Geçen hafta sonu sağlıkla alakalı bazı örgütler ilaç konusuyla bir eylem yaptılar. El bet hedef makama dekti. Konuşan makamcı “ki babasının sözüyle zorunlu olarak makama oturdu” ielri geri bazı laflar söyledi. Dünyadan yerel makama dek hehrkesi suçladı. Tabi ki söylediklerinin kaçı doğru da kimsenin umurunda deyildi. Eyleme ağırlıklı hem de oldukça ağırlıklı kadınların da katılışı başka bir resim. Fakat, ses seda yok. Aslında ayrılan kaynaktan, yerine göre mafyalaşan, yerine göre sektörleşen sağlığın aslında bizi taşıdığı sonuçla karşılaşıyoruz. Dahası, teslimiyet makamsal rezaletin çaresizliği ile bunun üstünden kazanan meslekcilerin de önemli katgısı da oluyor. Ama tek deyişmeyen gerçek, ilaç sorunu da kamusal alanda artık yaşanıyor. Buna karşılık da ayni günlerde sektörleşen sağlığın rant arayışlı kesiminin de sesi yüklesiyordu. Doğrusu bu medyalarda ne yazık daha fazla önemsendi. Yeni Ahmetlerden Sektörcü olanı ülkemizin sağlık sektörü konusunda gelişmesini ve para kazanılacağını açıklıyordu. Ülkenin aynası bu. Hastahaneler çökerken, nifus bilenmezken,
İlaç bulunmazken, kamu meslekcilerinin bazıları rantla uğraşırken, meyerlim bizim sorunumuz sağlık sektörleşmesidir. Dışardan hasta getirip para kazanmakmış. Varsın ülkemizde ilaç olmasın, gelen ilaçların da nansıl olur da tarihi geçmiş halde olması da sorgulanıp bu basit kurallar da kuralsızlığın esiri olduğunu hiç sorgulamayalım.****
Kıbrısın hala deyişik sömürgesel koşulalrla hayatına devam edip siyasetin şekillendiği gerçeği hep suratımıza vuruyor. Ama biz hala rüyanın da ötesinde kendimizi normal ülke olarak kabulenmeği yeyliyoruz. Risk ve umut yeşerme ikileminde dahi yokuz. Oysa Kıbrısta en azından bazı konular konuşulur ve yeni siyasal arayış soldan olurken, birçok konu da yorumlandı. Bu arada özellikle seksenlerin başındaki dünyadaki Neoliberalizmin de farkında olarak günümüze epey uyarı yapıldı. Yeri geldiği zaman ben bunları yazdım. Hep bizim arkadaşlarla diyer sol kesimleri en azından şu noktada uyarıyorduk: ülkemiz sömürgelsel hali nedeniyle doğrudürüs içsel dinamikli yapılar oluşmadı. Sömürgeciliği veya yeni sömürgesel geçişlerin içinde debelenip duruyoruz. Bu konuda da kamusal alan da bunlardan biriydi. Mücadeleyle deyil de İngiltere klasik sömürgecilikle verilen ve yeni sömürge Kıbrıs cumhuriyeti yapılanışı nedeniyle bir çok hak verildi. Eğitim ve sağlık kamusal haklar da bunlardan birkaçıydı.
Seksenler başında özelikle KTÖS yaptığımız tartışmalarda bize ısrarla sorulan Neolibralizim veya Türkiye somut örneği ile 24 Ocak kararlarının yarını sorularına hep sağlığın da kamusal özeliğini kaybedip piyasalaşıp metalaşacağını hep vurguladık. O dönemlerde pek olmlayan hekimlerin özele kayacağı, kamusal bedava kuralının kalkacağı ve gün gelip ilaç dahi kamusal alanda bulunamayacağını hep ısrarla anlatık.
Son dönemlerde benim gibi arada konuşan arkadaşlar şu gerçeği de net şekilde yakaladık. Dünyada sağlıkta gerçekleşen özeleştirme ve gidrek ulusararası sektörleşme sonucu dünyada ilaç tekeleri epey güçlendi. Pandemi krizi gibi sıçramalarla da ilaç tekeleri Enerji tekeleri geride brakıp dünyada ikinci güç haline geldiler. Alt yapısal sağlık sigorta gibi destekleyici sermaye kesimleriyle artık ilaç tekeleri dünyada epey siyasal güce ulaştı. Buda şu demekti, metalaştırılan ilaç gerçeği, ihdiyaca veya insanı boyutla dyeil, resmen kar endeksli rol oynamaya epey mesafe aldı. Önemli hastalıkların ilaçları asronomik rakamlara çıkarken, önemli bazı hastalıkların ilaçları da fazla kar getirmediği için de pek üretilmeme yolu seçildi. Eklemeden olmaz: ilaç tekeleri de sağlığın sektörleşmesi ile özel hastahanelerle birlikte yapılan kamusal üretim birimlerinden kopartılıp devletin üretici olmadığı algısıyla hepsi özele devredildi. Uluslararası koruyan yasalar da telif adıyla uzun ömürlü ilaç tekeli de yasalaştı. Kanser olayından tutun Küba gibi ülkenin üretiği önemli ilaçların piyasaya girmesinin engelemesine dek bu yapı sistemsel hale geldi.
Ülkemizde de görülen en basit kurumsal ilaç alma durumu dahi direk kurum tarafından yapılması yerine, ihale yoluyla ilaç alımı dahi sermayeye kar kazandırma adına daha yüksek rakamlarla mal edildi. Bunu bizim sağlık makamı da yapıyor. Öyle yapıyor ki buna bir de bildik yandaş şirketle de uydurma sonucu bir anda olacak durumu aylara yayıp adeta ilaç kıtlığına ve pahalı mal oluşa yasal hale getiriyor. Fakat, sağlık kamusal özünden çıkınca, talimatla gelmenin sonucu da bu konuda dahi karar verilmeme çizgisinin de gerisine düşme sonucu son durum yaşanıyor. Tarihi geçmiş ilaçların imhası dahi Elçilikten para isteme hedefli geleceği vurgulanma basitliğine dek gelindi. Yalan mı: her alanda olduğu gibi sağlıkta da atmak kolaydır.
Kısaca, gelişmelerle açıkladığımız zaman, seksenlerde bir deyişim dönüşüm araştırmasıyla yapılan uyarıları şimdi hepsi yaşanıyor. Hat da özellikle kamusal alandan özele kayış veya rant hırsının zaten sığ olan kamusal alanı yıkacağı sözlerimizi alay edenler, şimdi ilaç yok diyorlar. Aslında yaşadığımızın genel resmi mevcut: bugün bir anda olmadı. Göstere göstere ve birileri vilalar yapıp da bugüne geldik. Bu birlikte yıkışın da acı pratik sonucu, her doğru çıkışta hemen şu yafta konulur: siz de zamanında ayni duruma yardımcı oldunuz. Bu nedenle K. KIbrısta her yaşanan sorun aslında hala sürmekte olan ve yeniden üretilen sömürgesel ilhaklaşma siyasetinin birer ürünüdür.
Geçen hafta sonu sağlıkla alakalı bazı örgütler ilaç konusuyla bir eylem yaptılar. El bet hedef makama dekti. Konuşan makamcı “ki babasının sözüyle zorunlu olarak makama oturdu” ielri geri bazı laflar söyledi. Dünyadan yerel makama dek hehrkesi suçladı. Tabi ki söylediklerinin kaçı doğru da kimsenin umurunda deyildi. Eyleme ağırlıklı hem de oldukça ağırlıklı kadınların da katılışı başka bir resim. Fakat, ses seda yok. Aslında ayrılan kaynaktan, yerine göre mafyalaşan, yerine göre sektörleşen sağlığın aslında bizi taşıdığı sonuçla karşılaşıyoruz. Dahası, teslimiyet makamsal rezaletin çaresizliği ile bunun üstünden kazanan meslekcilerin de önemli katgısı da oluyor. Ama tek deyişmeyen gerçek, ilaç sorunu da kamusal alanda artık yaşanıyor. Buna karşılık da ayni günlerde sektörleşen sağlığın rant arayışlı kesiminin de sesi yüklesiyordu. Doğrusu bu medyalarda ne yazık daha fazla önemsendi. Yeni Ahmetlerden Sektörcü olanı ülkemizin sağlık sektörü konusunda gelişmesini ve para kazanılacağını açıklıyordu. Ülkenin aynası bu. Hastahaneler çökerken, nifus bilenmezken,
İlaç bulunmazken, kamu meslekcilerinin bazıları rantla uğraşırken, meyerlim bizim sorunumuz sağlık sektörleşmesidir. Dışardan hasta getirip para kazanmakmış. Varsın ülkemizde ilaç olmasın, gelen ilaçların da nansıl olur da tarihi geçmiş halde olması da sorgulanıp bu basit kurallar da kuralsızlığın esiri olduğunu hiç sorgulamayalım.****
Kıbrısın hala deyişik sömürgesel koşulalrla hayatına devam edip siyasetin şekillendiği gerçeği hep suratımıza vuruyor. Ama biz hala rüyanın da ötesinde kendimizi normal ülke olarak kabulenmeği yeyliyoruz. Risk ve umut yeşerme ikileminde dahi yokuz. Oysa Kıbrısta en azından bazı konular konuşulur ve yeni siyasal arayış soldan olurken, birçok konu da yorumlandı. Bu arada özellikle seksenlerin başındaki dünyadaki Neoliberalizmin de farkında olarak günümüze epey uyarı yapıldı. Yeri geldiği zaman ben bunları yazdım. Hep bizim arkadaşlarla diyer sol kesimleri en azından şu noktada uyarıyorduk: ülkemiz sömürgelsel hali nedeniyle doğrudürüs içsel dinamikli yapılar oluşmadı. Sömürgeciliği veya yeni sömürgesel geçişlerin içinde debelenip duruyoruz. Bu konuda da kamusal alan da bunlardan biriydi. Mücadeleyle deyil de İngiltere klasik sömürgecilikle verilen ve yeni sömürge Kıbrıs cumhuriyeti yapılanışı nedeniyle bir çok hak verildi. Eğitim ve sağlık kamusal haklar da bunlardan birkaçıydı.
Seksenler başında özelikle KTÖS yaptığımız tartışmalarda bize ısrarla sorulan Neolibralizim veya Türkiye somut örneği ile 24 Ocak kararlarının yarını sorularına hep sağlığın da kamusal özeliğini kaybedip piyasalaşıp metalaşacağını hep vurguladık. O dönemlerde pek olmlayan hekimlerin özele kayacağı, kamusal bedava kuralının kalkacağı ve gün gelip ilaç dahi kamusal alanda bulunamayacağını hep ısrarla anlatık.
Son dönemlerde benim gibi arada konuşan arkadaşlar şu gerçeği de net şekilde yakaladık. Dünyada sağlıkta gerçekleşen özeleştirme ve gidrek ulusararası sektörleşme sonucu dünyada ilaç tekeleri epey güçlendi. Pandemi krizi gibi sıçramalarla da ilaç tekeleri Enerji tekeleri geride brakıp dünyada ikinci güç haline geldiler. Alt yapısal sağlık sigorta gibi destekleyici sermaye kesimleriyle artık ilaç tekeleri dünyada epey siyasal güce ulaştı. Buda şu demekti, metalaştırılan ilaç gerçeği, ihdiyaca veya insanı boyutla dyeil, resmen kar endeksli rol oynamaya epey mesafe aldı. Önemli hastalıkların ilaçları asronomik rakamlara çıkarken, önemli bazı hastalıkların ilaçları da fazla kar getirmediği için de pek üretilmeme yolu seçildi. Eklemeden olmaz: ilaç tekeleri de sağlığın sektörleşmesi ile özel hastahanelerle birlikte yapılan kamusal üretim birimlerinden kopartılıp devletin üretici olmadığı algısıyla hepsi özele devredildi. Uluslararası koruyan yasalar da telif adıyla uzun ömürlü ilaç tekeli de yasalaştı. Kanser olayından tutun Küba gibi ülkenin üretiği önemli ilaçların piyasaya girmesinin engelemesine dek bu yapı sistemsel hale geldi.
Ülkemizde de görülen en basit kurumsal ilaç alma durumu dahi direk kurum tarafından yapılması yerine, ihale yoluyla ilaç alımı dahi sermayeye kar kazandırma adına daha yüksek rakamlarla mal edildi. Bunu bizim sağlık makamı da yapıyor. Öyle yapıyor ki buna bir de bildik yandaş şirketle de uydurma sonucu bir anda olacak durumu aylara yayıp adeta ilaç kıtlığına ve pahalı mal oluşa yasal hale getiriyor. Fakat, sağlık kamusal özünden çıkınca, talimatla gelmenin sonucu da bu konuda dahi karar verilmeme çizgisinin de gerisine düşme sonucu son durum yaşanıyor. Tarihi geçmiş ilaçların imhası dahi Elçilikten para isteme hedefli geleceği vurgulanma basitliğine dek gelindi. Yalan mı: her alanda olduğu gibi sağlıkta da atmak kolaydır.
Kısaca, gelişmelerle açıkladığımız zaman, seksenlerde bir deyişim dönüşüm araştırmasıyla yapılan uyarıları şimdi hepsi yaşanıyor. Hat da özellikle kamusal alandan özele kayış veya rant hırsının zaten sığ olan kamusal alanı yıkacağı sözlerimizi alay edenler, şimdi ilaç yok diyorlar. Aslında yaşadığımızın genel resmi mevcut: bugün bir anda olmadı. Göstere göstere ve birileri vilalar yapıp da bugüne geldik. Bu birlikte yıkışın da acı pratik sonucu, her doğru çıkışta hemen şu yafta konulur: siz de zamanında ayni duruma yardımcı oldunuz. Bu nedenle K. KIbrısta her yaşanan sorun aslında hala sürmekte olan ve yeniden üretilen sömürgesel ilhaklaşma siyasetinin birer ürünüdür.