yaklaşımlarİsmet ÖzgürenAli üstünden muhalifleri “Dövme” operasyonu - İsmet Özgüren
yazarın tüm yazıları:

Ali üstünden muhalifleri “Dövme” operasyonu – İsmet Özgüren

Yeniçağ podcastını dinleyin

BASIN-SEN Başkanı gazeteci dostum Ali Kişmir’in 3 yıl önce yazdığı bir yazı nedeniyle, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının itibarını zedelediği gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacağını öğrendik. Sürpriz mi oldu? Yok hayır olmadı. Türkiye’deki Erdoğan rejiminin son 21 yıllık iktidarında, Erdoğan ve AKP statükosuna karşı duranlara yönelik tavırlarını yakından takip edenler, sevgili Ali’ye karşı takınılan tavrı sürpriz olarak yorumlamazlar. Peki Ali’nin kaleme aldığı yazısı neden Ankara ve buradaki askeri ve sivil adamlarını rahatsız etmişti. Çünkü “Beyaz Ev” diye nitelendirilen Boğaz bölgesindeki askeri mekânda TC’nin o dönemki Lefkoşa Büyükelçisi Başçeri’nin çağrısıyla bir grup UBP’li vekil o toplantıya çağrılmış ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akıncı’ya karşı düzenlenecek operasyonda rol almaları emredilmişti.

*****

Tabi “KKTC’yi sonsuza kadar yaşatma” yemini etmiş UBP’li vekiller de bu emre uyacaklarını TC’li Büyükelçi ve komutana bildirmişlerdi. Ali de bu toplantıyı mekan üzerinden bir benzetmeyle kaleme alınca hedef haline geldi. Şimdi dönelim TC-KKTC ilişkilerinin başından beri nasıl “Emir-komuta” şeklinde yürütüldüğüne ve bu ilişki şekline karşı durup ille de Birleşik bir Kıbrıs diyenlerin Ankara rejimleri tarafından nasıl ötekileştirildiğine. Türkiye devleti ve buradaki şakşakçılarının, resmi söylemleri 74 savaşını “Barış Harekatı” olarak nitelendirse de, aslında bunun bir işgal harekatı olduğunu tüm dünya hem biliyor hem de telaffuz ediyor. 74’ün ardından eline geçirdiği ada yarısına önce planlı bir şekilde nüfus gönderip demografik yapıyı kendi lehine kalıcılaştıran TC rejimleri, ardından ise Türkçe konuşan Kıbrıslıları yıllar itibarıyla üretimden kopararak kendine mahkum hale getirmiştir.

*****

Erdoğan ve AKP’nin 2002 yılında iktidara geldiği tarihe kadar, buradaki yöneticilerin de iş birliği sayesinde Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasında muhalif kesimlerin uyarı ve tepkileri hariç, çok da su yüzüne çıkmayan ilişki biçimi, Erdoğan, yıllar itibarıyla Türkçe konuşan Kıbrıslılara bakış açısını net olarak ortaya koydu. Erdoğan ve tayfası, zaman oldu, Kıbrıslı Türklerin “Müslümanlığını” sorguladı, zaman oldu “Türk” kimliklerini tartışmaya açtı. Erdoğan’a göre Türkçe konuşan Kıbrıslılar hiçbir zaman “Güvenilir” olmadılar. Bu konuda pek haksız da değil yani, yıllar itibarıyla buraya gönderilen veya kendi rızasıyla ada yarısına gelip yerleşen insanlardan bile hiçbir seçimde Erdoğan’ın arzu ettiği oyu kendine vermediler. Erdoğan rejimi öncesi buraya atanan askeri ve sivil görevliler arzu etseler bile, Erdoğan yönetimi dönemindeki kadar Kıbrıslı Türkleri ezmeyi başaramazken, son 21 yılda bu girişimlerin dozajının artarak sürdüğünü görüyoruz.

*****

Artık ada yarısına atanan büyükelçilerin bir Vali yetkisinde davrandığını, hükümetler kurup bozduğunu, seçimlere müdahale ettiğini, Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlara, emir eri gibi davrandığını onları gayet rahat fırçaladığını çok olağanmışçasına gözlemliyoruz.  Adanın kuzeyini her açıdan ele geçiren Erdoğan ve AKP, adanın kuzeyini bir yandan “İslami” bir yapıya dönüştürmek amacıyla Anadolu insanının rızkından kestiği paraları bu amaçla kullanırken, diğer yandan da Uluslararası Hukukun dışında olan KKTC’yi bir suç cennetine çevirmekten geri durmuyor. İşte sevgili Ali Kişmir ve diğer muhalif insanların bu gerçekleri sürekli deşifre etmesi, onları Erdoğan ve rejimi karşısında adeta bir “Düşmana” dönüştürmektedir. Son söz, Ali, bir gazeteci olarak bana göre çok doğru bir tepkiyi ortaya koydu, şimdi ise tepki vermesi gereken belki de çok uzun yıllara da gerek duyulmayacak şekilde hızla yok olmaya yüz tutmuş, Türkçe konuşan Kıbrıslılardır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin