Hafta sonu Türkiyede Cumhurbaşkanlığı ve parlemento seçimleri gerçekleştirildi. Parlemento sonuçları netleşirken, cumhurbaşkanınlığı seçimi ikinci tura kaldı. Onbeş gün sonra tekrarlanacak. Elbet şimdiden söylenmeler başlandı. Yeniden seçim sürecine girle hamleleri de hızla girişilme peşindedir. Ufak tefek kesimin de oy pazarlığı başlandı. Hep tartışmalarda, anormal koşullarda gerçekleşme ilkesi ötelendirilmeğe çalışılınıyor. Son günde dahi yaşananlar adeta üstüne çizgi çekilmeğe uğraşılıyor. Zaten, seçim sonuçları değerlendirilirken ki düşülen yanlış da özünde bu. Gerçeklerle deyil de şu veya bu şekilde ele geçirilen ve açıklanan rakamlarla kazanan kaybedenle sınır koyma uğraşları oluyor. Oysa, ısrarla aklımızın hem de beyin merkezinde olması gereken durum, bu seçimin bildik demokratik veya sınırlı demokrasi seçim ilkeleriyle deyil, resmen anti koşulların otoriter yapı altında yapılmasıdır. Buna ek olarak seçimlerin de kaçınılmaz olarak rejimin gidişatı veya durdurulup nefes alınma ihdiyaçlı ikilemle de önemli hale gelmesidir.
Yukarda özetlediğim düşünce önemlidir. Bunu yok sayarak yapılacak deyerlendirmleler, sonuçta seçim sayısal rakam deyerlendirmelerinde de aynen yansıyacaktır. Belli oldu ki genel sistem bu rejim hikayesinden pek de rahatsız deyildir. Sadece nüyanslar üzerinden deyerlendirmeler yapılıyor. Özellikle “belki gidebilir” düşüncesiyle de Türkiyedeki seçimlere önem verir gibi algılar artırıldı. Nede olsa imaj deyişiminin dahi probaganda yapma özellikleri de vardır. Net olan, Türkiyenin AKP döneminde geldiği noktadır. Öylesi olumsuzluklar vardır ki sıralansa dahi bir hükümetin oy kaybının önemli sayıda olmasına yeter ve artar. Halbuki en canlı olanla, deprem ve sonrası hala canlılığını koruyor. Deprem öncesi yapılanlarla yıkımı artırma, depremi yönetememe gerçeği ve oluşan faciyalara rağmen AKP bölgede yine birnici parti çıktı. Maraşı bir yana itip Hataya bakınca da ayni eski tabelalara raslarsınız. Oysa bölgeler hayalet oldu. Yine yolsuzluklar ayuka, ekonomide yoksuluk çenberine çoktan girildi. Kriminal suçtan mafya cirit atmalara da ülke sarmala takıldı. Ama, yapılan seçimlerde AKP birnci parti çıkmakla kalmadı. Cumhur itifakı parlementoda çoğunluğu sağladı.
Önemli bir durumu hemen ekleyelim: oluşan itifaklar ikilemi devlet eksenli olması ile muhalefetin yaygınlık durumları çakışmıyordu. Bir anlamda muhalefeti sandıkla dizginleştirme yanında, ayrışmanın yönetim muhalefet dyeil de devlet içi olması da sosyal muhalefetle buluşma pek siyasal anlamda olmadı. Bunlar seçimlere bakış ve listelerin oluşturulmasına dek her alanda yansıdı. Nitekim, CHP öteki gerici güçleri meclise taşıdı. İtifak yaparken ki sözleri sonuçta oyunu dahi artırmazken, yok olma dereesindeki AKP kopuş kesimleri parlememtoya sokup resmen daha gerici bir yapı da oluşturuldu.
Sınıfsal bakışla oluşmama veya sosyal muhalefet çizgisi deyil de devlet eksenli ayrışma olunca, bunlar her alana da yansır. Örneğin iki temel örnek verecem. Din eksenli cepe öyle yayıldı ki salt Erdoğan deyil terkedenlerden Sadete yeni blok da oluşup parlementoda muhalefet çizgisinde oldular. Ayni şekilde MHP çizgili ve daha çok paramiliter milliyetçi eksenli kesimler de ayrışarak ikili oldular. Akşenerden öteki Sinana dek ayni çizgideki idolojiler dyeişik aprtilerle karşımıza çıktı. İkinci tur pazarlıklardan yeni parlementodaki etkinliklere dek her alanda görülmeğe ve etkin olmaya hız alıyorlar. Meclisin yapısında önemli gerici ve devletle örtülen idolojik yapılar siyasallaşarak yerlerini aldılar.
Sol konusunu başka bir yazıya braktım. Belli olan CHP meclise gericiliği ve paramiliterliği taşırken, soldan da kopuyor. Kendi adaylarını dahi sağ eksenli devletçi eksenden seçmeğe önem veriyor. Bu meclis yapsında daha geniş sağ eksenin güçlenmesini de getirdi. İlerdeki itifaklarda bunu daha net yaşayacağız. Bu seçim zaten anormal koşulalrla gerçekleşti. Devlet olanaklı ile eşitsizliğin her alanda kulanıldığı algı oyunları oynandı. Yaşandı ve yeniden yaşatıldı. Dersleri hala yok. Seçim sonrası ayni Anadolu ajansı oynuna düşme ve nerede ise yeniden uyduruk sayısal ilanlarla da seçimi alma oynuna dahi düşülüyordu. Ama, anormal koşulalrdan elbet normal koşulalr çıkamazdı. Olan bu. Daha aşırı sağ eksenli ve faşizmin veya gericiliğin ağırlıkları deyişken şekilde artığı tipik liberal parlemento günceliğine merhaba dendi. Şimdi ikinci tur bekleniyor. Pazarlık belli ki Sinan bey ile yapılacak. Talepleri ise malum. Ona kimisi Kemalist damıtması yapsa da MHP kökenli gerçeği hep sırıtacaktır. Bunlar türkiyenin seçim sonu ilk tablolarıdır. Medya mı: o çoktan sınıfta kaldı. Bir Tele 1 gerçekleri söylemesi biele nelere doğru gidildiğinin de önemli kanıtıdır. Oda benzer Anadolu ajansı teslimi olsaydı kim bilir, şimdi Erdoğanın başkanlığı çoktan ilan edilip kutlanacaktı. Böylesi bir gerçek de var.