türkiye anormal koşulalrda seçim sğrecini tamamlamak üzere. Tamamlayacak da bizat içişleri bakanı dahi sonuçların kuşkulatılması adına ne gerekiyorsa açıklıyor. Paramilitarisler ve bizat devlet güçleri baskıyı artırıyor, yasakları sıralıyor. Devlet olanaklarıyla da probaganda yaplıyor. Bunun da yükü sadece seçim sürecinde deyil, epey zaman ağırlığı yaşanacağı da kesin. K. Kıbrısta ise teslim ola ola, devretmeler olan şekliyle hızlanırken, yarın yetkisiz ve nerede ise kamusal alanın sıfırlandığı bir toprak parçasında kalacağımız kesin. Hep rumları suçlarken, K. Kıbrısın nelerle bezendiği artık imkar edilemeyecek noktayı çoktan aştı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin