yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTeslimiyet şerbetini içip, geldik öğretmenler konumuna - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Teslimiyet şerbetini içip, geldik öğretmenler konumuna – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye seçim süreci istenmese de gündeme günlerdir gelip oturdu. Hele kulanılan sandık oylarında Erdoğan alehine çıkması da belirli kesimlerde “acaba” kuşkularını korkuyla yeşertip gündeme doğru evirtildi. Nitekim, isgele sahilerinde oluşan milyonluk sterlin hesaplarında dolaşan makamcı bile biraz nefes almak ister. Ama betonun ısıtılan sıcaklığı ve denizlerdeki çirkefleşme, onun temiz hava almasını zorlaştırıyordu. Ama, iskelede durmadan sterlinler uçuşuyor ve birileri komishyondan ötekisi de rantan payını alıp karanlıkta güneşlik hava sirtosu atıp horon tepinmeğe çalışmaktaydılar.

Lefkoşada ise giderayak takıntısına takınıldı. Acaba sorusu ve korkusuyla birçok işler bitirilmeye çalışınıyordu. Çoğundan haberimiz dahi yok. Ama Karavada oturanlar, deniz kenarında yükselen rengarenk binaları da seyredip bildikleri halde “acaba kimin” sorusuyla kendilerini kandırıyorlar.

Derken, beklenen gün geldi. Türkiyede seçimler yapıldı. Ama, sonuç umulan şekliyle bitirici olmadı. Bu defa 28 Mayıs denmeğe başlandı. Herkes zevahiri deyişik şekilde kurtarma algısına sarıldı. Ama, hep unuturuz şu K. Kıbrıs gerçeğini. İşte 15 Mayıs bunu bize yeniden hatırlatmakta gecikmedi. Giderayak yanında, teslim almak da vardı. Buda eğitim alanını da oluşturuyordu. Akademiye son çiviyi çakma ve öğretmenlerin bazı haklarını yok etme, olanak olursa Elçilik kontrolundaki sendika deneyimleri gibi unsurlardan oluşan yasa meclise çıktı. Birden oluşan seçim sisi dağıldı. Daha doğrusu, dokunulan kesimde ağrı artık hissedilme deyil, ameliyat edilme durumuna sokuldu. Doğal olarak sendikal hareketin eyleme geçmesi de kaçınılmazdır. Sendikanın karşı çıkma tekniklerinin en önemlisi de hayatı etkileyen grev olacaktı. Ama, medya denilen nesnede pek de öyle olmadı. Hele de başka sendikal karşıtlı Takeci gazeteci tipler de ortaya çıktı. Ağızlarını hemen açıp grevlere karşı seslerini yükseltiler: “çocukların eğitim hakını yiyorlar, sendikalar görevleri olmayan işler yapıyor, sorumlu sendikalardır” gibi binbir lafla haklı olmaya deyil daha da kötüsü yanlış algıyla olayı saptırmaya giriştiler. Oysa herkes bilir ki sendikalar çalışanların örgütleri olup onların haklarını korumakla yükümlüdür. Bu silahlardan biri de grevdir.

Yeri gelmişken artık kaçınılmaz şu gerçeği de yazalım: bazı kesimlerde olduğu gibi gazetecilik alanında da kendilerini yükselten kişiler var. Özellikle de gidip geldikleri ülkelerdeki kurslarıyla önemli oldukarını tekrarlıyorlar. Buraya da öğrendiklerini indirgemeye çalışıyorlar. Örneğin, batıda grevler olmadığı, hele de sert anlamda grevlerin yapılmadığını, ancak burada görüldüğünü anlatıp, buradaki sendikalara yükleniyorlar. Daha da ileri gidip her kurumda sendikaları baş sorumlu dahi ilan ediyorlar. Sermaye alanlı öğretinin mesleki medya ayağı görevini yapıyorlar. Bilgisizler veya alakasız olup medya ile sanacılık oynayanlar da bunu alkışlıyor.

Başta takkeci efendiye şunu söyleyim: iki yıl yükseltme emeklilik yasasını bilmem sokaktaki tepkisini biliyormu: dahasını ekleyim, batıda sendikal eylemlerden haberi var mı. Öyle salonlarda loş uykularında duyduklarıyla deyil elbet. Tabi şunu da ekleyelim: Neoliebralizmin sendikal hareketleri epey hırpaladığı kesin. aAma şu yalan artık tuzu dahi aratıyor: her ülkede grevler oluyor ve oldukça sert eylemlerle de sürdürülüyor. Bu yıl ilgili konuda sayacak çok ülke de var. Üstelik Takecinin anlatmadığı ve anlatmaktan hep kaçtığı gerçek, son eylemler özellikle başta öğretmen akademisi konusudur. Elbet akademi konusunda eleştiri çok. Ama yok edip bu alanı da metalaştırıp ticarileştirme başka bir adımdır. Ama, takkeciden Topcu köy fasulye atışlı isgtele gezgini Nazım efendi alınan talimatı uygulamak zorunda da oldukları için, riski olmayan sendikalara saldırıp kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Tekrar edelim, K. Kıbrıstaki sendikal eylemler öteki dünya sendikal eylemlerine göre çok yumuşak ve spontaneldir. Bunu madem meraklıdırlar bu yıl Avrupadaki sendikal eylemlere baksınlar. Hele Fransayı incelesinler. Ama, yalanı yutan oldukça, sorunsuz birilerine suç atmak kolaylığı varken, neden gerçeklere yaklaşıp korku yaşansın?

Sonuç olarak işbirlikçi teslimiyet hareketleri devam ediyor. Zaten beklenilen sırasında olan eğitimin ve özellikle akademinin de bitirilme hamlesi de tam da Türkiyedeki seçim sonuçları açıklandıktan hemen sonra meclise indirildi. Tufan mı: o hala yıldızlarda hükümetcilik oyununa devam diyor. Ahali ise hala konuyu anlamak istememe noktasında. Herkes dilediğinin yanında. Hele de özel okuların da asronomik rakamlara ulaşan ödeme miktarına rağmen, konuyu hiç anlamadıkları da ne yazık anlaşılıyor. Ama, apdest alınıp kendini camide gösterdikten sonra, duasıyla birlikte dilenen şekliyle yasa meclise indi. Sorası mı: bilmem. Ama, Tatar artık pusulayı epey şaşırması nedeniyle ondan umut yok.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin