Kırkdokuz yıl öncesine gidecem. İkinci harakt başlayıp sonlandı. Ağustosun onaltısında ateşkesle üç günlük ikinci harekat tamamlandı. Günümüz aşağı yukarı fiylen ikiye ayrılan ada coğrafyası oluştu. Biraz nüdahalelerle alınan fazla topraklardan geri çekilinirken, Limlidi gibi yerler de sonradan K. Kıbrıs coğrafyasına eklendi. Elbet, bu tarihi gerçekte konuşulanlar kadar konuşulmayan konuların da olması önemli eksiklikleri tamamlayan ikili durumdur. Özellikle bazı kararlar pek bilinme eksenine konulmadı. Zaten resmi probagandalar konuları oldukça kulndılar. Zaman aktıkça da en başta ABD ve ingilterenin oynadığı roller olmak üzere yaşanan birçok hakikaten etkiliyeci olgu unuturuldu. K. Kıbrısta nifusun büyük kısmının yetmişdört sonrası gelmesi ile konuları bilmeme gerçeği de istenen resmi idolojik tarihin de yazılmasına önemli katgı yaptı.****
İkinci hareket bitikten sonra bazı önemli gelişmeler oldu. Bunlar pek de söylenmedi. Hele de bazıları kulanan taraf bakımından mutlaka unutturulması işlerine gelen görüş olarak da sildirtilmeğe uğraşıldı. Kisincırın “ilerleyin” Turan Güneşin de Ecevite telefon açıp “Ayşeği tatile gönder” mesajıyla başlayan harekat, sonuçta günümüz fiylen Kıbrısın da ayrışmasının belirlenmesine ulaşarak tamamlandı. Fakat, bu arada söylenmeyen ve daha çok Güneyde yaşanan bazı olaylar da burada hiç ele alınmak istenmedi.
Birincisi, Ateşkes sonrası bir haberle Maraşlıların evlerine dönme haberidir. Bu bilgiyi duyan bazı Maaraşlılar ve genel Mağusalılar yeniden evlerine dönmek istedi. Kimisi tutuklandı. Kimisi de kayboldu. Bu bilginin kaynağı konusunda veya resmi olarak soruşturma falan da olmadı. Bazı idiyalara göre bunu direk yönetimin duyurduğu bilgileri de var. Konuyla alakalı Sevgül Uludağ bazı olayı yaşayan tanıklarla da reportaj yapıp yayınladı. İlgili dönemde açılan Kıbrıs dosyasında özellikle Edekin sol kanat vekileri konuyu kürsüden ısrarla sorasrak yanıt aradı. Kliridis yönetimi yine sesizliğe büründü.
Bu yıl Akel konuyu Yetmişdört deyerlendirmesi yaparken yeniden bilgilendirmeğe soktu. Ama, karşılık pek olmadı.****
İkinci konu daha mühüm: size biri bür ülkede ABD elçisi öldürüldü dese, nederdiniz? Herhalde Amerikanın öfkesi ve müdahalesi konusunda sert karar beklentisi hemen söylenirdi. Fakat, ikinci müdahale sonrası ateşkes sonrası Lefkoşada iki gün sonra ABD Lefkoşa elçisi öldürüldü. Büyük protestolar yaşanırken, elçiliğe kurşun sıkılp Elçi öldürüldü. ABD pek de ses çıkarmadı. Daha ileri gidilip konu olmamış gibi hiç konuşturulmadı. Halbuki Amerikan elçisini vurmak öyle kolay kolay baş vurulacak durum deyildi.
Peki gerçeğin sırrı neydi ki Amerika ses çıkarmadıü b aşka çevreler de ko nünün üstüne gitmedi: Kıbrısda yaşananlar üzerinden yenilen Kıbrıs cumhurieyti ve dağılan Yunanistan devleti, arşivleri sokaklara dek indi. Amerikanın Kıbrıs darbesindeki rolü ve daha önemlisi Kıbrıslı makamlara verdiği yanlış bilgiler nedeniyle uğranılan yıkımdan o günlerde direk Amerika suçlanıyordu. Protestolar da ondan dolayı ABD elçilik önünde gerçekleştiuydi. Sızan bilgielr ve Mağusa travmasıhyla kaybolan veya tutuklanan insanların hırsı, hedefi daha net Amerikaya yönlendirdi. Birinci çıkarma anındaki verilen yanıtlar ve güvenceler, ikinci harekatın resmen Kisincır tarafından sunulan önerilere yanıt verilmeden ateşlenmesi, Amerikan alehtarlığını artırdı. Bu bilgilerin arşiv ve telefon konuşmalarıyla sokağa düşerken, özellikle ikinci harekat üzerinden Sovyet eksenli yayınlar da önemli örnekler saçıyordu. Çıkarma sürecinde dahi verilen yanlış bilgielr ve darbe başlangıcında Yunnaistanın desteklenip yine güvencelerin verilme belgeleri, önemli kayıplarla da ödenince, işler iyice çığrından çıktı. Bu arada pek görülmeyen İngiltere ABD çelişkisi de Yetmişdört darbesi sürecinden başlayıp Makariyosun aday dönüş ayarına dek sürdüğü de nadir olan paradoksal yaşanandır.
Bu koşulları zamanında iyice bilenler, neden öldürülen Amerikan elçisi olmasına karşın, ABD karşı tavır koymayıp resmen olayın hafızadan sildirtilmesine oynadığını daha kolay anlar. Şimdi, bu öldürülme olayı pek bilinmez. Tıpkı rumlara Maraşa dönme çağrısı ve ardından gerçekleşenler gibi. Bizim gibi kalan birkaç kişi de yaşananların tamamen silinmemesi için de günü geldiğinde bunları hatırlatma görevini de yapması, dayatılma görev haline gelmektedir.