Geçtiğimiz yazıda Çin Dışişleri Bakanlığı’nın Bakan Wang Yi’nin Türkiye’ye ziyareti öncesinde Türkiye’nin BRICS’e katılma arzusunun farkında olduğuna dair açıklamasından bahsetmiş ve gerçekten Türkiye hükümetinin Wang Yi’yi tam da BRICS zirvesinden sonra davet etmesi bununla ilgili mi diye sormuştuk. Gezi daha çok, Türkiye’nin ekonomik krizden çıkış için ihtiyacı olan dış finansal destek, savunma sanayindeki gelişmeler, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Türkiye’de beklenen yatırımlar ve bunların karşılığında Uygur meselesinde verilecek ödünlerle gündem oldu. Peki, Türkiye gerçekten BRICS’e girmek istiyor mu? BRICS genişleyecek mi? Genişlemesi küresel güç dengeleri ve ekonomi için ne anlama gelir?
‘BRIC’ akronimi, 2001 yılında o zaman Goldman Sachs’ta finansal analist olarak görev yapan Jim O’Neill tarafından, gelecek on yıllarda iktisadi büyüme atağı yaşama olasılığı en yüksek dört ülkeyi temsil etmek için geliştirildi. Bu ülkeler Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’di. Bu ülkeler de bir akronim altında bir araya getirilmeyi bir fırsat olarak gördüler ve 2008 yılında biraraya geldikleri bir zirveden sonra 2010 yılında BRIC’i resmi bir uluslararası örgüt olarak kurdular. 2011 yılında Güney Afrika da aralarına katıldı ve artık örgütün adı BRICS olmuş oldu. Bugüne kadar da başka bir ülkeyi aralarına almadılar.
Aradan geçen on küsur yıl içinde, BRICS’in üyeleri gerçekten kendilerinden umulanı gerçekleştirdi. 2012-2022 arasında Çin ekonomisi yüzde 176, Hindistan ekonomisi yüzde 110, Rusya ekonomisi yüzde 60, Brezilya ekonomisi yüzde 47 ve Güney Afrika ekonomisi yüzde 41 büyüdü. Hepsinin toplam GSMH’si G-7’den fazla. Örgütün kurduğu, daha çok BRICS Kalkınma Bankası olarak bilinen Yeni Kalkınma Bankası, 33 milyar dolarlık projeleri kalkınmakta olan ülkelerde finanse etti. Bugün BRICS, ABD ya da Avrupa tarafından domine edilmeyen alternatif siyasi ve finansal yapı olarak Küresel Güney’in ilgisini çekiyor. En son zirvede 22 ülkenin BRICS’e katılmak istediği açıklandı.
Ancak bu istek, ekonomik olmaktan çok siyasi gibi duruyor çünkü aslında BRICS Kalkınma Bankası’nın fon kapasitesi sadece Dünya Bankası’ndan değil, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni fonlayan Asya Yatırım ve Altyapı Bankası’ndan da çok daha küçük. Zaten, son yıllarda Çin ve Hindistan ile diğer üyelerin büyüme oranları arasındaki fark çok açılmış durumda. BRICS, Çin’in içinde olduğu tüm diğer bölgesel örgütler gibi, aslında sadece Çin’in himayesinde ayakta kalabiliyor denebilir.
Çin aslında küresel tedarik zincirleri içinde G-7 ülkeleriyle BRICS’le olduğundan daha fazla ilintili ama ABD’nin Çin’i küresel ağlardan dışlama girişimlerine karşı kendisine bağlı/bağımlı ağlar kurmak istiyor. Küresel Güney ülkelerinin BRICS’e gösterdiği ilgiyi de kendi Küresel Kalkınma Girişimi’ne bir destek olarak kullanıyor. Örneğin, Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki (ŞİÖ) tutumunun aksine, BRICS’te hızlı bir genişleme sürecini destekliyor. Böylece BRICS üyeliği Küresel Kalkınma Girişimi’ni destekleyen ülkeler arasındaki ortak kimliği perçinleyen bir faktör olmuş olacak. Küresel Güney içinde ortak kimlik eksikliği Çin’in Batı’ya alternatif bir ivme oluşturma çabası için en büyük engel. Bazı otoriter yönetimler, Batı’nın demokratikleşme koşullarından kurtulmak için Çin’le yakınlaşıyor ama çoğu ülke yeniden bir Soğuk Savaş tarafgirliği içine girmemek için ABD ve Çin arasında bir denge politikası izlemeye çalışıyor.
BRICS üyelerinin genişlemeye karşı tutumları da bu ortak kimlik ve çıkar eksikliğinin bir dışavurumu. Rusya ve Hindistan da Çin gibi genişlemeyi destekliyor ama Rusya, savaş ambargosuna karşı kendisine güvenli bir hareket alanı yaratmak için ve Hindistan, Çin’in büyümesini engellemek için. Sonuç olarak, bu farklı saiklerle bu üç üye BRICS’e farklı ülkelerin üyeliğine sıcak bakıyor. Brezilya ve Güney Afrika ise genişlemeye hiç sıcak bakmıyor, çünkü biri Latin Amerika’nın, biri Afrika’nın BRICS’teki tek temsilcisi olmaktan hoşnut. Benzer bir bölgesel temsiliyet krizi, eğer genişleme gerçekleşirse Ortadoğu için de yaşanacak. Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye, BRICS’e girmek istiyor ama bölgeyi kimin temsil edeceği, buna kimin karar vereceği gibi konularda kurumsal bir izlek yok.
Türkiye’de BRICS gündemi, 2018’de Erdoğan’ın BRICS Zirvesi’ne katılmasıyla ve 2022 yılında Putin’in Türkiye’yi BRICS’e katılmaya davet etmesiyle ısındı. Ancak, Türkiye’nin çoklu dış politika çabası çerçevesinde Asya’daki tüm bölgesel örgütlere katılım isteği göstermesi dışında özel bir BRICS gündemi olduğuna dair bir işaret yok. Örneğin, Wang Yi’nin ziyareti öncesi Çin Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin davetini BRICS Zirvesi’yle ilintilendirdi ama hemen arkasından 1 Ağustos’ta Çin ordusunun kuruluş yıldönümü kutlamalarına katılan Kara Harp Okulu Komutanı Gültekin Yaralı, Türkiye’nin BRICS’e değil, ŞİÖ’ye katılma isteğini hatırlattı.