yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluA Feast Of Friends – Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

A Feast Of Friends – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

Karıncalar toprakta yürürken…

Ayak izlerini teker teker çantama koymaya çalışırım…

Kaybedersem bir gün yolumu…

Onların izlerini serpiştirmek isterim…

Un gibi avuçlarımda dağılan toprağa…

Dalgalanan çizgiler bırakmış karıncalar…

Gelmeyin buralara…

Buraları çok sıcak…

Ayaklarınız yanacak karıncalar…

Küçük ayaklarınız yanacak…

Yürüyemeyeceksiniz…

Yürüyemediğinizde, çığlıklarınızı kimse duymayacak buralarda…

Gelmeyin karıncalar…

Buraları çok sıcak…

*                      *                      *

Aşağılamayı ve aşağılanmayı çok iyi bilirim…

Dövmeyi ve dövülmeyi çok iyi bilirim…

Hakaret etmeyi ve hakarete uğramayı…

Hiçleştirmeyi ve hiç gibi hissetmeyi çok çok iyi bilirim…

Susmayı ve susturmayı…

Ötekileşmeyi ve ötekileştirmeyi…

İyi bilirim karıncalar…

*                      *                      *

Buralarda fikir tartışamazsın…

Sömürgeciyi eleştiremezsin…

Onunla işbirliği yapanları…

Evdeki babanı…

Askerdeki komutanı…

Okuldaki öğretmeni…

İş yerindeki patronu…

Devlet dairesindeki müdürü eleştiremezsin…

Kocanı eleştiremezsin…

Örgütteki lideri…

Dernekteki abileri, ablaları…

Büyük kardeşini…

Eleştiremezsin karıncalar…

*                      *                      *

Seni aşağılamayı iyi bilirler…

Cezalandırmayı…

Susturmayı…

Sana hakaret etmeyi…

Yaşından dolayı senin üzerinde otorite kurmayı…

“Sen babanın daşşaklarındaydın” derler sana…

“Sen bezliydin” derler sana…

“Mahallede şortunla dolaşıyordun” derler sana…

“Yurtdışında daşşak çatladın” derler sana…

Konuşmaman için…

Ellerinden ne gelirse yaparlar karıncalar…

Gelmeyin karıncalar…

Buraları çok sıcak…

*                      *                      *

Yazılarını sansürlemeyi iyi bilirler…

Seni susturmayı…

İşten atmayı…

Memleketinden göndermeyi iyi bilirler…

Şairi…

Yazarı…

Gazeteciyi…

Ölü severler buralarda…

Konuşanın kimse yoktur yanında…

“Askerin ajanı” derler sana…

“Bilmem kimin uşağı” derler sana…

“Vatan Haini” derler sana

Düşünen insanı ölünce severler buralarda…

Gelmeyin karıncalar…

Buraları çok sıcak…

*                      *                      *

Tatar Efendi hakaret eder…

İnsanları işinden eder…

Yasaklar koyar…

Sömürgeciyle işbirliği yapar…

Cematının yok edilmesini sağlar…

Karşısındaki siyasi rakiplerin tehdit edilmesine…

Onların çoluk çocuğuyla sınanmasına…

Onların hotel köşelerine çekilip…

Hakarete uğramalarına…

Hiç canı sıkılmaz…

Demokrasi öyle bir mezara konur ki buralarda…

Kemikleri bile bulunmaz…

Tatar Efendi bu hikayenin ana kahramanı olur…

Ve karşısında cayır cayır yanan bizler…

“Nezaket” göstermek zorundaymışız hâlâ…

Gelmeyin karıncalar…

Düşünen konuşan insanlar…

Yazan insanlar…

Ölü sevilir buralarda…

Demokrasinin kemikleri bile yoktur bu mezarlıkta…

*                      *                      *

İnsan nedir?

İnsan nasıl insan olur karıncalar?

Konuşan, sorgulayan…

Eşitlik, adalet…

Özgürlük isteyen…

Yurt isteyen…

İnsan haklarını isteyen…

Neden sevilmez buralarda?

“Hayır!” demek…

“Olmaz!” demek…

“Sen bana bize hakaret edemezsin!”, demek…

“Bizlere saygı göstermek zorundasın!” demek…

Benim düşünce ve ifade özgürlüğüme karışamazsın…

Demek!

Neden nezaket dışı kalır karıncalar!

Ben insanım karıncalar!!!

Biz bu yarım ülkede 60 senedir dünyadan kopartılmış bir şekilde…

Yaşamadığımız bunca baskı, siyasal suikast, işsizlik ve göç kalmamışken…

Ve sürgün…

Yetmez mi artık karıncalar…

Konuşmak istiyorum…

Konuşan insan sevebilir ancak…

Konuşan insan sevişebilir içinden geldiği gibi ancak…

Konuşmak istiyorum…

Hapise atılma korkusu olmadan…

İşten atılma korkusu olmadan…

Evime bomba konması korkusu olmadan…

Yolda ailemle arabamla giderken faili meçhul bir trafik kazası yaşamak korkusu olmadan…

Konuşmak istiyorum karıncalar!!!

*                      *                      *

Bir dut ağacının altında…

Canım Lefkoşam’da…

Üç beş tane dostumla…

Buz gibi bodirilerimiz havaya kaldırarak…

Zivaniyalarımızı azar azar yudumlayarak…

Jim Morrison gibi…

“A Feast Of Friends” sadece…

Sadece konuşmak istiyorum!

*                      *                      *

Gelmeyin buralara…

Buraları çok sıcak…

Ayaklarınız yanacak karıncalar…

Küçük ayaklarınız yanacak…

Yürüyemeyeceksiniz…

Yürüyemediğinizde, çığlıklarınızı kimse duymayacak buralarda…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
357AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin