Günlerdir gerçekleri haber yapmaya uğraşan ve yasaklarla da boğuşan Türkiye bazı medyaları, Muğlanın İkizdere köyündeki Akbelen ormanları katliyamlarını duyurmaya çalıştılar. Bize en net gerçek olan devletin sınıfsal niteliğini yaşatarak anımsatması gerekirdi. Kaçı bu sonuca geldi bilmem. Bilinen, sermayeni rantı aşkına devlet kendi kurallarını da yerlerbir edip jandarma polisiyle köylünün yıllarlık ağaçlarını katlediler. Ağaca sarılan insan ve onu döven, tutuklayan devletin resmi gücü Jandarma.
Bu konu dahi ayrıştı. Resmi havuz medyası olayı başka telden çalıp resmen bize devletin resmi idolojik aygıtlar öğretisini partikle kanıtlıyordu. Bu arada şov yapmaya giden kimi siyasetçilerin de imajla oynalamaları da duvara çarptı. Ama, direniş sonuçta devlet gücünün örgütlü her alanıyla birlikte yenilgiği de getirdi. Ayni anda başka bir olay da Antakyada oluyordu. Daha deprem üzerinden fazla zaman geçmedi. İmar afıyla yapılan ve depremde nasıl yıkımla katliyama dönüşen örnekler Antakyada canlıdır. Buna rağmen yine imar afı çıkarıp daha doğrusu imar alanı açarak zeytinlikler katledilme cenderesine konuldu. Yine uygulayan Jandarma ve polis. Malum uygulamalar oluyor. Bu da haber olarlak gerçekleri haberleştirmek istenen medyada ancak yer buldu.
Fakat bir acı paradoks da var. Cudi dağında da orman yangınları var. Buraya pek müdahale edilmiyor. Müdahale edilmiyor da gerçekleri haber yapmaya çalışan TC medyası nedense iş Güneydoğuya gelince ayni duyarlılığı göstermiyor. Türkiyenin muhalefet partilerinin çoğu olayla alakadar olmuyorlar. Buda öteki gerçek paradokstur. Oysa Munzurdaki orman katli duyarlılığı olsaydı bugün Muğlada yaşanan olay belkide olmayacaktı. Örgütlü mücadele olmadığı ve daha kötüsü haberin gerçeği deyil de yerine göreğe dek geriliyorsa, demek ki yapılanlar yapılanmaya devam edecektir.
İsterseniz biraz da K. Kıbrısa gelelim. Bolca sağ olsun çevre örgütümüz var. Hele de gezilerde ülkeden ülkeğe gidip birtakım örnekler de görüyorlarmış. Ama, bizdeki yaşananlara dayir ortak davranma birlikteliği yok. Hele de bazı kötü fon kaynaklı davranışlarla da birçok örgüt gereken kamuoyu duyarlılığını da yakalamamaktadır.
Son Muğla Akbelen orman katliyamı burada pek ses vermedi. Ayni sorunun da Fikri efendinin mesaj vermesine rağmen. Ne dedi Fikri bey “eli taşın altındayken” bazı alçak orman arazilerini turizme açacağız… Tıpkı AKbelendeki ormanları endüsriyel yatırım açılımı yapması gibi. Yaşananları da gördük.
Önceki yazımda da belirtiğim gibi, kamusal alan ve benzer konulara sahip çıkma bizde yok. Ganimet ve rant aşkıyla yok etme kültürümüz belirleyicidir. Onun için ormanmış falan pek de önemseyen de yok. Küliğe yapımından kasten çkarılan yangınlar veya Karpazdaki durumlar birer basit örnektir.
Burada bir hakı yemeyelim: Bağımsızlık Yolu Muğladaki orman katliyamını gerçekleştiren Limak şirketinin Bafradaki tesisleri önünde protesto yaptı. Buda fazla önem görmedi. Nede olsa Fikri beyin kitlesel karşılığı var. Birielri de sorguluyor: Fikri beyin makamı konuyla alakası yokmuş! Olsun, zaten bizdeki kararlar buradaki makamlar tarafından deyil, atanan veya tayin edilen memurlarla başlayıp Elçilikk ile gerekirse Erdoğana dek uzanan bir yönetim zincirimiz artık yok denemeyecek düzeği çoktan aştı.
Akbelen katliyam doğası üzerinde bizde tısız mısız geçilirken, çevre örgütleri projeler üzerinden birşeyler kapmaya çalışırken ispanyada dahi karşlık buldu. Barsenola taraftarı ve halkı imza toplayıp Barsenola kulübüne Limakın yaptığı yatırım anlaşmalarını iptal etmesini istedi. Yanlış anlamayın: Lefkoşa veya iskelede deyildir bu talep. Barsenolada oluyor. Oysa bizim her yerimiz “daha fazla yatırım” deyip doğayı yok etme yarışında adeta koşu yarışı yapılmaktadır.
Kısaca, Türkiyede yaşanan orman katliyamı ne ilk nede sondur. Üstelik devlet sermaye ortak politikasıdır. Karşıt örgütlenmedikçe de devam edecek. K. Kıbrıs ise dünden teslim olup dilenen yeri hemen peşkeş çekmeye hazır. Yeter ki koltuklar sağlam olsun. Bir söylenti dedikodusuyla konuyu bağlayalım: bazı kişiler ısrarla “ünal üstel nerede” diyor. Öle diyor ki zaten Ünal hazretleri etrafta görülmüyor. Sıra kadem mi bilmem. En iyis Ersin Tatar: hiçbir şey yapma noktasında dahi yaptıklarıyla konu olmaya devam ediyor. Molohiya temizlemeğe dahi girişip haber oldu. Kim bilir zeytinler yakılırken Tatarı zeytin toplarken veya zeytin yağı dökerken sanal medyada görsem şaşırmam.