Neyazık ki bizim bütünsel okumayı, olayları birbirina bağlamayı, yaşanan koşulları gerçekleriyle ele alma düşünce şeklimizi çoktan belekten sildirtiler. Bazen işimize geleni, bazen acemice tektipleşme veya daha kötüsü, hiç ilgilenmeyerek, yılanın bizi sokmasına dek sesiz kalmamız çok mükemmel öğretildi. Öyle öğretildi ki istenen kamuoyu kolayca yaratılıyor. Bilmeden taraftar olmayı veya tam aksi yapanı ve önemli durumu görmeden bilinsizce davranma hali yaygınlaştırıldı. Neoliebralizmi, sömürgeleşmeği, ilahaklaşma ile teslimiyet kültürünü iyice içimize sindirtiğimiz belli. Bir de tarihsel gerçeğimiz var; hep sömürge altında yaşadık. Deyişik dönemlerde sistemin deyişem şekliyle biçimlendirildi. Ne bağımsızlık, ne demokrasi nede yazının konusu olacak olan kamusal alanın anlamını yaşamda hisetmedik. Hep bağımlı ve bu kuralarla alıp vermeği, koltuğa oturup kalkmayı kabulendik. İleriye gidip bunu kültürleştirip yapılandırılma şekline geldi…
Son günlerin önemli konusu öğretmenler sendikalarının eylemleri. Herkesin şu veya bu şekilde taraf olduğu, yeri geldikçe de konuştuğu sorun halindedir. Çakışan koşullar “ki tesadüf olduğuna hiç inanmıyorum” sınav dönemi, yıl sonu ve Yaz tatiline gelinme ortamıyla çakışması elbet konuyu daha bir ora bura salamaya yetiyor. Herkesin istediği bir konuşma veya suçlama noktası da yaratı. Dar alanda hemen öğrencielrin sınavı gelince ve iş burda adeta medya tarafından da sendikaları suçlayarak resmen saldırılar da eklenince, kimse bana bunun tarihi meclise inme durmunu raslantı olarak ve hazırlıksız olduğunu söylemesin. Zaten, bazı bilgiler de elimde net şekilde var.
Tam bu arada, grevler yaygınlaşır, kağos gibi algılar artarken, makamcı önce yalanları savurdu. Sonra da sanki hiçbirşey yokmuş gibi de ankara Adiyaman yolunda heyete katılıp resmen geziye giti. Ne tesadüf denecek ki krevatını takan, nasihatname danışmanı muhalefet lideri de onca yönetici içinde işin garnatürü gibi oda eklendi. Bahane veya şu bu denlmesin. Muhalefet de bu rolü çok güzel renklendiriyor.
Taşları başlıktaki gibi yanyana koyarak yazıyı genişletelim. Son dönemde ısrarla uyardım: yeni gelen elçi veya vali ne isterseniz söyleyin, oldukça beceriklidir. Türkiyedeki pratiğine bakınca zaten bunu anlarız. Anladığımız zaman da K. Kıbrısa gelmesinin de pek iyi bir sonuç vermeyeceğini de uyarı olarak almamız gerekir. Zaten, onca taşları yerine koyma durumunu bizim koltukçularımız hele de ilgili makamcının düşünce yeteneği yoktur
Yasa tam da okuların tatile gireceği anda meclise ansızın indirildi. Üstüne sos olarak da ısrarla öğretmenlerin ders saatleri ponpalanarak sürüldü. Zaten okuma yeteneği çoktan kaybolan kamuoyu bu algı oynuna hemen düştü. Üstelik tam da sene sonu sınavları da geldiydi. Ayleler sınav ve bazı durumları telaşla öne çıkardılar. Takeci gazeteci gibielri de ısrarla öğrenci maduriyeti ile sendikalara veriştirme durumunu kulandı. T
Taşlar devam ediyor: tam da özel okullarda epey pahalılaşan ücretler ve aylelerin bireysel savurganlığa takıldığı zamanla da çakışıyor. Bir anlamda kamu okuları yönelimini de engeleme veya tereddütlere yönelindi. Yine Takeci gazeteciler göreve girdi. Hele bir ekranın tarafsız şanpiyon bağıranı birinciliğe oynuyordu. Özel okullar hikayesi demeden ısrarla sendikaları bu konuda da suçlamalar aldı başını gidiyor. Pişkin pişkin makamcı da çekinmeden yalan söyleme fırsatını yine kulandı: “özel okulara bakanlığımız karışamaz”! Bunu herhalde bakan olma kuralını bilse hiç söylemeyeceği gereken söz olduğunu da hatırlardı.
Devamı var; koltukçular için sıkışılan dönemde yeni gündem de gerekiyordu. Elbet bu akıl onlarda deyil de verenler tarafından elbet düşünüldü. Önemli handikap ise medyanın da katgısıyla yasada olanlar deyil de makamcı ile yandaşlama söylenenlerin referansıyla gündemin yayılmasıdır. Yanlış ve dar yayılma olunca da buna kendilerince madur olanlar da olunca elbet hedefte sendikalar olması, öğretmenin gelmesi kaçınılmazdır.
Bir uyarı: eskiden beri özellikle sağlık ve eğitimde elimizden geldiği kadar ilgili meslekte çalışanları hep uyardık. Kamusal alan daraldıkça, özele veya deyişik ratnlaşmalarla işler yoğunlaşırsa, bunlar bir an gelip kamuyu yok etme ve K. Kıbrısın ilhaklaşma politikasında alehlerine kulanılacak laflarını çok söyledik. Ama, bazı öğretmenler de buna gülüyor. Paraya ihdiyacım var dyeip eğitimin kamusal özünden koparılmasına yardımcı oldu. Makamcılar da sırf daha az para verme adına eğitimde de özeli resmen tetiklediler. Şimdi bu yanlışların ve tek tip dar algılamanın gündemi ile sonuçlarını yaşıyoruz. Hala en sert eleştiriği yapan kesimler yasanın özünü bilmiyor. Hamlenin temel noktasından habersiz. Kulanıma hazır endişeli ayleleri de kulanma koşulu omlunca işler tamadır. Fakat, onca grev olurken neden makamcının hiçbirşey yokmuş gibi Türkiyeye gidişini de sorgulayan hala yok.
Talimatla oluşan ve okumadan imzalayan kesim böylesi duruma düşer. Bu da unutuldu. EN ufak kıpırtıda grev yasağı koyan makamcılar nedense bu konuda da ses sedda yok. Ses ise g>Gürleyen Caferle konup ponpalama probagandası yapılıyor. Ama şimdi öğretmenlere ve genel eğitime dokunulan gelişme, şimdi sesiz kalan öteki kesimlere de geleceği tehlikesi hala anlaşılmadığı için ortak direnme hatı da yok. Kısa zaman önce Elsen bunu yaşadı. Komik kaybetme sonrası bir protokol işbirliği yapılarak muhalefet de günah çıkardı. Bakalım bu son gelişmeler bizi nerelere getirecek. Ama sorunlar devam ediyor. Artan nifusla sayısal sorun ve defakto yeni olgular ekleniyor. Ama yasada bunlara ayip hiçbirşey yok. İşte burası K. Kıbrıs.