Gong çaldı ve 49 yıldır oynanan oyun bir kez daha sahne aldı gongla birlikte adaylar da boy gösterdi. Hayatın olağan akışında sol partilerin bu seçimi düşünmeden reddetmesi gerekiyordu, ama öyle olmadı.
İhtiyacımız olan Seçim değil Çözüm ama gong çaldı bir kere, tutabilirsen tut bizimkileri!
Katılmakla seçime legalite kazandırıyorlar
Seçimlere katılarak bazı şeyleri değiştirebileceklerini sanıyorlar. Fena halde de yanılıyorlar. Naralar havada uçuşuyor: “Hesap soracağız.’’ Bir defa bugüne kadar bu düzen içerisinde kalarak kimden hesap sorulmuştur ki siz sorasınız.
Bir defa seçime katılmakla hukuksuzluğa ortak oluyor, rejimi ve yapılan hukuksuz işleri onaylayarak ona legalite kazandırıyorsunuz.
Tarikat Solun marifetleri
Kudret Özarsay’ın bir parti başkanı ve vekil olarak istifa edip “Bu Meclis çalıştırılmıyor ettiğimiz yemine uygun değil’’ gerekçesi de rejimin dümen suyuna atılmış bir çelmeydi. Bu mücadele halkasının büyütülmesi gerekirken sol partilerin onun boşalttığı koltuğa koşar adım aday olması doğrusu hiç ama hiç de şık olmadı. Yakışık da almadı, toplum nezdinde hoş da karşılanmadı.
Soldan gelmesi gereken bir tepkinin sağdan gelirken, yaşanan ekonomik sorunları da düşündüğünüzde, bunun bir tsunami etkisi yaratması gerekirken boşalan koltuğa koşar adım aday olmaları Tarikat Solu sayesinde rejime derin bir nefes aldırıyor, sorunların üzerine de büyükçe bir örtü seriyordu.
İhtiyacımız olan Seçim değil Çözüm
İstifa edenin ise bir parti başkanı olması rejime atılan bir goldü ve rejimi de zorda bırakmıştı. İşte tam bu sırada Tarikat solun emir erleri birbirleriyle yarışarak aday olmuş, rejimin imdadına yetişerek ona hayat öpücüğü vermişti.
Halbuki ihtiyacımız olan Seçim değil Çözümdü. Hayatın olağan akışında sol partilerin rejime karşı tavır alıp onu son derece rahatsız eden bu mücadele halkasını genişletip büyütmesi gerekiyordu ama öyle olmadı.
Siyasette söylenene değil yaptığınıza bakılır
Seçim gongunun çalması ile birlikte YKP ve BKP dışındaki sol muhalefet seçime toptan balıklama dalıyor, koltuğun büyüsüne kendini kaptırıyor, rejimle ayni kulvarda buluşup birlikte kulaç atıyor. Boykota da hep birlikte çelme takıp, bu davranışla Ankara’ya, al at dercesine esaslı bir gol pası atıyorlar.
Biliyorum bir çoğunuz buna itiraz edecek ama siyasette söylenenlere değil yaptığınıza bakılır.
Rejimle birlikte topluma her fırsatta gol atıyorlar
Muhalif olabilirsiniz, muhalif görünebilirsiniz ama rejime muhalif olmak bambaşka bir şeydir, bilesiniz. Muhalif insan her yerde bulabilirsiniz, ancak önemli olan rejime ve sisteme muhalif olabilmektir.
Rejimin çizdiği rotada gittiğiniz sürece kimse sizin samimiyetinize de rejime karşı olduğunuza da inanmaz. Sadece kendinize ve topluma gol atmış olursunuz.
Maskeler bir kez daha düştü
Bunu ilk kez yapmıyorlar. Böylesi bir durumda hiçbir şeyin çalışmadığı, çalıştırılmadığı, en ufak bir demokratik hareketin anında ezildiği, partilerin kongrelerine kaba bir şekilde müdahale edildiği bir ortamda, ara seçimi tereddüt göstermeden Boykot etmeleri gerekirken, çok hırslı ve iddialı bir şekilde sahne almaları onların rejimle birlikteliğini açıkça ele veriyor.
Maskeler bir kez daha düştü!
O Mecliste en kritik yasalar oybirliğiyle geçiriliyor
Gerekçelerini ise şöyle açıklıyorlar: “Mecliste olup geçirmek istedikleri yasaları engelleyeceğiz!’’ İşte bu, söyledikleri yalanın en katmerlisi.
Soralım kendilerine: Bu ülkede rejimin çıkmasını istediği hangi yasaya engel olabildi sözde muhalif partileriniz?
İşte Ana muhalefet partisi her oturuma katılıyor ama yasalar da çatır çatır geçiyor.
Dahası en kritik yasaların o Mecliste oybirliğiyle geçirildiğini ne kadar idrak ediyoruz?
Pandemi süresinden beri Mecliste birçok yasanın oybirliğiyle geçirildiğinin farkında mıyız? BİLİŞİM yasası MOBESE kameraları, Hal yasası, Belediyeler yasası, hatta bu ara seçim için bile oybirliğiyle hareket ettiklerini biliyor musunuz?
4 aday ayni teraneyi okuyor “Mecliste ve sokakta var olacağız’’
Israrla ayni şeyleri yapıp farklı bir sonuç almak istiyorlar. Popüler bir aday buldular mı onu öne sürüp oy kazanacaklarını ve Mecliste etkili olacaklarını varsayarak geçti ömürleri. Ama ders almadıkları gibi alacaklarına dair en ufak bir işaret bile yok.
Ya iki büyük siyasi partinin sokakta karşılaşmasını, sarılıp öpüşüp pozlar verip fotoğrafların özel olarak servis edilmesini nereye koyacağız?
Biraz da kronoloji ile gidelim de okuyucu iyice aydınlansın.
49 yıldır 4 yılda bir değişen 50 tane adam bir şey başaramamış.
Bir ara muhalifler 26’yı bulmuş ama yine başaramamış.
Sayısız hükümetler kurulmuş, yine olmamış.
Talat Cumhurbaşkanı olmuş, bir halt olmamış.
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık ayni anda onların olmuş ama gene hayırlı olmamış.
Akıncı Cumhurbaşkanı seçilmiş fakat AFRİKA gazetesine yapılan saldırıda Komutanı 8 kez aramasına rağmen kendisine dönen olmamış.
Son seçimde Kıbrıslı seçmenin %70’inin oyunu almış yine bir şey değişmemiş.
Ama boşalan 1 milletvekilliği için 4 tane aday var ve muhalif kesiminden dört aday ayni teraneyi okuyor: ”Mecliste ve Sokakta var olacağız” Öyle bir hava estiriyorlar ki sanki de seçilen tüm sorunlarımızı çözecek! Vekil değil de kıtalar arası başkan seçiyoruz havasında mübarekler.
İşin bir de ironik yanı var
Hele bir tanesi üç adım rekortmeni gibi ”Üç adımda çözüm odaklı siyaset” deyip tek başına neredeyse Kıbrıs sorununu da çözecek!
İşin bir de ironik yanı var: Sağdan bir adam ”Meclisin çalışmadığını, ırzına geçilip işlevinin olmadığını” söyleyerek istifa ediyor ve Boykot ediyor ama BOYKOT etmesi gerekenler onun boşalttığı koltuğu kapmak için adeta birbirini yiyor.
“Tanrının ilahi işareti’’
“İktidar’’ ve “Sorunları biz çözeriz’’ naraları havada uçuşuyor. Yahu bu ülkede hem parti kongresinde, hem genel seçimde seçilmiş bir başbakan bir gecede gitti de kimse gık diyemedi! Gece yarısı evinden alınıp malum adrese götürüldüğünü söyleyenler de oldu. Bir gün kaza geçirip Gulyabaniyi gördükten sonra, “Tanrının ilahi işareti’’ deyip siyasetten ayrıldığına da şahit olduk.
Ayıp diye bir şey var yahu, insan biraz utanır!
Yukarıda saydıklarımızın hükmü yok ama senin tek başına hükmün olacak.
Bilinsin ki o koltuğa talip olanlar rejimin ekmeğine yağ sürüyorlar, hem de graso yağı.
“Güzel konuşuyor’’ güzellemesi
İşte rejim 49 yıldır bu yüzden yoluna emin adımlarla ilerliyor. Adına ”Mücadele” diyorlar ama aslında koltuk kapma yarışı ve dolgun maaşlara uzanma çabasıdır bu.
O sigara fabrikasından Meclise dönüştürülen yerde konuşsan ya da bağırsan ne yazar!
Bir de “Güzel konuşuyor’’ güzellemesi var. E güzel konuşunca yasalar mı değişiyor?
Bu ülkenin kilometre taşlarından olan Alpay Durduran o Mecliste 15 yıl konuştu da ne oldu? Söyleyim size; konuştukları duvara çarpıp kendine geldi.
Bugün Boykot diyorsa edindiği o acı tecrübedendir.
Orası Meclis değil ayar evi gibi çalışıyor
Bir defa Meclis’te yemin ederken, başlar başlamaz size gölü atıyor, ayarı veriyorlar!
Zaten orası Meclis falan değil bir ayar evi gibi çalışıyor.
Orada düzelteceğimiz hiçbir şey de yoktur bilesiniz.
Sorun rejim sorunu, istila sorunudur, gerisi de hikayedir!
Sn. Akıncı son seçimde Kıbrıs orijinlilerin %70 oyunu aldı da yine olmadı!
Son karar Ankara’nın
Her hafta otomatiğe bağlanmış şekilde yüzlerce insan Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaş yapılıyor. Muhaceretteki kuyrukları yazmıyorum bile. 2020 son cumhurbaşkanlığı seçiminden bugüne 11 bin yeni seçmen kaydedilmiş. O gün seçim 4.500 oyla kaybedilmişti. Herhalde yeni seçmenlerin size oy vereceklerini düşünmüyorsunuz? Politikalarınızı yeni seçmenlere ne kadar da uyarlasanız son kararı Ankara’nın verdiğini unutmayınız!
Mesele sistem meselesi, işgal, istila meselesidir
Bir vekil için bu halkın umutlarını yok etmeye değer mi?
Sandık kurmanın demokrasi olmadığını ne zaman öğreneceksiniz?
Demek ki Genel bir seçime yine cumburlop dalacaksınız.
Mesele, Mecliste güzel konuşmak iyi konuşmak değildir. Kötü adamların gitmesi iyi adamların gelmesi de değildir. Mesele sistem meselesidir; işgal, istila meselesidir ve TL ile düzeltilecek hiçbir şey de yoktur.
Sorunun çözümü rejimin sunduğu imkanları toptan reddetmekten geçiyor.
Meclise girmek için harcayacağınız enerjiyi sorunu güç merkezlerine taşımakta deneseniz, mesafe alacağız ama koltuğun büyüsü ruhunuzu işgal etmiş.
Sistemlere sistemle yanıt verilir
Bir defa sistemlere sistemle yanıt verilir. Güç merkezlerini rahatsız etmeden, sorunlarınızı oraya taşımadan, onları yanınıza almadan yapacağınız bütün hamleler boşa gider. Unutulmasın ki Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur; bir BM sorunudur ve bir AB sorunudur.
Rejimin emniyet supabı Cumhuriyetçi Türk Partisi
Bir de rejimin çarkına ayak uyduran tarikat solun adaylarına bakalım. Onlara Tarikat diyorum çünkü Tarikat gibi örgütlenmişler ve öyle hareket ediyorlar.
Rejimin güvenlik halkası Cumhuriyetçi Türk Partisi, rejimin bir emniyet supabı olarak; rejim istila ve işgale örtü sağlayarak rüştünü hakkıyla ispatlamıştır. Buraya taşınan nüfus için “Çok kültürlülük’’ ifadesin kullanmış “Ne olacak onlar da karşıya geçip bir kahve içerlerse?’’ politikasını dizayn etmiştir. Dahası, Pandemi sürecinden beri birçok yasaya UBP ile birlikte oybirliğiyle evet demiş, hatta bu ara seçimde bile onlarla hareket eden bir siyasi partimiz olmuştur.
Bir vekille rejimler yıkılmıyor
TDP adayı eski yargıç Tacan Reynar AFRİKA davası sonrasında istifa edip yıldızı parlasa da, bu ucube yapıya aday olarak taraftarlarını büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Seçim sürecinde “Bir vekilin neler yapabileceğini göstereceğiz’’ demişti. Sormak lazım: “49 yıl boyunca onca vekil başaramadı da siz mi yapacaktınız?
Bir vekille rejimler ve düzenler yıkılmıyor maalesef.
Yüksek Seçim Kurulunun adaylığıyla ilgili vermiş olduğu karar bu seçimlerin neden Boykot edilmesini en net şekilde gösteren bir olgudur!
Siz buna yine hamamın namusu bu kararla kurtuldu da diyebilirsiniz!
Yine de taraftarlarını sandığa götürmek için büyük çaba sarf eden ama Başkan Erdoğan’ın son ziyaretinde “İki devlet’’ politikasına CTP ile birlikte sessiz kalan kardeşlerimizden!
Mesele o icazetli koltuğu reddedebilmektir
Sol Hareketin ve Tarikatın ruhani lideri Abdullah Korkmazhan seçim öncesi “Hem Mecliste hem sokakta olacağız’’ diyen CTP’yi eleştiriyor ama kendisi o politikanın esiri olup kuyruğuna takılarak seçim rüzgarına kendini kaptırıyor.
Tepkiler üzerine ”Muhalefet tek adayda uzlaşırsa geri çekilebilirim” diyor ama bir nevi insanlarla alay ediyor.
Mesele 1 aday ya da 4 aday değil, mesele o icazetli koltuğu reddedebilmektir!
Kıbrıs’taki Turancıların partisi Bağımsızlık Yolu
Bağımsızlık Yolu her ne kadar barışçıl bir parti profili çizmeye çalışsa da, kuzey Kıbrıs’taki Turancıların partisi. “İsteyen TC vatandaşları Kıbrıs’a geldiği anda Kıbrıs Türk halkının parçasıdır ve varlığı meşrudur!’’ E bu Turancılık değil de nedir? “Çok kültürlülük’’ masalının arkasına saklanarak yaptıkları aslında Turancılıktır. Taşınan nüfusa “Emeğin’’ maskesini giydirerek politika yapmaları ise tam bir hokkabazlık eseridir.
Utanmayı da iyice atmışlar
Kıbrıslı Rumların ise haklarını ağzına almayan, 200 bin mağdur Rum’un burada bıraktığı malı mülkü konusunda tek kelam etmeyen ama her fırsatta Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ve AB’ye ırkçı diye saldıran bir siyasi particik bu.
Utanmayı da iyice atmışlar “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı rica değil, bir haktır’’ diyerek karma evliliklerin arkasına saklanarak Kıbrıs Cumhuriyetinden her fırsatta hak talep ediyor arkadaşlar.
At sahibine göre kişnermiş
Her ne kadar barışçıl görünmeye çalışsalar da söylemleriyle kendilerini açıkça ele veriyorlar. Meşhur sözdür: At sahibine göre kişnermiş! Bunların izlediği politikalara baktığınızda kimlere kişnediklerini çok açık görebiliyorsunuz.
Sol Tarikat adayları öyle bir hava kesiyorlar sanırsınız ki rejime, sağa ve UBP’ye karşıdırlar. Hayır efendim, kocaman bir hayır!
Tek bir dertleri var: Boykotun önünü kesmek ve büyümesini önlemek. Bütün çabaları onun üzerine kurulmuş ve milleti sandığa götürmek için her yol mübah!
YKP’nin rejime karşı ilkeli duruşu o nedenle bütün bu Tarikat Solcularını korkutuyor.
Boykot siyasetçiyi tımar etme aracıdır
Boykot sesleri sokaktan daha gür geldikçe akla ve Gerçeğe daha çok değindikçe düşmanlarınız da doğal olarak artıyor. İşte bu yüzden anti Boykotçular hep bir araya gelmiş ve Boykota öcü muamelesi yapmaktadırlar. En çok kullandıkları argüman “Sandığa gitmezsen o kazanacak!’’ İyi de sandığa gitmekle ne kazandık bugüne kadar?
Boykot siyasi bir tercihtir. Dünyada çok yaygın olarak kullanılan bir yöntem olmakla birlikte siyasetçiyi de tımar etme aracıdır.
Ülke de seçim koşulları yok
YKP seçimlere karşı olan bir parti değildir. Boykot etmesinin sebebi, ülkedeki seçim koşullarının normal olmadığını söylemesidir. İşte nüfus yapısı ortada. İşte başkan Erdoğan’ın ziyaretinde tanınmış gazeteci Serhat İncirli’ye yapılanlar ortada. Bu ortamda siz hangi seçimden bahsedebilirsiniz?
Sol Tarikat sanıyor ki ülke kötü yönetiliyor. Dolayısıyle “Seçimde kazanabiliriz’’ havası hakim. Normal koşullarda bir ekonomik enkazda bir siyasi partinin sıfırlanması lazım ama bizde öyle değil, oy bile artırabiliyorsunuz!
Öyle ya ÇATI çöktü, fakirlik tavan yaptı, ekonomi dibe vurdu, birçok esnaf kapattı, işsizlik rakamları yukarılara tırmandı, insanlar umut olarak güneye çalışmak için akın etti, hükümet ödemelerde havlu attı, borç üstüne borç takıyor bütçe eridikçe eriyor ama yine de kamuoyu desteği var. Var çünkü insanlar siyasi partilere göbekten bağlı. Sorun da orda zaten. Yani demokratik bir ülkede olması gerekenler burada olmuyor ve olması da mümkün değil.
UBP kazanmıyor kazandırılıyor
Normal koşullarda bir ekonomik enkazda bir siyasi partinin sıfırlanması lazım ama bizde öyle değil oyunu bile artırabiliyor!
Şaka gibi ama değil gerçek, çünkü köşe başları tutulmuş.
Burada görmemiz gereken şudur: UBP kazanmıyor, kazandırılıyor. Seçim çok önceden olmuş bitmiş ve sandık ise işin sadece şov tarafı.
Boykot özgürlüğün tek sigortasıdır
İşte Yeni Kıbrıs Partisi bu yüzden seçimleri Boykot ediyor ve halkımızı da Boykotla rejimi reddetmeye çağırıyor!
Boykot Özgürlüğün tek sigortasıdır!