Son yazımda da haftanın deyerlendirmesinde dokundum. Özellikle de bilip de neolacak tutumlu sistem gizleme gerçekleri, tekrardan sarılmış filim şeirid gibi yeniden gösterime girdi. Zamanında söylenen ve önemsenmesine rağmen, ses çıkarılmayan düzeltilmeyen ve aykırı olmasına rağmen ısrarla gerçekleşen durumlar tekrardan yeni boyutlarıyla karşımıza geldi. Seçim denilen nesnenin dahi gündemine girmedi. Hem de konuyu zamanında söyleyen bazıları aday olmasına rağmen, Tekrarda kaçınılmaz dayatma var: biz hala yaşadığımız yörenin ne olduğunu, sömürgesel gerçeği ile gelecek planlamanın nasıl geliştirildiğini yok sayrak işbirlikçi duelasunda kalırsak, böyle tekrarlar ve kabullenmelerle teslimiyet talimatlame oynunda rollerimizi kulanıp koltuk payılarını da alanlar almak için yeniden teslim belgeleri imzalamaya devam edecektir. Önce Erdoğan, sonra da Cevdet Yılmazın gelmesiyle, hep açılıyor açılacak denilen hava alanının yeni bölümü bildik yanlışları yeniden ortaya serdi. Bir farkla, konudaki Türkiye gerçeği ile burdaki pay alan kesimleri yok sayma kaçışına devam denilerek. Yeniden hatırladık ki proje ısmarlama. Öyle ısmarlama ki Adanalı bir şirketden gaz alma gibi made de var. Oysa gazla falan bizim yeni bina hikayesinde yer alan yok. Bu hep yutulmak isteniyor. Yutulmadığı zaman mühendislik hataları gibi bununda K. Kıbrıs dyeil de Türkiye merkezli olduğunun da anlaşılması demek olduğu da kavranacaktı. Onun için yanlışlar dahi sınırlı söylenmelidir. Yine her hava alanında olması gereken, hele de yurt dışı sefer dışında iç seferi olmalyan K. Kıbrıs gerçeğinde bunların olmazsa olmazlar vardır. Bunları koymamak demek konuyu bilmemek veya tasarıyı bir yerden çalma şekliyle taklit etmek demektir. Nitekim, K. Kıbrısın bu alanında gümrük ve polis gibi yerler yok. Hem de tıpkı öteki talimatcı projelerin geçmesi gibi önemli süreçlerden geçmesine rağmen. Proje yapımı, iki taraf tarafından imzalanması, bunların bakanlar kurulundan geçmesi, resmi gazetede yayınlanması ve nice başka yollardan geçti. Nedense kimse gümrüksüz ve polis merkezlerinin olmadığı hava alanı hikayesinin eksikliği gözlerine çarpmadı. Tıpkı tüm kuruluşlardan meclsten geçen Belediyeler yasasındaki sınırlardaki K. Kıbrısın kontrolunda olmayan yerleşimlerin konulması gibi*****
Ama, Erdoğan buyrukverdi. Temuzda gelip açacağım. Bu eksikliklerin giderilmesi ise zor. Buna bir de elektrik le alakalı vurgulananların da olduğunu da eklerksek, konu epey çetrefili. Fakat, Türkiye gerçeğini de herkes yaşayarak bilir. Tabi yine bilmek isterse. Korkup sinmezse… Birçok Türkiyede yapılan açılışın, bazen tamamlanmadan belirli nedenlerle ve probaganda ihdiyacı sonucu yapıldığını yaşayarak öğrendik. Onun için 20 Temuz durumu vurgulanırken, akla her türlü hinoğlu hinlik ve probaganda algı operasyonu akla gelmesi muhtemeldir. Zaten, Kıbrıslı alıştı: hep sonlandı ve açılıyor tarihleri sık sık yayınlandı. Bu konuda seçtirilip koltuğa oturtulan Arıklı da belki yalanı en kolay söyleme esareti olan kişi oluşu da sıradan konu deyildir.
Konu Erca Hava alanı olunca ve yeniden gündemde şöyle veya böyle şekilde konuşulunca, akıl ateşlenir. Daha baştan yapılan anlaşma, Sonradan Tahsin ve Dürüst dönemi anlaşmaların hikayeleri elbet yeniden canlanması kolaydır. Hat da kazanılan anayasa davası dahi var. Bu davanın yapılan anlaşmayla alakalı olup, ilgili şirketin hava alanı yapma yetkisi ve yeteneği olmadığı kararıdır. Ama sömürge tipi demokrasinin yeniden üretilme günü yaşandı. Yetki mutlaktır denip uygulanmadı. Arada uyduruk makamlar kararıyla da işi kurtarma peşine düşüldü. Yine Ombusmay kararıyla yapılan uyarı ve Tahsin beyin küfürbazlık dışında diyecek sözü olmama günlerini de yaşadık. Devamı gelmedi. Devamı olan seçilmemesine ve partisince makama oturtulmasa da Türkiyenin ünvanla çağırtıp makama oturtulan Tahsin efendi olarak karşımıza geldi.
Birçok daha konu var. Milyonlarca dolar verginin afı veya yerine getirilmeğen kararlara rağmen göz yumma tutumları hep yaşandı. Gerçek olan, K. Kıbrıs gerçeğidir. Bunları iyi hatırlamak gerekir. Şimdi de gördük ki bina biterken ne sivil havacılık konuları ne gümrük binası, ne polis yeri ve elektrik yanlışları peşpeşe gündeme gelip gidiyor. Ama sokaktaki efendiler probaganda yaparkan bunlardan bihaber. Nede olsa teslimiyete hazır koltuk bekleyip talimata hazıroldadır. Peki sizin diyecek sözünüz var mı: bakın tolga Atakan dahi duyduğu sıkıntıyla sanki kendini aklatacakmışçasına birşeyler söyledi. Nede olsa burası sömürgesel koşulları normal kabullenip demokrasicilik oynamaktadır.