Doğrusunu itiraf edecek olursam: konuyla alakalı haberi aldığım anda, makale yazma hiç niyetim yoktu. Berlusconi İtalyan siyasetindeki rolü elbet tartışmalıdır. Fakat, sonuçta bir sağ sermaye siyasetçisi olup İtalya’da faşist liderliklere geçişin de muhteşem köprülerini kuran başbakandı. Ölümü üzerine fazla önemsenecek yazım elbet olmayacağı düşüncesindeydim. Ancak, baktım ki Berlusconi’nin cenazesinde dahi tartışmalar sürüyor. Üstelik hep ayrışma üzerinden gelişiyordu. Bu arada Türkiyede de bazı duyarlı gazeteciler konu üzerine kendi ülkelerine de dersler taşıyacak şekilde makaleler de yazdı. Hele en son olan yas ilan edilmemesi tartışması da eklenince, en azından hem düştüğümüz tartışma döngüsünden kurtulma hem de bir bakış kazandırarak bazı dersleri alma adına sonunda tahmin edemeyeceğim ve öngörüsü olmayan bir makale yazma sonucuna geldim.
İtalyanın eski başbakanı Berlusconi öldü. Ölümü dahi ikili tartışmaları engelemedi. Sadece italyada deyil birçok siyasi çevrelerde konu gündeme düştü. İtalyan sağının önemli lideri oluşu kadar, yaptıkları ve takındığı tutumlarla tam bir sağın nasıl faşizme evrilme döneminin resmini çizdi.
İtalya yakın tarihte önemli deyişik sisyasal liderlerle dünyada yankı buldu. Faşist Musolini veya Marksist Gramsci hala genel siyasetde etkileri sürmektedir. Daha yakına gelecek olursak, Berlusconi sağın yeni figürü olurken, Berlingieri de Sovyet tipi Komonizimden Avrupa Komünist parti geçişli politik sağa kayış liderleri de daha dün yaşayıp geçtiler.
Geçen hafta ansızın bir ölüm haberi geldi. Eski İtalyan başbakanı Berlusconi yaşana gözlerini yumdu. Hemen birçok kesimin yaptıkları ve söyledikleriyle birçok konu söylenip akışkan nehir gibi akıp gidiyordu. Elbet Erdoğanın da dostu olduğu Avrupa ekseninde Türkiye lehine davranışı da Türkiyede unutulmadı.
Berlusconi, iş adamıydı. Bu nedenle siyasete atılırken şu cümlesi önemsetildi: “ben zaten zenginim;zengin olduğum için da çalıp çırpmayma neden uyoktur” ifadesi oldukça karşılık buluyordu. Mafya mücadelesiyle çöken sağın yerini doldurmaya girişti. Güçlü medyası vardı. Önemli zenginliği de bulunuyordu. Sonradan Milan takımının da sahibi olup birçok şanpiyonluklar kazandı. Bu nedenle futbol yoluyla da kitlesel desteklere ulaştı. Öte yandan kadınlara karşı tutumları da yankı buluyordu. Cinsel ilişkileri veya kadına yönelik tutumları da konu olup alehine işliyordu. Tüm bunlar yine de oluşan merkezi sağ boşluk sonucu popiliter liderliği ile davranış medya ilişkilerinin katgısıyla başbakan seçildi. Bu arada solun da merkeze kayışıyla aslında alternetiflerde sıkışma oldu. Bu durum çöken siyasetle yok olan merkezi partiler ve solun sağlaşmasıyla birlikte, sergilediği popilist liderlikle Berlisgoni seçimleri kazandı. Kulandığı çekinilmeden faşist sözler de içinde gizli tutulan faşist duyguların açığa çıkmasına da yaradı. Kendine has bir sağ popilizimle italyanın başbakanı oldu. Elbet böylesi liderlerin de popiliterliği yanında sgandaları da olmaması mümkün deyildi. Çocuk denecek derecedeki seks sgandaları veya bazı yolsuzluk tipi uygulamalar Berliskoninin liderliğini düşürtü.
Gürültüyle gelen, faşizme evrilen yeniden sağın canlanmasını sağlayan medyacı, spor kulüp başkanı, sermayedar ve popilist Berluskoni resmen fırtınalı italya yaşamında yargılamaya dek geldi. Popilizimden yargılanmaya varan çok renkli siyasal yaşamı oldu. Yeniden sağı canlandırma adıyla yaptığı hamleler de italyada faşist kadın liderin de başbakan olmasının yaşanmasında epey rolü oldu.
Berlusconi, italyanın son dönemin önemli liderlerinden biridir. Deneyim ve Neoliebralizme uygun lider oluşu, hayatın önemli bir gerçeğini yeniden kanıtladı. Mafya operasyon sonrası oluşan sistemsel sağ ekseni kendi kurallarıyla yeniden toparlaması ise İtalyan yakın tarihinde sermaye çevrelerine göre başarılı, sol çevrelerce, yeniden sömürgeleştirip sınıfsal egemenliği kurumlaştıran popilist lider olarak tarihe kazıldı. Öyle kazıldı ki gerek ölüm haberi, gerek se yas tutma konularında vekiler arasında dahi birbirine ters düşünceler vurgulandı. En son olarak, italyanın Demokratlar partisi vekilerinin Berluskoninin ölümü nedeniyle yas ilan edilmesine karşı çıkıldı. Sadece parlementoda törenin yapılmasıyla yetinilmesini söylediler. Tabi ki meclis çoğunluğu ve hükümetdeki faşist parti olma gerçeği, bu karşı çıkışların muhalefet olarak varlığı ötesine geçmedi. Ama, Berlusconi, tam Berlusconi gibi de cenazesi toprağa verildi. Geride kocaman çok yönlü ve dünyada yankı getiren davranışlarıyla birlikte anıları kaldı.