Freedom House 1973’ten beri dünya ülkelerinde özgürlük endeksi yayınlıyor. 2023 raporunda Türkiye Özgür olmayan ülkeler içinde gösterilmektedir. Şaşırdık mı? Hayır.
Özgür olmayan Türkiye’de seçimlerin yapılması “demokratik seçim” anlamına gelmez elbette. Zaten seçim sürecinde eşitsizlikler gün gibi ortadayken bu seçimlerin demokratik olduğunu söylemek siyasi körlük demekti.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Erdoğan karşısına ittifaklarla gidildi. Ekonominin bu denli bozuk olması, depremde yaşanan felaketler seçimin çantada keklik olduğu düşüncesini oluşturdu. Demokratik ve özgür ülke olsaydı bu sebepler sonuca yansır ve iktidar alaşağı edilirdi. Bunun olmayışı Türkiye’nin ne özgür ne de demokratik olduğu gerçeğidir.
Bu sonucu çok yönlü araştırmak gerekir elbette. Birçok yönüyle doktora tezi konusu oloabilir. Sosyolojik, psikolojik ve siyasi sebepleri incelenmelidir. Şimdi Türkiye’de bunun yerine CHP’de “Kılıçdaroğlu’nun yerine kim geçecek” gündemi oluştu. Buna da “Değişim” dendi.
Soma’da maden faciasında 301 madencinin ölmesinin sorumluluğunu taşıyan iktidar niçin bu seçimlerde birinci parti çıktı? Deprem bölgelerinde arama kurtarma, barınma konularında yetersizliği ortada olan iktidar bu seçimlerde niçin yine başarılı sayılacak oy oranları aldı?
Seçim’in üzerinden 24 saat geçmeden CHP’de iç hesaplaşmalar başladı. Tam da Erdoğan’ın istediği buydu. CHP içinde hizplerin ortay çıkması ve koltuk sevdası nedeniyle parti içi huzursuzluğun ayyuka çıkamsı hedeflenmişti. Bu hedefe ulaşıldı. Bunun ardından da CHP ve Milet İttifakı’nın yerel seçimlere hazırlanamamsı ve özellikle İstanbul seçimlerini Erdoğan’ın geri alması için şartlar olgunlaştırıldı.
Erdoğan, siyasi islamın Türkiye’de güçlenmesinin ve yeni osmanlıcılık anlayışıyla şeriatın ilan edilmesinin koşullarını hazırlıyor. Bunun için faşizmin ayak sesleri değil nefesinin hissedildiği bir dönemdedir Türkiye. Gündem, Sol’un önderliğinde en geniş antifaşist cepheyi oluştırmaktır. Bu cephede HDP Kürt kimliği ile siyaset yapmayı bırakıp sol ideoloji ile destek vermeil. Kimlik üzerinden siyaset yapma Türkiye’deki ırkçı faşistleri güçlendiriken anti faşist mücadeleye de zarar vermektedir.
Yirmi yıldan fazla bir süreçte iktidarı elinde bulunduran Erdoğan hedefine ulaşmak için artık özgürlüklerin kısıtlanmasını baskılarla sürdürecektir. Seçimleri tekrar kazanması ona bu konuda daha fazla cesaret verecektir. Peş peşe konserlerin , gösteri yürüyüşlerinin keyfi şekilde yasaklanması niyetini açıkça göstermektedir.
Erdoğan iktidarında ilk yenilgisini gezi Direnişi’nde almıştır. Bu direnişin sebebi olan Topçu Kışlasına AVM yapılması engellenmişti. Kinci bir kişilik yapısına sahip oladuğıu için bunun intikamını mutlaka almaya çalışmaktadır. Kinciliği yanında çabuk sinirlenen, etrafındakilerini kırmaktan çekinmeyen bir yapısı vardır. Bu nedenlerle yabancı medya önüne canlı yayınlarla çıkmaz. İç siyasette rakipleriyle aynı anda tartışma programlarına hiç çıkmaz. Çıkamaz. Çıkarsa sinirlenip küfür edebilir . Bunun örneklerini Davos’taki ünlü “one minute” olayında tüm Dünya gördü. Yine adli yılın açılış töreninde şimdilerde yanında olup Lefkoşa büyükelşisi yapılan Metin Feyzioğlu’nun konuşmasını beğenmeyip sinirlendiğini ve kolay sakinleştirilemediğini biliyoruz.
Elbette ki Erdoğan ve danışmanları bu zayıf yönlerini bildikleri için gerekli tedbirleri almakatdırlar. Konuşmalarını önceden yazıp tromptere yüklemektedirler. Erdoğan seçimlerden değil sokakta başlatılacak toplumsal direniş hareketinden korkmaktadır. Bu nedenle Gezi direnişi’nde militant bir ruhla eylemler öncülük ettiğine inandığı Osman Kavala’yı, Tüm haksılıklara karşı duran eylem adamı hukukçu Can Atalay’I HDP eşbaşkanı olduğu yıllarda Kürt kimliği ile değil Türkiye kimliği ile patiyi ileriye taşıyan Sehatetin Demirtaş’I daha birçok yurtsever aydın eylem insanını hapilerde tutmakatdır. Tüm bunlara karşılık hazırlıklartını da yapıyor. Özllikle Afganistan ve Suriye’den gelen sığınmacıları bir işaretle silahlandırıp faşizme karşı mücadelede kendi iktidarını korumak düşüncesindedir.
İç siyasette her zaman korku imparatorluğunu kullanan Erdoğan Dış siyasette tam bir kuzu olabilmektedir. Putin’in kapısında kronometre tutarak bakletilmesini hazmedebilmişti.
Trump da Türkiye’nin düzenleyeceği “Barış Pınarı” harekatı için Erdoğan’a yazdığı mektupta şöyle demişti:” , “Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım” dedi. Bunu da hazmettti. Tabii ki Türkiye’nin Erdoğan’dan kurtulup özgür ülkler arasına katılması içib yabancı ülklerden medet ummak hayalcilik olur. Türkiye halkları kendi özgürlüklerini kendi iç dinamikleri ile sağlayabilir.
Tüm bu olgula göstermektedir ki Erdoğan seçimle iktidarını bırakmayacaktır ve buna da hazırlıklıdır. Bu faşit iktidar en geniş antifaşist cephenin SOL önderliğinde örgütlenim Tüm Türkiye’de sokak sokak mücadele edilmesiyle dalga dalha yayılan bir özgürlük mücadelesiyle kazanılabilir. Bunun dışımda zafere ulaşan antifaşist bir mücadele örneği tarih göstermemeiştir. Aklın yolu bunu gerektirir.