Bugün 22 Haziran. Günler öncesinden fayizlerin Türkiyede ne olacağı sorusuna yanıt günüydü. Tam da ilgili gündeki gelişmelere bakın: K. Kıbrısta dövizle borçlananlar bizim baş makamcı Üstelin kapısına gidip tetbir istedi. Sanki Üstelin kendisi dahi fayizin ne olacağını bilirmiş gibi politik algı oluşturdu. Öteki makamcılarımız da terane okuyordu. Muhalefet ise namelerle ara seçim türküsünü rak tipinde okumaya çalışıyordu. Türkiye ve özellikle batı kesimi ise sorular ve kuşkularla fayizlerin ne olacağını konuşurken, tek olguda birleşiyorlardı: fayizler mutlaka yükseltilecekti. Bunun üzerinden tahminler yapıldı. Yapıldı da bir nokta biraz gözden kaçtı. Ekonomik şimşek yıldırım birikimi almak için Birleşik Arap emirliğine doğru yola çoktan çıktı. Arada dıştan gelen iki yönetici arasındaki farklar da vurgulanıyordu. Bu arada Marksis ekonomislerin bazı öngörülerü ve kuşkuları da yeniden kanıtlanıyordu. Hele de tek tip bakmayı ve dar alanla ekonomislik oynayanların gözden kaçırdıkları basit durumlar da vardı. Marksis iktisatçı ve hat da medyacıların ayni eksendekiler bunları yakalayarak yorum yaptı. Erdoğan şahsım devlet gerçeği kadar, örneğin merkez bankasındaki para kurulundaki karar alacı komisyonun hala görevde olduğu durumu önemliydi. Yine Erdoğanın itirafı ile yaratılan algının da olmayacağı, daha düşük fayiz yükseltileceği gerçeğini de konuyla alakalı marksis analizciler dışında pek birlikte yorumlayan da olmadı.
Kısaca, Türkiyede herkesin en azından ilgilenlerin beklediği gün gelip çatı. Kimisi hiç etkisi ollmayan, karar dahi deyil, konuyla alakalı konuşmaktan ötlek gibi kaçıp talimatla gelmenin gerçeği olan Üstelden çözüm beklerken, Şimşek karar anında BAE yardımı istemedeyken, elbet sonuç beklenen şekildeydi. Bir farkla, abartılı yaratılan yükselti deyil de daha bir sistemsel geçiştirme ve yerel seçimleri de düşünerek gerçekleşti. Y.5 rakamı dahi yetersiz görüldü. Öyle bir basınç yaratılıp Erdoğanın Naz Suresi teorisiyle baskılandı ki sonuçta patlayıp da hem de yüksek rakam fırlamasına karşın normal helne gelmesi yetersiz göründü. Bunu yine liberaller veya bizim ülkedeki “şakşakçı, şahane ekonomisler” deyil de sol Marksis ekonomisleri haklı çıkardı..***
Türkiyede fayizler yükseltildi. Y.16 cıvarında olsa da yine de yetersiz görüldü. Yine döviz TL karşısında durumunu korurken, TL tepetaklak yuvarlandı. Bunun anlamı çok. Borçluların halinden yükseltecek eflasyon dinamikleri hemen harekete geçti. Ancak, burada da hep eksiklikler sırıtıyor. Erdoğanın nasıl ki Naz surisiyle açıklayıp otoriterlikle dayatığı konu iflas ederken, Şimşekin Şimşekleri de biryerlere çarpıp gidiyordu. Yetkiler dneiliyor. Herhalde Şahsım devleti konusunda konu ediliği hep unutuluyor.
Önemli kesimin duymak istemediği, ama net keskin gerçek olan birkaç olguyu hatırlatacam: Kriz salt fayizler veya eflasyon deyildir. Genelde bir ekonomik bunalımlar dalgasında bulunuyoruz. Fakat, bize salt işlerine geldiği şekilde ve tek tiple sınırlama getirildi. Sadece Fayiz yükseltme veya Eflasyon denilerek bütün ekonomiği buna yükletiyorlar. Burada öteki eksiklik de şu: Türkiyede son tartışmalar fakirliği önlemek veya emekçilere yeni haklar verme veya refah sağlamak deyildir. Sermaye eksenine daha fazla kar ve bunalımlarını öteleme tutumlarıdır. İster Erdoğanın Naz ister Şimşekin resterasyon kelimeli reçetesi hepsi Kapitalist Neoliberalizzmin krizlerden çıkarılmasıdır. Eksaradan bunu da hatırlatalım: Türkiyenin ekonomik alandaki sermaye dış hareketlerinin etkisinde olduğu durumu da var. Boşuna deyil tüm kesimler “Türkiyeye para gelsin” hesaplı çözümler ve sorunlar sıralamıyor. Ek olarak kriz döneminde hele Türkiye tipi gayrı nizami kuralların epey yerleştiği dönemlerde spekülatif sermaye hareketleri de geniş alanda hissedilir. Döviz yükselmelerinde veya arka kapıdan döviz çıkarma hamleleri hepsi spekilatüf sermaye içeriklerine de alan açıyor. Arada buharlaşan veya kasadan sermaye kesimine akan para da böylesi kriz dönemlerinde ilgili günleri çok sever. Tıpkı Kurtların sisli havayı sevdikleri gibi.
Şimdi beklenen fayiz yükselmesini elbet bilen kesimlerin döviz durumunu da düşünerek neleri yaptıklarını birkaç gün içinde “bayrama esir düşmez ise” duyacağız. Ama, net olan Neoliberal Türkiye gerçeği ile otoriter islamofaşizim yönetinli siyasetin böylesi koşullarda servet edindirme hamleleri meşurdur.
Kısaca, yeni bir fayiz yükseltme hareketi oldu. Belli ki iktidar bloku ile dış sermaye arasında net buluşma yok. Dış sermaye güvence yanında kar da bekliyor. Tesadüfe bakın, Türkiyeğe iyi dış sermaye dinamiği İngiltere de fayizleri yükselti. Bir Kapitalist gerçek vardır. Neoliberal sürecin çoktan tıkandığı kesin. Ama seçeneksizlik de var. Sistemsel tartışma ve emek eksenli seçenek olmadıkça, böylesi krizleri yaşamaya ve yalan yanlış algılarla da tutsak olmaya devam edilecektir. Devamı gelecek.