Kıbrıs iktibasSevgül UludağCSI (Olay Yeri İnceleme) Kıbrıs: Toplu mezarların öyküsü 3 - Sevgül Uludağ

CSI (Olay Yeri İnceleme) Kıbrıs: Toplu mezarların öyküsü 3 – Sevgül Uludağ

Orjinal yazının kaynağıyeniduzen.com
diğer yazılar:

YERASA TOPLU MEZARINA ZİYARET…

14 Haziran 2007 tarihinde yani bundan tam 16 sene evvel, daha önce varlığından pek de haberdar olmadığım, Leymosun’un dışında bir yer olan Yerasa’ya gidecektim o günlerde Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Asistanı olan Ksenofon Kallis ile birlikte… Yerasa’da Kayıplar Komitesi bir kazı yürütmekteydi ve biz de bu kazıya ve Yerasa’daki toplu mezara bakmaya gidiyorduk o gün…

“KAYIPLAR”, PALODYA ASKERİ KAMPINDAN TAŞINMIŞ…

Aslında Dohni ve Zigi’den EOKA-B’ciler tarafından alınıp öldürülen Kıbrıslıtürkler’in ilk gömü yeri değildi bu… İki otobüs dolusu Kıbrıslıtürk Dohni’de savaş esiri olarak tutuldukları yerden alınmışlar, otobüslere konmuşlardı. Otobüslerden biri Palodya askeri kampına götürülmüş ve orada EOKA-B ekipleri tarafından Palodya Kıbrıslırum askeri kampında soğukkanlılıkla öldürülerek oraya gömülmüşlerdi. Birinci otobüste bulunan insanlardı bunlar… Elbette kamp yetkilileri neler olup bittiğinden haberdar olmalıydı çünkü başka türlüsünü düşünmek mümkün değildir. İki otobüste Dohni (Taşkent) ve Zigi’den (Terazi) toplam 84 Kıbrıslıtürk vardı – bunlardan yalnızca ilk otobüste bulunan Suat Kafadar hayatta kalıp o katliamdan sağ çıkacak ve bizlere neler olduğunu anlatacaktı… Suat Kafadar, yaralı olarak kurtulmuştu bu katliamdan, Kıbrıslırum EOKA-B’ciler, öldürdükleri Kıbrıslıtürkler’i gömmek üzere şiro getirmeye gittikleri zaman kaçmayı başarmıştı oradan Suat ve saklanarak, gizlenerek taa Muttayaka’ya kadar gidebilmiş, oradan da İngiliz askeri üslerine götürülmüştü. Suat Kafadar hayatta kalmış olduğu için insanlar Dohni katliamından haberdar olabilecekti…

Ancak Palodya askeri kampındaki toplu mezar uzun süre üstü örtülü vaziyette kalmayacaktı… Suat Kafadar, Kıbrıslırum timlerin ilk otobüste bulunan herkesi Palodya askeri kampında kurşuna dizmiş olduğunu anlatınca, Birleşmiş Milletler ile İngiliz askerleri bunu öğrenecek ve Palodya askeri kampında araştırma yapmaya gidecekti. Fakat Palodya askeri kamp yetkilileri, onları “Askeri tatbikat var” gerekçesiyle gönderecek ve “yarın geliniz” diyecekti… Birleşmiş Milletler ve İngiliz askerleri oradan ayrılır ayrılmaz da Palodya askeri kampındaki toplu mezar açılacak, 15 Ağustos 1974’te burada öldürülmüş olan birinci otobüsteki tüm Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın naaşları toplu mezardan çıkarılacak ve ölü bedenleri, itfaiyeye ait bir kamyonla Yerasa madeninde, maden içerisinde maden çıkarmak maksadıyla o günlerde kullanılmayan bir noktaya götürülüp gömülecekti.

KALINTILAR GENE YER DEĞİŞTİRİYOR…

Ancak bir süre sonra Yerasa madeninde genişletme çalışmaları yapılırken oraya gömülmüş olan Kıbrıslıtürk “kayıplar”dan geride kalanlar tekrar yerinden çıkarılacak ve Yerasa madeni yakınında bir başka noktaya götürülüp gömüleceklerdi… İşte 16 yıl önce, 2007’de benim ziyaret ettiğim toplu mezar yeri buydu… Bu aslında Dohni ve Zigili Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın, üçüncü gömü yeriydi…

PAREKLİŞA MADENİNDE TOPLU MEZAR…

İkinci otobüse gelince, ikinci otobüste bulunan ve “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler ise gene Leymosun yakınlarında bulunan Pareklişa madenine gömülmüştü. Buraya kazı başlamadan önce ve kazılar esnasında da gidecektim… Kayıplar Komitesi’nin kazı ekibi bir yandan buradaki toplu mezarda kazı yürütürken, madendeki çalışmalara ise hiç ara verilmemişti – hayatımda gördüğüm en büyük – devasa – kamyonlar madene gelip gidiyordu…

PALODYA ASKERİ KAMPI’NDAN “KAYIP” NİYAZİ MUSA…

Bu iki otobüsten hala iki “kayıp” Kıbrıslıtürk vardır – bunlardan birisi birinci otobüste, diğeri de ikinci otobüste idi… İlk otobüste olan Kıbrıslıtürk’ün Palodya askeri kampında veya kamp yakınında bir zeytin ağacının altına gömülmüş olduğu yani tek başına gömülmüş olduğu yönünde söylentiler vardır. Palodya askeri kampında yaşanan katliamdan sonra EOKA-B’ciler öldürdükleri Kıbrıslıtürkler’i gömmek üzere şiro getirmeye gittikleri zaman Suat Kafadar buradan kaçarken, Niyazi Musa’nın ağır yaralı ama sağ olduğunu anlatmıştı bana yıllar önce… Niyazi Musa, Dohni’ye bir düğün vesilesiyle gitmişti – aslında Baf’ın Susuz köyündendi, eşi Seval hanım da Baf’ın Finike köyündendi… Evlendikten iki sene kadar sonra, Girne Boğazı’na yerleşmişlerdi ve üç çocukları vardı… Niyazi Musa kalıpçıydı ve Lefkoşa’daki inşaatlarda kalıpçı ustası olarak çalışmaktaydı. 1963 çatışmaları ardından Boğaz’da 11 yıl süreyle Başçavuşluk yapmış, çok sevilen bir insandı…

“Kayıp” Niyazi Musa’nın eşi Seval Hanım’ın bir zamanlar Kayıplar Komitesi yetkililerine verdiği ifadeye göre, 18 Temmuz 1974’te, Seval Hanım’ın kızkardeşi Hayriye Hanım’ın düğünü olacaktı Dohni’de, bu nedenle ailece Dohni’ye gitmişlerdi, darbeden bir gün önceydi – 15 Temmuz 1974’te faşist Sampson darbesi olunca yollar kapanmış ve Dohni’de kısılıp kalmışlardı. 14 Ağustos 1974’te, Seval Hanım’ın tanımadığı, silahlı 7-8 Kıbrıslırum Dohni’de akrabalarının yanında kaldıkları eve gelerek eşi Niyazi Musa’yı ve onunla birlikte Bekir Ahmet’i alıp Dohni’nin Kıbrıslırum kesimindeki Kıbrıslırum ilkokuluna götürmüşlerdi.  Dohni’de kalırken Seval Hanım’ın çocuklarından biri bir kalp sorunu yaşamıştı – Dohnili Kıbrıslıtürkler Birleşmiş Milletler’e başvurmuşlar ve doğum yapmak üzere olan bir Kıbrıslıtürk kadınla birlikte Seval Hanım ve çocukları Dikelya İngiliz Üsleri’ne gönderilmiş, oradan da kuzeye geçmişti… Ancak Niyazi Musa hala “kayıp”… Ve ailesi büyük acılar içerisinde onun da gömü yerinin bulunmasını bekliyor… Şunu da ekleyelim: “Kayıp” Niyazi Musa’nın kızkardeşi Sevgi Erensu’nun bize verdiği bilgiye göre, Niyazi Bey’in kızı Handan Erensu, üç yıl kadar önce kalp rahatsızlığı nedeniyle vefat etmiş… Babasının gömü yerinin bulunmasına ömrü yetmemiş…

PAREKLİŞA’DAN “KAYIP” YÜKSEL HAMZA…

İkinci otobüste bulunan ancak Pareklişa madenindeki toplu mezar kazısında kalıntıları bulunamayan bir diğer Kıbrıslıtürk ise, Yüksel Hamza… Onun hala Pareklişa madeninde bir yerde gömülü olduğu yönünde söylentiler var… Yıldan Sedef Gülakdeniz’in iki kardeşi “kayıp”tı – kardeşi Ahmet Hamza’dan geride kalanlar, Pareklişa madenindeki toplu mezar kazısında bulundu, kalıntıları aileye iade edildi ve törenle defnedildi. Ancak Yıldan Hanım’ın “kayıp” edilmiş olan diğer kardeşi Yüksel’in kalıntıları bulunamadı… Yıldan Hanım hala onun gömü yerinin bulunmasını bekliyor.

Yıldan Sedef Gülakdeniz bir seramik sanatçısı ve yarattığı eserlerde duygularını ifade ediyor, yaşadığı göç, yıkım ve “kayıp” kardeşinin acısını yarattığı sanat eserlerinde görebilirsiniz… En büyük isteği de, bir Kıbrıslırum seramik sanatçısıyla birlikte ortak bir sergi açarak barış arzusunu dile getirmek… Bu konuda çeşitli girişimlerde bulunduk fakat COVID dönemi nedeniyle bu girişimi henüz gerçekleştiremedik…  Umarız Yıldan Hanım’ın bu dileğini önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğiz… Yıldan Sedef Gülakdeniz gibi insanlara kulak vermeliyiz bu adada, atmosferi zehirleyen insanları değil – gerçekten acı çekmiş olanlar gösterirler barışın yolunu bize çünkü…

2014te-pareklisa-madenindeki-toplu-mezarda-kayiplar-komitesi-kazi-ekibi-kazi-yuruturken.jpg
2014’te Pareklişa madenindeki toplu mezarda Kayıplar Komitesi kazı ekibi kazı yürütürken…

(Devam edecek)

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
323AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin