Kıbrıs iktibasNidai MesutoğluAKEL, CTP ve BKP - Nidai Mesutoğlu
yazarın tüm yazıları:

AKEL, CTP ve BKP – Nidai Mesutoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

Dün telefonum çaldı açtım. Arayan değerli bir dostumdu. Birbirimizin hal hatırını sorduktan sonra konu siyasete geldi. İçinde bulunduğumuz durumu o da hiç beğenmez. Türkiye’nin işgali sonucunda bugünleri yaşadığımızı her platformumda anlatır. İç siyasette solda birlikteliğin yaşanmaması canını her zaman sıkmış.

Konu döndü dolaştı ara seçim öncesi CTP ve BKP işbirliğine geldi. Bu konuda ısrarla AKEL’in iki partinin böyle işbirliği yapması gerektiği konusunda ısrarcı olduğunu anlattı. Seçim bitti iki partiler de kendi bildiklerini okumaya başladı.

AKEL’in eskiden beri Kıbrıs Türk Solu’nu şekillendirmek istediği, zamanında Özker Özgür ile sıkı işbirliği içinde olduğu da bilinen bir gerçektir.

SSCB, dağılmadan önce dünya sol hareketinin liderliğini elinde tutmak isterdi. Her ülkede sosyalist ve komünist partileri kontrol altında tutmak amacındaydı. Moskova’nın uyguladığı politikalar bu partiler tarafından ülkelerinde savunulurdu.

Türkiye’de TKP Moskova yönetimi ile işli dışlıydı. Bu nedenle 1968 kuşağı sol hareketler SSCB yanlısı ve karşıtı olarak a görülebilir.

Adamızın Kuzeyinde kurulan CTP de Özker Özgür ve Naci Talat yönetiminde Türkiye’deki TKP ve İGD çizgisindeydiler.

AKEL de aynı çizgide olunca işbirliği yapmak kaçınılmazdı. Kontrol ne de olsa Moskova’nın elindeydi.

SSCB dağıldıktan sonra dünyadaki sosyalist hareketler de büyük bir boşluğa itildi. Bu travmayı hâlâ atlatamadılar.

Bu alışkanlık AKEL’de devam ediyor. Adamızdaki sol hareketlerin merkezine kendini koyuyor. Tüm sol harekeleri kontrol etmek istiyor.

Günümüzde CTP bu anlamda kararsız kalmaktadır. Kâh Türkiye’yi gücendirmemek kâh AKEL’ile olan ilişkileri sürdürmek adına yalpalayıp durmaktadır.

Mehmet Ali Talat döneminde AKP ile kurulan ilişkiler sonuç olarak tam bir hayal kırıklığı yaşatmıştı. Kıbrıs sorununu çözme ve AB vizyonu ile ortaya çıkan AKP aslında ABD emperyalizminin bir projesiydi. Bu projeye bağlı kalınarak Adamızın kuzeyinde yaşayanlar çözüm konusunda umutlandırıldılar. Oysa güzel bir söz vardı:” Sorunun sebebi olanlar çözüm parçası olamazlar.” Nitekim çözüm olmadı.

Erdoğan hâlâ ABD emperyalizminin kontrolü altındadır. Bunun en yakın örneği İsveç’in NATO üyeliğinin onaylamasında görüyoruz.

Erdoğan her ne kadar iç siyasette İsveç’in üyeliğinin onaylanmayacağını söylüyordu. Ta ki ünlü haber ajansı Reuters: “ABD ve İsveçli savcılar, Bilal Erdoğan’ın adının geçtiği yolsuzluk şikayetini inceliyor” başlıklı haberi abonelerine ulaştırana kadar. Bundan sonra yelkenler indi ve Erdoğan İsveç’in üyeliği konusunda geri adım attı.

Bu olay Erdoğan için olağandı. Bu konuda geçmişte söyledikleri ve yaptıkları arasında 180 derece farklılık olabilirdi.

Erdoğan hemen iç politikaya yönelik mesaj verdi. Sanki de bu üyelik karşısında Türkiye’nin AB üyeliğinin önü açılmıştı. AB yetkilileri bunu hemen yalanladı. Ama Erdoğan seçmeni buna çoktan inanıştı.

Erdoğan’a inanan sadece Türkiye’deki seçmeni değildi. AKEL de Erdoğan’ın AB ile yakınlaşma istediğini ve bunun yolunun da Kıbrıs Sorununu çözmekte olduğunu sanıyor.

Telefondaki dostum bu konuda AKEL’in devreye girerek hem BKP hem de CTP yöneticilerine Erdoğan ve AKP’yi eleştirmemeleri konusunda uyarıda bulunmuş. Belki de CTP Genel Başkanı Tufan ‘Erhürman, Erdoğan’ın havaalanı açılışında protokolde yer alması bunun içindir. Oysa biz biliyoruz ki Erhürmen, Erdoğan ve AKP’ye saygı konusunda gereğinden fazlasını yapmaktadır. Kim bilir belki de AKEL’i de Erdoğan konunda uyaran ve bu uyarıyı BKP’ye yapmasını sağlayan da Erhürman’dır

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
356AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin