Karşımda bir adam duruyor: “Oğlunuz ‘KKTC’ye giremez” diyor. “Neden” diye soruyorum.
“Çünkü” diyor, “Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği ile KKTC’ye giremez!”…
Bu arada, yüzlerce Kıbrıslı Rum, Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartıyla giriş çıkış yapıyor.
Onları göstererek tekrar soruyorum, “oğlum niye giremez?”
“Çünkü” diyor, “Kıbrıslı Türkler KKTC’ye bu kimlikle giremezler…”
“Oğlum KKTC yurttaşı değil” diyorum.
O bildiğini okuyor… (Ama cebinde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği taşıyor.)
Karşımda Bir Adam Duruyor: Periptero’suna girdim, radyosundan Türkçe bir şeyler duyuluyor. “Türkçe biliyor musunuz” diye soruyorum. “Ne Türkçesi”, diyor…
“Radyonuzda Türkçe bir şeyler anlatılıyor” diyorum.
“Lanet olsun, serbest aramaya koymuştum Türkçeye mi tosladı… Benim böyle ayıplarım yoktur beyefendi. Ben sapına kadar Helen’im!”…
Karşımda Bir Adam Duruyor: Başka diyarlardan gelip adanın kuzeyinde bakan olmuş. Sanki bu iş için doğmuş. Her kabinede mutlaka bir bakanlığı vardır ama hakikate hiç tahammülü yoktur. Bana, “20 Temmuz’a nasıl gelindiğini sorgulamamı” tavsiye ediyor!
20 kitap yazdım. Aç oku! Okursan, 20 Temmuz’a nasıl gelindiğini de, 20 Temmuz’u da öğrenirsin…
Karşımda Bir Adam Duruyor: O sadece bu hafta değil, her hafta karşıma dikiliyor. Belli ki rüyalarında beni görüyor! “Rum milletvekili Niyazi” deyip duruyor zavallı! Ama hizmetlerini sunduğu zihniyet, oğluma “Türk” deyip askere almak istiyor.
Bir karar verin artık!
Karşımda Bir Adam Duruyor: ELAM’cıdır kendisi. Avrupa Parlamentosunda Türklük propagandası yaptığımı söylüyor… Yukarıda sözünü ettiğim adamın zihin-yoldaşıdır. Aralarında sadece çok küçük bir fark var: Biri kırmızı sever, diğeri mavi…
Karşımda Bir Adam Duruyor: Kıbrıs Rum basınını ayağa kaldırıyor. KKTC bayrağını çizen sanatçıyı Brüksel’e davet etmişim… Ortalığı velveleye veriyor. (Belli ki bu bilgiyi kendilerine kuzeyden sızdırmışlar. Vardır ya, Türk milliyetçiliğini eleştireceğim diye Rum Ret Cephesiyle içli-dışlı olmakta beis görmeyenler, onlar…
Karşımda İki Adam Duruyor: Filelefteros gazetesinde yazan baba ve oğlu… Durmadan bana saldırıyorlar. Yok Türkçe dilini savunuyormuşum, yok Kıbrıslı Türklerin Erasmus programına katılmalarını istiyormuşum, yok karma evliliklerden doğan çocuklar için Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı talep ediyormuşum… Yok Cumhurbaşkanı Hristodulidis’i bütün dünyanın gözü önünde eleştirmişim ve daha neler… Yani tam bir baş belasıymışım…
Karşımda Bir Adam Duruyor: AB Komisyonu Başkan Yardımcısıdır kendileri… Sabah akşam “Avrupa yaşam tarzından” ve “korunması gerektiğinden” söz ediyor. Bu “yaşam tarzından” anladığı tek şey ise, “Beyaz, Hristiyan, Adam’ın” yaşam tarzıdır. Yabancıları ve mültecileri hiç sevmez. AB’nin sınırlarını korumaktan dem vurur. Ruhunda, AB’nin kurucu babalarının ruhundan eser yoktur!
AP’nin Eğitim ve Kültür Komitesi’nin toplantısında kendisine, “AB vatandaşı Kıbrıslı Türkler neden Erasmus programına dahil değil” diye sorunca, pişkin pişkin bana, “hiçbir ayırımcılık yapılmadığını” söylüyor.
Sonra, Yunan ve Kıbrıs Rum kanallarına geçtiği haberde, Kıbrıslı Türk parlamenterin Yunanlı Komisere “saldırdığı” dile getiriliyor.
Aslında ben ona Yunanlı olduğu için bir şey demedim ama o bir Yunan milliyetçisi olarak yanıt veriyor.
Evet, durum budur!
Soru ise şudur: Bir haftada deneyimlediklerim, onlarca yıldır yaşadığımız büyük açmazın sonucu mu yoksa nedeni mi?
Bir de unutmadan…
“Karşımda bir adam duruyor” diyorum ya!
Çünkü bunlar genelde erkek oluyor.
Rastlantı değil herhalde!