Sevgili Dostlar, tam tamına 4 buçuk yıl oldu, gazeteler göre köşe yazısı bana göre ise bir şeyler karalamayalı. İşte bu sürecin ardından belki biraz rahatlama, belki de daha fazla zaman kaynaklı ilk gün olduğu gibi kesinlikle köşe yazısı iddiası taşımadan kendi penceremden yaşama dair ufak ufak tespitlerde bulunmak istiyorum.
*****
Öncelikle Türkiye’deki rejimin işgali altındaki ada yarısı aynen oralarda olduğu gibi belki de en zor ve belirsiz dönemini geçirmekte. Bu tespite elbette karşı çıkanlar olacaktır, ancak yaşamın her alanına bakıldığında sanırım bu saptama bir hayal ürününden öte hayatın gerçekleriyle bire bir ilintilidir. Söze Türk Lirası kullanımı ve onun yarattığı depremle başlarsak, bunun ne anlama geldiğini görmemek için kör olmak gerekir.
*****
Ev kirasından market alışverişine, her türlü ürüne ulaşabilme noktasında Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısındaki dibe vurmuşluğuyla alım gücündeki acizliği, maalesef hep dar gelirli insanların yaşadığını görmemek mümkün mü? Elde edilen Türk Lirası cinsinden gelirlerle insanların bırakın ayın 15’ini görmesini ilk haftayı bitirebilenlerin gazi sayıldığı günlerden geçiyoruz.
*****
Kamu Sağlık ve Eğitiminin ise kukla yönetim eliyle (Kukla yönetim, Üstel ve saz arkadaşlarıdır) özel sermayeye peşkeş çekildiği bu ortamda, sadece parası olanın yaşayabildiği bir sona doğru hızla sürüklenip gitmekteyiz. Tüm bunlar 1974 savaşının hemen ardından Kıbrıslı Türklere TC rejimleri tarafından özellikle kurgulanıp yürürlüğe konan bir Toplum Mühendisliğinden başka bir şey değildir. “Kıbrıs bizim Milli Davamızdır” safsatası Kıbrıslı Türklerle alakası olmayan sadece ve sadece yayılmacı bir Osmanlı politikasının yeni versiyonudur.
*****
İşte bu koşullar altında Türkiye halkları Tek adam rejiminden “Kurtulma” adı altında bir seçime, ada yarısında ise, hiçbir işlev ve yetkisi olmayan Meclisin 50’nci vekilini belirlemek amacıyla bir ara seçime gidiyor. (Burada ara seçime katılacak birkaç isim üzerinde bir şeyler söylemek istiyorum. Sevgili Sami Özuslu, benim 30 yıllık dostum, yoldaşım, dürüst karakterli ve eşsiz bir insan, Sevgili Sami’ye yolun açık olsun dileklerimi iletirken, toplumun gönlünde taht kuran bir basın emekçisi olarak keşke aynı yolda yürüseydi diyorum.
*****
Ve Abdullah Korkmazhan, Abdullah’la da çok yollar aşındırdık, o da bu ülkenin aydınlık geleceği için kavga veren bir yoldaş, ona da bol şanslar. Tacan Reynar, saygın bir yargıç karakterli bir hukuk insanı, hiç bire bir mesaimiz olmasa da Avrupa Gazetesi linç sürecinde ortaya koyduğu duruşa toplumun her kesiminin gösterdiği taktir ve saygıyı kazanmasına neden oldu, onun da yolu açık olsun. Bu konuda başa dönersem, bu ada İşgalden kurtulmadığı sürece ne vekillik, ne bakanlık, ne başbakanlık ne de Cumhurbaşkanlığının hiçbir işlevi ve kıymeti harbiyesi yoktur ve olmayacak.
*****
Özetle, bu ada yarısının tek kurtuluşu önce bir çözüm, ardından Federal bir Kıbrıs olarak dünya hukuk ve siyasi arenasında yerini almasından geçer, aksi ve özellikle 28 Mayıs seçiminden yine ve yeniden Tek Adam Rejiminin çıkması halk tabiriyle tam anlamıyla “Yandı Keten Helvasına” denk gelecektir. Güzel, umutlu ve özgür bir ülke dileğiyle….