Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine çok az bir zaman kaldı. Meydanların göstergesi Millet İttifakı’nın kazanacağını öngörse de devlet olanaklarını elindi bulunduran Erdoğan ve Cumhur İttifakının ne yapacağını kestirmek zor.
Seçimleri kazanmak için her şeyin mubah olduğuna inanan iktidar cephesinin elinde terör kartından başka bir şeyi kalmadı. Bu nedenle Millet ittifakına PKK üzerinden saldırmaya devam ediyor. Buna rağmen insanların günlük yaşamlarındaki sıkıntılar bu seçimin kaderini belirleyecek gibi.
Özellikle kadın hakları ve gençlerin özgürlük istekleri Millet ittifakının şansını artırmaktadır.
15 Mayıs sabahı seçilmeleri Kılıçdaroğlu kazanır ve millet ittifakı ile Emek ve özgürlük ittifakı birlikte meclis çoğunluğunu sağlarsa ne olur?
Bu soruya yanıt ararken demokratik bir şekilde iktidarın değişmesi varsayalım. Aslında bu varsayım Erdoğan’ın son açıklamalarına bakıldığında oldukça zayıf bir olasılık. Erdoğan iktidarı teslim etme niyetinde olmayacağı daha gerçekçi bir olasılık.
Biz yine de demokratik bir seçim sonuçlarını dikkate alalım:
İlk olarak dünya siyasetinde Türkiye için yeni bir sayfa açılacak. Erdoğan’ın uyguladığı politikalarla oluşan Türkiye imajı tamamen değişecek. Türkiye dikta yönetimden demokratik bir yönetime geçecek. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü geleceği için Türkiye’ye güven artacak. Bununla birlikte kısa vadede Türkiye ekonomisinde olumlu adımların atılması ve yatırım için uygun iklimin oluşmasının sinyalleri verilecek. Tabii ki bu zaman alacak.
Türk lirası hemen değer kazanmayacak elbette. Aksine Kur korumalı mevduat politikası terkedildiğinde dolar üzerindeki baskılama kalkacak ve dolar kurunda artış olacak. Buna bağlı olarak zam ve pahalılık devam edecek. Bunun olumsuz yansımalarını en aza indirmek için yeni yönetimin en zor sınavı başarılı bir şekilde verebilmesi gerekir.
Bu sonuçlara göre burada da dövizdeki hareketlilik bize de olumsuz yansıyacak. UBP ağırlıklı koalisyon hükümeti yeni yönetim ile ilk temasını gerçekleştirmeye çalışacak fakat bu aylar alacak. TC’nin Lefkoşa elçisi görevden alınıp yeni bir elçi atayıncaya kadar bu bekletilecek. Yani elçi atandığında güven mektubunu sunmak için Tatar’ın makamına çıktığında nasıl bir konuşma yapılacağı şimdiden merak edilecek bir konu(!)
Bu süreçten sonra yeni elçi tüm siyasi partilerle bir görüşüp durum tespiti yapacak sanırım. AKP’nin oluşturduğu hükümet kamış politikasını sürdürecek. “Anavatancılık” söylemleri ile “Kral öldü yaşasın yeni kral” diyecek karakterdedir.
Kıbrıslı Türklerin elbette yeni yönetimden beklentileri olacaktır. Bunların başında laik ve demokratik bir toplum olarak kendi iradense saygı gösterilmesini, seçimlere müdahale edilmemesini, yaşam tarzımıza müdahale edilmemesin, dini inançlarımıza saygılı olunmasını isteyecek.
Toplumumuzun kültürü ve inançlarına ters düşen faaliyetleri nedeniyle din işleri başkanının geri gönderilmesini, burada faaliyet alanı sağlanan tarikatların laik hukuk devleti kuralları içinde faaliyetlerine son verilmesini sağlamak için işbirliği yapılmasını isteyecektir.
Çözüm ve adanın yenide birleşmesi için Türkiye’de seçilen yeni yönetim Erdoğan yönetiminden pek farklı değil. “Milli Dava “olarak gördükleri Kıbrıs sorununu Türkiye’nin çıkarlarına göre çözülmesi gerektiği konusunda farklı düşünmezler. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nun söylemleri akıllardadır. Kılıçdaroğlu CHP’nin milliyetçiliğini anlatırken Beşparmak dağlarındaki bayrağı ve yazıları kanıt olarak göstermektedir. Buna İYİ partinin milliyetçiliği, muhafazakar partilerin de dini hassasiyetleri eklenince bir çözümün çok uzak olduğu kanısına varırız.
Bu olumsuzluklara rağmen Türkiye’deki yeni yönetimin AB ile olan ilişkilerinde yeni bir safhaya girilebilir. Karşılıklı çıkar ilişkileri içinde çözüm konusunda önce tarafların pozisyonları olumlu ise BM yeniden nabız yoklamak için mekik diplomasisi başlatabilir.
Biz Kıbrıslılar olarak çözümün kendi ihtiyacımız olduğuna inanmalıyız. Kendi kararlarımızla çözümün oluşması için meydanları doldurmalıyız.
Türkiye’de Erdoğan rejiminin sona ermesi başta Türkiye halklarının üzerlerindeki baskının azalmasını ve özgürlüklerin tüm insanların yaşamında hissedilir olmasını bekliyoruz. Özgürlük ve adalet sağlanıp üretime geçilirse insanların huzuru ve mutluluğu artacak.
Kıbrıslılar olarak biz de şu andaki durumdan biraz daha iyi olacağız. Bu yetmez tabii ki. Esas olan adamıza barışın getirmek için mücadeleyi yükseltmektir.
Türkiye’deki seçimi Erdoğan’ın kazanması konusunda bir öngörüde bulunmak gereksiz. Zateen yaşıyoruz. Daha kötüsüne hazırlıklı olmalıyız.