Yetmiş dört öncesi Girne sahiline gidip yıkanırken, hep Türkçe şu sözler de söylenirdi: “ne zaman Türkiye gelip bizim olacak” düşleri canlanıyordu. Sonra Türkiye adaya geldi. Girne de “bizim” denilen noktaya ulaştı. Hep övülürdü “inci” Girne diye. Ama olanlar da sırıtıyordu. Girne giderek nüfusa boğuldu. Değişik ülkelerden de insanlar gelip buranın içine doğru yerleşti. Yeşil dağlar binalarla dolduruldu. Bir anlamda Girne patlaması oldu. Nifus artıyordu. Ama tek eksenli de değildi. Ek olarak kumarhaneler ve üniversiteler de bu konuya dinamik olmaya dek getirildi. Sayısı bilinmeyen insan ile nefes aldırtmayan trafik oluşturuldu. Sayı bilinmez ve değişik insan kültürleri de hesaba hiç konulmazdı. Para rant ve ganimet hırsı epey yayıldı.
Bu arada Girne sahilleri parsallendi. Denizler bir başka oldu. Artık, Girneliği Karpazda bulmak mümkün. Kendi giremediği denizi başka yörelerde aramaya başlamaları çok zaman öncesine dek uzanır. Ama, hala Girneğe “inci” deniliyor. Sokaklarda hareket zor. Ama Turistlik kent diye de pazarlanıyor. Öğrenci avı için de reklamı çok iyi işliyordu. Sokaklar arabaların hareketine dahi zor imkân veriyor. Normal dolaşıma bir de mafyatip hareketler de katıldı. Hırsızlıklar ise çoktan kanıtsandı. Ama, suçlu bulmak da kolaydı.
Elektrik santrali Teknecik de Girne sahilinde. Tabi ki yakınındaki yerleşkede. Daha baştan söylendi. Santral hantal. Bursaya uygun görünmediği için K. Kıbrıs’a hediye edildi. Avusturyalı mühendis ısrarla bu santral için fitrenin takılmasının canlı ihtiyaç halindedir denildi. Ama kimse takmıyordu. Girnenin yağmalanması, rantının paylaşımı ve bolca nifus yığıp bunlardan kar sağlamanın tadını yaşanıyordu. Ama Teknecik dumanı daha kurulurken Girnenin etrafını sardı. Urfanın Dumanlı dağları deyil, Girnenin dumanlı deniz kıyısı türküsünü da bana yaktırdı…
Ama Girneli memnun. Kazanıyordu. Öğrenci yoluyor, yabancılıkla ticarileşme ile metropol mafyatip şekliyle kurumsalaşır gibiydi. Bakanlar da çıkarıyordu. Fakat işleri kimse sorgulamıyordu. Önder Arap bazen söyleyince, Girneli kızıyordu. Rantına dokunluyordu. Hele kanalizyasyon veya yükselen Tekneceki dumanına çok kızıyorlardı. Girnenin şanı bozulacaktı.
***
İkibin başında K. Kıbrısta iki önemli haber duyuldu. Yerel medya bunları hiç kulanmadı. İngiltere Elçiliğine İngilizlerin bir kısmı K. Kıbrıstan mülk alıp almayacaklarını veya hangi yerden alacaklarını sordular. İngilterenin bir görevlisi, onlara Beşparmak dağlarının kuzeyinden, Girne sahil ekseninden ev alırlarsa daha sıkıntısız olacağını söyledi. Nitekim ben o zaman çalıştığım D.E.M.D dayresinde başta Karmiye olmak üzere oradan kirlama yönüyle başta İngilizlerin ev kiraladığını da yaşadım. Bu iki gelişme bana bir mesaj vermeğe yetip artıyordu.
Başka bir gelişme ise adamıza gelen bazı asker ve istihbarat kişilerin arada anlatıkları da mesaj çaktı. Biz buranın kalıcı olmasını istiyorsak, Karpaz ve Girne gibi yerlerin etrafında yerleşimler yapıp buraların nefes almasını kısacak şekilde nifusla doldurmamız önemlidir. Böylelikle, gelecek eğer olursa Rumlara yaşam hakı tanınmayacak deniliyordu. Nitekim bu uygulama hızla gelişti…
Bunlar olup bitti. Gelelim Girnelilerin gözüyle bir duruşa: K. Kıbrısta, yolsuzluk nedeniyle görevden alınan bir bakan için parti merkezini basan yerleşim kesimi Girnelilerdir. Çok deyil, birkaç yıl önce daha saraya gitmeğen Tatarın başbakanlık koltuğunda oturduğu dönemdi. Meşur Jet sgandalı yaşandı. Hala raporu açıklanmayan kaçak gelen Jet hikayesi. Ozaman Tatar Üsteli görevden aldı. Bunun üzerine Girneli kesim UBP binasını baştı. K. Kıbrısta yolsuzluk ve yanlış nedeniyle görevden alınan makamcının geri görevine verilmesi için eylem yapan nadir kesimlerden biriydi.
Bakın, ne kıyıdan yükselen dumanla alakalı, ne çözümsüz kanalizasyon konumu, yığılan nifusla ortaya çıkan başta trafik konularıyla alakalı deyil, Jet sgandallı makamcı için Girneliler Lefkoşağı bastı. Bu tarihi bir olaydır ve önemsenmeden geçildi.
***
Temmuzun sıcağındayız. Diyalok gazetesi mahşetine Tekecik de yükselen kirli dumanı mahşetliyor. Bu senelerdir yaşanıyor. Toprak kirlenmesinden kansere ölüm saçtığı da kesin. Ama, Üstel Lefkoşayı basan Girneliler bu konduda sosyal medyayı patlatırken, bir adımla makamcılara ulaşmıyor. Şikayetname bol. Duman etrafı sarıyor. Ciyerleri yakıyor, kanseri yerleştiriyor. Dağlarda ise binalar yükseliyor. “inci Girnenin” reklamı yapılıyor. Nifusu bilinmiyor. Etnik kimlikleri ise rantın aşkında boğuluyor. Ama, Girne turizm kentidir. Başbakanı dahi var. Ünlü etiketleriyle. Onu üstelik Türkiye dayatı. Partisinden dahi onay almadı. Ama Girne karışık. Denizinden dumanlar yükseliyor. Ölüm saçıyor. Deniz etrafında ise oteler dolu. Kumarhanesi de ünlüdür. Hele arada patlayan silahlar veya kirli para dolaşımları Girnenin kanalizasyonunda patlıyor.
Girne işkal edildi. Rumlar dönmesin diye de ayarı yapıldı. Fakat, tam bir K. Kıbrıs klasiğine de örnekleşti. Üstelik TC tercihli başbakan da Girne bölgesinden. Haydi hayırlı olsun..