İlgisizlik, krizler, kağos bataklığı ve algı oyunlarıyla iyice normalleşip saplantının da ötesine geçti. Bu durum en basit çevremizden başlayan yaşananları, anlamak yerine algı oyunlarıyla konuşma refleksleri iyice yerleşti. Cihaletleştirilip hamasileştirilen politik eksenle de artık kuramların, kavramların dahi anlamlarını iyice silikleştirdik. Oluşan bu koşullar kendi yaşadıklarımızı bile kolayca ret ederken, dünya düzeyindeki durumları da kavramka pek de isteklik noktasına gelmiyor. Onun için zamlar güncel basit olgu, yalanlar olmazsa olmazlar, kavramlar ise anlamsızlaşıp kendine has kültürüyle güncleşme defterimize çoktan kaydedildi. Daha söylenmeden bazı cümleleri söylenmiş gibi alıp da gelecek kurgulamak da çözüm seçenekleri olarak da kafamızın bir yerinde tutulmaya da devam ediliyor. Bunları bile bile yine de dünyada olan gelişmeleri yazmaya da devam dememin de bazıları için de anormal olması da tesadüf olmama davranışını da raslamaktan geri kalmıyorum.
Suriye doğu komşumuz. Ortadoğu oyunlarda hep kritik durumdadır. Tıpkı son Ortadoğu bölgeselleştirme projesinde olduğu gibi. Ülkenin güneyi Golan Tepeleri 67 yılından beri İsrail işkalinde olup son yıllarda da resmen ilhaklaştırıldı. Güneydeki bu gerçeklik Kuzeyde de 2013 yılından beri yine Türkiye tarafından ele geçirildi. KOntrolu altında idlipte Afkan emirlik tipi yapı ve öteki bölgede yine işbirlikçi milislerle kalıcılaşma peşindedir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ABD kontrolü dünyanın önemli kesimi Suriyeğe de sert anbargolar uygulayıp ilaç girişine, gıda gelişine sert önemlerle yasak konulmaktadır. Fakat, tüm bunlara karşın da Suriyenin geleceği ısrarla işkalci ve Suriyeği yıkmak isteyen devletlerin talepleriyle yarınının oluşması dayatması olmaktadır.***
Neden bunları özetledim: aslında Suriyenin son dönemini kanıtsadık. Üstelik şu yalanın kocamanı da hala karşılık gibi kabullenip ret ediliyor: “Suriyenin toprak bütünlüğünün korunması”. Bunu en başta Türkiye dahi söylüyor. Fakat, idlipe taşınan onbinlerce cihatçıyla oluşan emirliğin de koruyucusu Türkiyedir. Nedense Türkiye kamuoyu bu konuda hala Suriyeden çekinilmeli savunusunun pek de fazla sesi de yok. Ama neden oldukları Suriye yıkımınnın sığınmacılarına da kimisi ümetci kimisi ırkçı kimisi de siyasal kulanım mavzemesi olarak hala zamanı geldikçe kulanmaktadırlar.
Sıraladığım bu olguları unutursak, oluşan gelişmeleri ya konuşmama veya banbaşka gözle algılama kuralının da işletilmesinde önemli yer almaktan kurtulamayız. Son günlerde İsrail yeniden Suriyeğe füzeler yağdırdı. İlk haberlerde dört kişinin öldüğü haberi yayıldı. Olayın peşi brakıldığı ve bir kınama daha olmama davranışı olamama sonucu sadece bazı basit haberle konu brakıldı. Ayni anda israilin Fİlistinin Cenin kanpında üç Filistinliği de öldürmesi tesadüf deyildir. Çünkü Metanyahu sıkıştığı sokak protestoları karşısında, kendine yeni güvenlik algısı yaratma adına bu hamlaleri yaptığı da kesin. Fakat, belirtiğim gibi, başka ülkeğe bonbalar yağdırmasına karşın İsrail kınanmadı.
Bu durum klasik Suriye davranışlarının birisidir. Bir ülke başka ülkeği füzelerle dövdürtüp üstelik o ülkenin bir bölümünü ilhaklaşmasına rağmen protesto dahi almıyorsa, siyasal günümüzün nerelere geldiğinin tehlikesini göstermektedir.
Yine hatırlıyalım: Seçim öncesi Erdoğan algı ve probaganda kuralını işleterek, Seçime de mavzeme garnatürü katarak Esatla görüşebileceğini söyledi. Birileri bunu hemen Erdoğanın U dönüşü diye alıp sanki kesin görüşme yapacağı algısıyla propagandaya girişti. Nedense Erdoğan bunu derken, Kuzey Suriyede hala en başta idlip emirliğini koruduğu ve işkalci durumda olduğu gerçeğine kimse dokunmadı. Halbuki Esat, Erdoğanla görüşmek için ülkesindeki askeri gücünü çekip, desteklediği kesimden desteği çekmesi ön talebini söyledi. Başta Türkiye muhalefeti olmak üzere Esatın önerilerini hiç hesaba katmadı.***
Yine Erdoğan söylesine bir Esatla konuşurum dedi. Tabi aradaki kelimeler bunun olacağı net ifadesinin de olmadığını tamamlıyordu. Esat yeniden görüşünü vurguladı: Erdoğan elinde tutuğu topraklardan askerlerini çekmedikçe ve desteklediği kesimlerden desteği çekmedikçe görüşmeyeceğini belirti. Bu devam edermi, ilerdeki masadaki kartlara bağlı. Ama kimse başta Türkiye Suriyeğe hiç olmazsa uygulanan gıda ve ilaç ambargosunun kalmkması talebini de akılarından geçirmiyorlar. Tabi bu arada Suriye topraklarında Kuzeyden Türkiyenin de bazen Kürtleri bezen Suriye askerlerini de vurduğu haberlerine bizim ve Türkiyenin medyası pek haber geçme zahmeti de yok.
Neden bunları tekrardan yeni olgularla özetledim: hala tüm yaşananlara ve Türkiyenin tavırlarına rağmen, ufak bir kelimeyle de Kıbrısta barış beklenti algısı yaratılma zemini yaygındır. Biz salt Kuzey Kıbrıs deyil, Kuzey Batı Suriyede olanları da anlamakta zorlanmamamız gerekir. Çünkü benzeridir. Eski Osmanlı toprakları, Ümet ve Yeni Osmanlıcılık fırsatı her zaman vardır. Bir zahmet Yetmişdört Yirmi temmuzunda TBMM toplantısında konuşanlara bir bakın. Bugün Suriyeliler konusu konuşulurken de salt sığınmacılıklı ırkçılık ve ümmetçilik yerine Türkiyeni genel politikasıyla özetlemek gerekir. Suriye resmen birçok toprağı çevre ülkelerince kontrol altındadır. ABD üstelri de önemli kaynaklrın olduğu coğrafyada var. Sonra Suriyede çözüm denilir. Peki, Suriye önce askerler elde etikleri topraklardan çekilsin derken, haksız mı? Bu soruya verilecek yanıt ile algı oyunlu politik tutsaklığı yanyana koyup bir daha düşünün. Kesin olan ne Türkiye elde etiği topraklardan çekiliyor nede İsrail saldırmaktan vaz geçme eylimi var. Üstelik Suriyeğe de sert anbargolar uygulanıyorken. Ozaman da “görüşürüz” kelimesinin de karşılığı nedir sorusunu bir de siz düşünün. Son nokta: Kuzey Suriyedeki defakto deyişimi ni izlerseniz, eski K. Kıbrıs gerçeğine de bakmayı unutmtmayın.