Haftayı geride vraktık. Yeni haftanın başına doğru, geceleğin ilerliyorum. Artık saat denecek zaman dilimi kaldı. Geride braktığımız haftanın gündemine şöyle bir dokunmağı deneyecem. Bir ufak deyerlendirme ve anımsatma halinde genişleyecek. Tabi ki gündemleşen ve gündemleştirilmeğen birlikte dokunuşları da okuyacağınız elbet söylemeğe gerek yok, kesindir.
Haftamız Erdoğanın adaya gelişiyle başladı. Doğal olarak deyişik bakışlarla gündem de oldu. Erdoğan gelir de bazı yeni güncelikler de olmazsa olmazı da hemen Saraydaki gazeteci kovulmasıyla yaşadık. Oysa Serhat incirli, son Saraylı seçiminde Ersin Tatarı destekledi, Erdoğanın Kıbrıs sorununu çözme olasılıklı lider olarak gördüğü günlerin daha ses yükseltileri hala kulaktaydı. Ama, K. Kıbrıs Türkiye gerçekleri bazen birilerini de ironik şekilde vurur. Sonunda desteklediği ve Avrupa görmüş diye önerdiği “hoşgörülü” Ersin talimatla da olsa onu saraydan resmen kovdu. Birçok uyarının da yeniden akla gelmesi gerekirdi. Belli ki pek olmadı.
Daha dün Türkiyede seçimler sonlandı. Erdoğanın kazanmasıyla rejim deyişiminin dönüşerek hızlanacağı da kesindi. Zaten bunu çekinmeden de vurguladı. İlk uygulamalar da hızlı oldu. Okulara imam ve vayiz atamlar yeni idolojik kültürleşme rejiminin dönüşüm temel taşlarındandır. Oysa bizimkiler özellikle adına barışçıl diyenler, Erdoğanın ağzından “Çözüm” kelimesinin çıkmasını, “AB üyeliği için uğraşacağı” mesajı çakmasını çok bekliyorlardı. Öyle ya hemen Ersine saldırıp tatmin olacak umut duygusuyla moral bulacaklardı. Oda olmadı. Ama, hala “gaz, AB, çözüm” laflarıyla Türkiyede rejimin deyişme gerçekleriyle buluşamayıp doğrudan epey uzakta durulmaya devam ediliyor.
Erdoğanın gelişi ve şu bitiyor bitmiş denilen Hava alanının yenisi de bilinen ve pek kulanılmayan bazı durumları da ortaya serildi. Meğerlim, yapılan yeni alanda Gümrük ve polisle alakalı yerler dahi planda yok. Bukadar acemilik mi derseniz, zaten Türkiyedeki hahva alanlarında da böylesi acayiplikler hep normal halde yaşandı. İstanbul hava alanında da olduğu gibi.
Haftaya böyle hızla girerken, beraberinde bizim talimatla koltuğa oturup da birşeyler yapar gibi görünüp konuşmaya çalışanların da acemilikleri birbirini kovaladı. Nitekim, Baş koltukçu Üstel öyle bir tetbir prokramı açıkladı ki ne kendisi antlata bildi nede okuyan tatmin oldu. Ama, en azından gerçeklerden gündemi koparıp bir girdapta tartışır gibi yapmayı başardı. Serhatın kovulmasına bazı gazeteler dışında yer verilmezken, Üstelin ne dediği net olmayan tetbirlerini herkes kendi türküsüyle bozuk akor gibi okumaya başladı. Ama, “Yüce Meclisimiz” hala tatilde! Üstelik adına ara seçim denilen koşullar da yaşanıyorken…
Haftamız böylesi kendi esruanlarıyla orkesra olmayan orkesra durumunda dururken, hafta sonuna doğru yeni Türkiyenin Sömürge efendisi Cevdet Yılmaz da Pazar günü adaya geldi. Ayni nakaratler okundu. Artık Fuat bey deyil Cevdet beyin emirleri, talimatları olacak. Onun için koltukçularımızın davranışlarlda önemsetme duruşları olması gerekir. Tabi bu geliş gidişlerde söylenenler dışında, En azından Türkiyeğe neden insanların sokulmadığı sorusu da zinhal sorulmadı. Akla bile gelmedi.***
Tanıdık bir orman mühendisi ile konuşuyordum. Son geliş gidişleri şöylesine sohbetimize katıyorduk. Hemen mesleki aşkıyla da her müjdenin sonrasında doğa katliyamları yapıldığı duyarlılığını da hüzünle söyledi. Öyle ya evime yakın olan Küliğe yapılacak diye emekle ve ter dökülerek oluşturulan orman katledildi. Yeni hava alanı hikayesinde de ağaç doğa katliyamı gerçekleştirildi. Rant açgözlükle şimdi isgele çevresinde epey katliyam yapıldı. Mühemdis arkadaşım ayni şeklin Türkiyede de gerçekleştiğini hatırlatı. Atatürk Orman çifliği “üstelik Danıştay kararına rağmen” yapıldı. İstanbul haava alanında da şehrin nefes borularını yok yaptılar. Bunlar bir toplam sonuçla, doğa katliyamlarının da rant adına nasıl yapıldığının önemli örnekleridir.
Bu arada Jet Sgandalı, Adapas sahtekarlığı, buharlaştırılan ihalesiz milyonlar uçurulması makamcısı şimdi oda ülkenin durumuna bakmasızın oda köşk saray istiyor. Odenli istiyor ki demeğin gitsin. Ozaman Başbaakanlığı alıp Karavanın sahilerinde yükselen binalardan birine taşısın. Deniz kıyısı havasıyla da daha iyi de çalışırlar…
Not: bugün Bir Gün Gazetesinde Gözde Bedeloğlunun Kıbrısla alakalı güzel bir makalesi yayınlandı. Bu yazıyı okuyun. Sonra şu sorguyu da yapın: burada kaç gazete köşe yazarı bu yazıyı yazma cesareti vardır diye, gerçekelri gözleriniz önünden geçirin.