Roma İmparatorluğunun ünlü krallarından Jül Sezar’ın ölümü ileilgilşi anlatılan bir rivayet vardır. Buna göre bir grup senatör tarafından saldırıya uğrayıp bıçaklanmış. Saldırganlar arasında kendine çok yakın olarak bildiği Marcus Junius Brütüs de vardır. Sezar onu görünce saldırganlara karşı direnmeyi bırakıp : “ Et tu brüte” ( Sen de mi Brütüs) demiş. Son sözü bu olduğu söylenmektedir.
Olayın gerçek olup olmadığından çok” Sen de mi Brütüs “ sözü bir ihanete uğramışlığı anlatmak için kullanılır. En yakın arkadaşınız, dostunuz ve uğruna fedakarlık yaptığınız bir insanın ihaneti belli ki bıçak yarasından daha acı verir.
Hayatınızda eminim siz de böyle ihanetlere uğramışsınızdır. En yakınınız olarak bildiğiniz kişi veya kişilerden ihanet görmüşsünüz. İnsanın bencilliği bunu yaptırtabilir elbette.
Sezarın ölümüne sebep olan olay bir iktidar hırsı nedeniyledir. Yönetme ve egemen olma arzusu tarihin her döneminde en yakın olan kişiyi bile öldürmekten çekinmemiştir.
Osmanlı tarihinde taht kavgaları yani iktidar olma mücadelesi sebebiyle kardeş kardeşi, baba oğulu öldürtmüştür.
Konuyu nereye getireceğim?
Daha doğrusu bunları yazmak aklıma nerden geldi? Hemen anlatayım. Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra CHP içinde yaşananlar böyle düşünmeme sebep oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu 28 Mayıs gecesi seçimi kaybetti. Seçim süresince bazen günde üç miting yaparak Kılıçdaroğlu’na destek veren Ekrem İmamoğlu seçimden sonraki pazartesi ünlü Yunan Flezofu Herakleitos’un : “ Aynı ırmağa iki kez giremezsin” ya da . Diyalektikiğin ilkelerinden biri olan :” Her şey değişim ve hareket halindedir” sözünden esinlenerek : “Değişmeyen tek şey değişimdir” söylemi ile ekranlara çıktı. Verdiği mesaj çok açıktı. Kılıçdaroğlu’na bir çağrıdır bu. CHP’nin başkanlığını bırakarak CHP’yi kendisine teslim etmesini isteniyordu. Ekrem İmamoğlu’nun anladığı değişim buydu. Bu olursa değişim yapılmış ve her şey yeniden başlayacaktı.
İmamoğlu eğer seçimlerden çok önceleri böyle bir B planı hazırlamışsa bu da onun için iki yüzlülüktür. Bir yandan meydanlarda Kılıçdaroğlu için yırtınacaksın ama diğer taraftan da seçimi kaybetmesi halinde yapacaklarını planlayacaksın. Aslında İmamoğlu’nın bana göre ne planı var ne de CHP’yi fabrika ayarlarına götürecek sosyal demokrat birikimi var.
Siyasi partilerde değişim elbette önemlidir. Bu değişim partiyi daha ileriye taşıyacak ve seçmen tarafından da kabul görecen bir değişim olmalı. Oysa İmamoğlu’nun ne böyle bir planı var ne de programı. Onun için sadece koltuktakini kaldırarak yerine geçme hayali vardır.
Kılıçdaroğlu seçim meydanlarında, toplantılarda İmamoğlu’nu takdim ederken “evladım, oğlum” derdi. Ekrem İmamoğlu da seçimler sonuçlanıncaya kadar Kılıçdaoğlu’nun yanında göründü. Aslında parti içi çekışmeler ve özellikle Canan Kaftancıoğlu ile arasındaki prüzler, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile olan ilişkiler bunların habercisiydi.
Şimdi Ekrem İmamoğlu Brütüs’ün Sezar’a yaptığı gibi son darbeyi indirmeye çalışıyor. Tüm bu olanları da sarayından büyük bir keyifle izleyen biri var. Erdoğan.
Kılıçdaroğlu acaba Sezar gibi ihanete uğradığında ne diyecek? Bence Sen de mi Ekrem” demeli.
Ne de olsa iktidar hırsı ona da bulaşmış. Belli ki Belediye başkanlığı egosunu tatmin etmemiş.