Sürekli TC ekranlarını ve internet yayınlarını izlemeğe çalışırım. K. Kıbrıs medyasından çok daha fazla zaman harcadığımı da belirtsem, hiç de yalan deyildir. Son günlerde adeta kısır döngülü CHP tartışmaları ise zaman zaman miğde bunaltacak derecede bulunuyor. Akşamüzeri birkaç kanalı dolaştım. Elbet muhalif olanlardı. Hep CHP konusu konuşulma peşinde olunuyor. Fakat, konuşmacıların söyledikleri bir yana tıpkı seçildiği günden beri eleştiri veya demokratik talepleri dikata almama bir yana sosyal muhalefetin dahi sokak direnişlerine katılmayan, sesiz kalan Kılıçtaroğlu yine gündemin ilk sırasında. Bir anlamda CHP rejim deyişirken ve dönüşümler eğitimden ekonomiğe direk hızla yansırken, CHP geleceği konuşmaları ve ilgili partiden dinamik karşılık geleme sıkışlığında sözlerin de havada uçuşup mesajın yerine ulaşmadığı ortamla sıkışıyorum. İstedim ki onca konuşulanlar varken, ben de pek dokunulmayan ve Kıbrısla alakalı bazı görüşleri de yeniden hatırlatma adına bir yazı yazmayı uygun gördüm. Hala konu karşımdaki ekranda tartışıldığını da belirtsem yanlış dememiş olurum.****
Bazı bilim kesimleri ve araştırma yorumlama örgütleri önemli bir tesbit yapıyor: Kazanılan seçimin kaybedilmesi.. Bunun salt son seçimlerde deyil, Anayasa oylamalarından tutun, yapılan seçimler ve yerel seçimlerde hep takrarlandığını örneklerle anlatıyorlar. Öyle anlatıyorlar ki her türlü yanlışı, yasa dışılığı CHP sesizce kabullenip rejimin daha da kökleşmesinin de yolunu açtığını hatırlatarak ilgili simgeği kondurtuyorlar. Mühürsüz zarflar, seçin sandıkalrındaki oyunlar, dokunulmazlıkların kaldırılmasındaki tutumlar, son seçimlerde birçok idiyaya rağmen itiraz dahi edilmeyerek yenilginin kabulü gibi birçok örnekler sıralanıyor. Bu nedenle aslında yasa dışılıklar ve sandık oyunları izlenip direnç gösterilmesi gerektiği, itiraz dahi edilmediği, Anayasa ihlali de “yeneriz” havasıyla kabullenildiği hatırlatıldı. Bunlar belkide tutacak ve pratiklerle kanıtları olan ifadenin yaygınlaşma olasılığı da var. Yeter ki muhalefet bu gerçekleri de kulansın: kazanılan seçimi kaybetmenin durumu.
CHP özellikle tıkanan siyasal konumu, sağa kayıp devletçi parti olma durumlarını hep mitler ve endilerince geçmişe koydukları imgelerle övünme payı ile başarı aramaya uğraşıyor bir kesim. Atatürkün partisi, ilk kurulan örgüt, devletin partisi gibi başlıkların altını hep överek mitleştirmeğe ve yapılan yanlışları görmezden gelmeğe devam edilmektedir. Doğrusu CHP devlet partisi olduğu doğrudur. Kemalistlerin kendi görüşlerini devlet organizyasyonuyla geliştirmek istedikleri de tartışmasızdır. Tek partili dönemin de tek örgütüydü. Fakat, şu ifade oldukça eksik. Sosyal Demokrat ifadesini CHP baştan beri kabullenmedi. Dahası, Yetmişlerin sonunda da kabul etmiyordu. Sol olduğunu dahi savunmuyordu. Bir devlet partili milli burjuvazi kurma ve Batılaşma siyaset hedefleniyordu.
CHP ilk sol olgusunu atmışlarda yükselen sosyalist dalga ve sağda da Adalet partisinin oluşmasıyla ancak sol ifadesini kulandı. Oda Ortanın solu olarak ancak kulandı. Yetmişlerde yayılan devrimci dalga karşısından CHP sol merkezde konumlanmak istedi. Sosyalistlerin onları Sosyal Demokrat çizgiyle tartışmak istemelerine de isyan ediyordu. Nitekim, Ecevit “biz sosyal demokrat deyil demokratik soluz” kimliğini kulandı. OY artışı ise sosyalist ve deokratların mrgütlerde güçlenip sokakta etkin olmaların sonrası oy yükseltildi. Sosyalistlere karşı tavır koyunca da 79 yılı ara seçimlerde nasıl hezimet aldığı da akıldadır.
Askeri darbe sonrasında da yeniden kurulan CHP ancak doksanlar ortasından sonra Demokratik sol ile sosyal demokrat ikilemli yapı şekline geldiler. Deniz Baykalın CHP partisi sosyal demokrat çizgide olduğunu da savunmaya başladı.
Bir Kıbrısla alakalı deyerlendirme de eklemek gerekir: Kıbrıslı sosyal demokratlar özellikle 74 sonrası ısrarlla Ecevit ve genelde CHP ile ilişki kurup ortak davranmak için uğraştılar. Türkiyeğe gidenlerin başına neler geldiğini yazsam, kimse inanacak durumda olmayacak. Ama yaşandı. Ecevitin başbakanlığında Türkiyeğe gidip “aranıorsunuz” denip geri dönenleer dahi oldu. Türkiyeğe gidip adaya getirilen sosyal demokratlar ise onları getiren TKP gibi partiyle deyil de sarayla davrandılar. Soysaldan Ecevite hep yaşandı. Hat da Ecevit 78 yılında Türkiyede okuyan öğrencilerden Rahşan hanımın seçtiği kişilerle K. Kıbrısa yönelik demokratik sol yapısı dahi oluşturma peşine düştüler. Kısaca, TC CHP sosyal deokratlar ile Kıbrıslı sosyal demokratlar ortak davranışları pek olmadı. Akıncının tüm çabasına rağmen de onun hep karşısında durdular. Hat da kualisyondan atılması döneminde başbakan Ecevit idi ve dayattıydı.
Son bir nokta: CHP bir asırlık partidir. Hep demokrasi der de başkan seçimi sadece parti kongresi seçimleriyle bir kez oldu. Oda Ecevitin inönüğü yenmesiyle. Elbet SHP bu konumun dışındadır. Hep entrika ve ara geçişlerle durumlar yaşatıldı. Parti kurultaylı demokratik seçimle deyişim de CHP tarihinde sadece bir kez gerçekleşti. Buda düşündürücü deyil mi?
Son seçim gelişmelerindeki Kılıçtaroğlunu hep yerinde yazdım. Unutmayalım: Kılıçtaroğlu da Baykalın kaset sgandalıyla gitmesiyle koltuğa oturtulduydu. Tüm bunlar sanırım CHP konusunu duyarken, aklınızda kalsa epey faydasıolur.