“Girne Botanik” Bahçesi diye bilinen, 1974’teki bir “infaz bölgesi”ndeki toplu mezarda, 2007 yılında başlatılan kazılarda 39 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu…
Burası, 1974’te Kıbrıslırum esirlerin “parti parti” getirilip öldürüldüğü yerdi…
Bu infazları gerçekleştirenler, bazı Kıbrıslıtürkler’di – kimisi Temploslu (Zeytinlik), kimisi Girneli’ydi… Ama aynı şekilde onların yaptığına karşı çıkan Kıbrıslıtürkler de olmuştu… Girneli bir Kıbrıslıtürk ve anneleri Girneli, babaları Lefkoşalı olan iki arkadaşı, Türkiye’den gelmiş olan askeri komutanı aramışlar, bulmuşlar ve bu “infaz”ların durdurulmasını talep etmişlerdi… Komutana “Ya bu infazları durdurun, ya da biz durduracağız” demişlerdi anlatılanlara göre…
Ve bunu başaracaklardı – elbette pek çok kişi zaten öldürülmüştü, onları kurtaramamışlardı ancak bir noktada, bu “infaz”ları durdurmayı başarmışlardı. Böylece pek çok Kıbrıslırum esirin de hayatı kurtarılmış olacaktı bu üç Kıbrıslıtürk’ün insaniyeti ve cesareti sayesinde. Bu üç Kıbrıslıtürk’ün kim olduklarını biliyoruz ve onları yürekten kutluyoruz. Ancak kendileri isimlerinin açıklanmasını istemedikleri için bu konuda onların kararına saygı duyuyoruz…
Kıbrıs, bir vahşet adası değildi yalnızca – aynı zamanda insaniyetin de hakim olabileceği durumlar ortaya çıkmıştı, bunlar dürüst, insancıl kişilerin cesur girişimleri sonucunda hayatların kurtarılması şeklinde tezahür edecekti her daim… Gerek 1963-64’te, gerekse 1974’te, hem Kıbrıslıtürkler, hem de Kıbrıslırumlar arasında böylesi insancıl, cesur ve takdir edilmesi gereken şahıslar ortaya çıktı, pek çok insan hayatı kurtardılar, kendi toplumlarından olmayan, öteki toplumdan insanların hayatlarını kurtardılar. Ancak hiçbir resmi yetkili, hiçbir ortamda, hiçbir platformda, hiçbir zaman onlardan söz etmedi, her iki taraf da onların öykülerini bastırmayı, silmeyi, ortadan kaldırmayı, tamamen yok etmeyi denediler. İyi kalpli okurlarımız sayesinde, biz onların hikayelerini öğrendik ve hep kaleme aldık, unutmamak, unutturmamak için… Nasıl ki yapılan katliamları kaleme alıyoruz, yapılan iyilikleri de unutmuyoruz ve unutturmuyoruz. Girne Botanik Bahçesi’nde de işte bu üç Kıbrıslıtürk, orada gelişigüzel “infazlar” gerçekleştirmekte olan diğer Kıbrıslıtürkler’i durdurmayı ve yeni katliamları önlemeyi başarmışlardı.
“BOTANİK BAHÇESİ” DİYE BİR YER…
Girne’de “Botanik Bahçesi” denilen yerde büyük bir toplu mezar bulunduğu yönündeki ilk haberler, Kayıplar Komitesi kazılarının 2006’da başlamasından çok önceleri, gazetemiz YENİDÜZEN’de 1980’li yıllarda yayımlanmıştı.
1974 sonrası Leymosun’dan bu bölgeye göçmen olarak gidip yerleşen ailelerden ilerici bir genç, buradaki dereyatağında insan kemiklerinin bulunduğunu YENİDÜZEN’e ihbar eden ilk kişi olmuştu. Sonraları Kayıplar Komitesi kazılarına başlanmadan önce de, bu çok değerli okurumuz çok ayrıntılı bilgiler vermişti bu bölgeyle ilgili olarak. Nitekim 2007 yılında bu bölgede yürütülen Kayıplar Komitesi kazılarında 39 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar okurumuzun işaret etmiş olduğu toplu mezarda bulunmuştu.
“Botanik Bahçesi”ne bundan sonra da pek çok ziyarette bulunduk ve bu okurumuz ve annesi ile ailesi, bize ve dönemin Kayıplar Komitesi yetkililerine bildiklerini, gördüklerini, tanık olduklarını aktardılar… 2009 yılında, 2011 yılında, 2015 yılında pek çok kereler bu bölgeye gittik, okurlarımızın anlattığı pek çok ihbarı kaleme aldık, bu sayfalarda okurlarımızla bunları paylaştık, Kayıplar Komitesi yetkililerine de bu bilgileri sunduk, değerlendirilmek üzere…
KOSTAS PANAYOTU ARTEMİU’YLA RÖPORTAJ…
YENİDÜZEN’de “Ölümün Kıyısından Dönenler” yazı dizimiz çerçevesinde Kliru köyünden Kostas Panayotu Artemiu’yla 2004 yılında yani bundan tam 19 sene önce bir röportaj yapmıştım – o da bu bölgede infaz edilen ancak hayatta kalmayı başaranlar arasındaydı… Ölümün kıyısından dönmüştü… 2004 yılında bu bölgeyi bize tarif etmişti Kostas Panayotu Artemiu…
Başlangıçta bana konuşmak istememişti ve onu telefonda rahmetlik anneciğim Türkan Uludağ ikna etmişti konuşmaya… Annem ona korkmamasını, korkacak bir şey olmadığını söylemişti, mükemmel Kıbrıs Rumcası’yla… Böylece röportajı ayarlayıp Kliru köyüne gitmiştik… Hatırladığım kadarıyla köye beni değerli arkadaşım Maria Hrisantu götürmüş ve bize tercümanlık da yapmıştı… O günlerde yaptığımız araştırmada, bu bölgeye toplam 150 “kayıp” Kıbrıslırum’un öldürülerek gömüldüğünü öğrenmiştik. Oysa bu röportajın üstünden üç yıl geçtikten sonra Kayıplar Komitesi’nin başlattığı kazılarda ancak 39 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşılmıştı. Gerçekte bu bölgede kaç kişinin öldürülerek “kayıp” edilmiş olduğunu bilmiyoruz – söylenen rakam 150… Ancak bu bölgede “boşaltma” yapıldığı için, Kayıplar Komitesi 2009’da da yürüttüğü kazılarda herhangi bir ize rastlayamadı… İlk kazıda bulunan 39 “kayıp”tan geride kalanlar var sadece…
NİSAN 2011’DE ZİYARET…
5 Nisan 2011’de yani bundan tam 12 sene önce bu bölgeye yaptığımız ziyaretle ilgili olarak 18 Nisan 2011’de bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“Geçtiğimiz hafta içinde Salı günü (5 Nisan 2011), Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis, Murat Soysal ve Kazılar Koordinatörü Okan Oktay’la birlikte Girne bölgesinden “kayıplar”la ilgili birlikte araştırma ve incelemelerde bulunmaya gidiyoruz.
İlk durağımız Ozanköy (Kazafana). Bu bölgeden arayan bir okurum, bir Kıbrıslırum “kayıp” yakınının kendisini ziyaret ettiğini, babasının gömülü olduğu yeri ona göstermiş olduğunu söylüyor ve bu yerde kazı yapılıp yapılmadığını, sözkonusu Kıbrıslırum’un bulunup bulunmadığını öğrenmek istiyor. Onunla buluşup bize göstereceği noktaya gidiyoruz. Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Okan Oktay, bu noktada bir yıl önce kazı yapılmış olduğunu ve bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğunu söylüyor. O zaman bu okurum çok seviniyor ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınını arayarak, göstermiş olduğu noktada bir “kayıp” kişiden geride kalanların bulunduğunu ancak kesin olarak bir sonuç elde edebilmek için DNA sonuçlarını beklemek gerektiğini anlatıyor.
Oradan ayrılıp Girne’de yıllar önce Kıbrıslırum şahidin bize anlattığı, bizim de “Ölümün Kıyısından Dönenler” başlıklı yazı dizimizde yayımladığımız, sonra gelip Kayıplar Komitesi’ne bizzat gösterdiği ve 32 “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunmuş olduğu “Botanik Bahçesi” diye bilinen bölgeye gidiyoruz.
Burası aslında bir katliam alanıymış, okurlarımın anlattığına göre… Bu konuda pek çok kereler, pek çok görgü tanığının anlattıklarını yazmıştım. Geçen yıl bu alanda yürütülen kazılarda, başka herhangi bir ize rastlanmamıştı. Bu alanda bazı Kıbrıslıtürkler, bazı Kıbrıslırum esirleri öldürmekteydiler ve üç Kıbrıslıtürk bu katliama dayanamayarak Türkiyeli komutanlara çıkarak bu katliamın durdurulmasını talep etmişlerdi. Etkili de olmuşlardı ve orada Kıbrıslırum esirlerin öldürülmesine son verilmişti. Fakat bu alanda 32 kişilik bir toplu mezarın dışında başka bir şey bulunamamış… Bu yüzden araştırmalarımızı sürdürüyoruz.
Bu alana yakın olan benzincinin arkasında bir su kuyusu bulunduğunu, bu su kuyusuna 3-4 kişinin gömülmüş olabileceğini konuşuyoruz… Kallis, Murat Soysal ve Okan Oktay, Botanik Bahçesi dışında durduğumuz noktada bu kuyunun nerede olabileceği hakkında konuşuyorlar. Bölgede bize çok yardımcı olmuş olan bir Kıbrıslıtürk şahidi arıyorum ve hemen gelip bizi buluyor. Kallis’in aramakta olduğu “Asfalt yolun aniden bittiği ve çukura açıldığı” bir noktayı duyunca, bu Kıbrıslıtürk şahit bizi alıp Botanik Bahçesi’nin dışında başka bir noktaya götürüyor… Burada iki tane asfalt yol aniden bitiyor ve ikisi de dev bir çukura açılıyor – çukur dediğimiz yer aslında Botanik Bahçesi olarak bilinen yer…
Sonra geriye dönüp Botanik Bahçesi’ne bir başka noktadan bakmaya gidiyoruz Kıbrıslıtürk şahidin önerisi üzerine.
“Bakınız” diyor, “ilerideki şu noktada siz fazla derine gitmediniz kazılarda… O iki asfalt yolun aniden bittiği noktadaki toprak yığınlarını da kazmanız gerekiyor…”
Sonra buradan ayrılıp Karakum’a gidiyoruz… Daha önce bu sayfalarda, 2003-2004 yıllarında bir apartman yapılırken, apartmanı yaptıran şahsın bazı kemikler bulduğunu ancak inşaat durdurulabilir korkusuyla ses etmeden kemikleri temele koyup üstüne beton döktüğünü yazmıştım. Biz bu apartmanın Botanik Bahçesi yakınlarındaki apartmanlardan birisi olduğunu sanıyorduk – oysa öyle değilmiş. Meğer bu apartman Karakum’da imiş. Kıbrıslıtürk şahide “Lütfen buraya kadar gelmişken, bize bu apartmanı göster” diyorum, kabul ediyor. Birlikte gidip bu apartmanı buluyoruz. Bu apartmanın temeli kazılırken toplam 12 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanları bulmuş apartman sahibi, sonra da onları gerisin geri temele koyup üstüne beton döktürmüş. Apartmanın inşaatı 2004 yılında tamamlanmış. Apartmanın fotoğraflarını çekip koordinatlarını alıyoruz ve oradan ayrılıp Karava’ya (Alsancak) gidiyoruz. Burada Kayıplar Komitesi’nin kazı ekibiyle buluşuyoruz… Arkeologlar Rusanna, Maria, Fatma ve Ali ile buldozer operatörü Ergin Bey bizi karşılıyor… Kazdıkları alan King’s Court otelinin hemen yanında bir arazi… Bu alana bir “kayıp” şahsın gömülmüş olduğu yönünde bilgiler varmış ancak yağmurlar nedeniyle toprak çamurlaşmış – bu yüzden kazılan çukurlardan çıkarılan çamurlara dikkatlice bakıldığı için kazı yavaş ilerliyor…
Bu alanda bir kuyuya bir Kıbrıslırum kadının öldürülüp atıldığı yönünde söylentiler vardı – alanın hemen yanında bulunan kuyu geçen yıl temizletilmiş – kuyudan çıkarılan toprak yığın halinde duruyor… Arkeologlar bu toprağı da eleyerek ve inceleyerek içerisinde kemik olup olmadığına bakacaklar.
Bu alanda 4-5 kişilik bir gömü yeri olduğu yönünde bölgede anlatılanlar var… Murat Soysal ve Ksenofon Kallis’e, birkaç yıl önce arkeolog Hazar Kaba’yla birlikte bu bölgeye geldiğimizi, bir Kıbrıslıtürk şahidin bize bazı olası gömü yerleri gösterdiğini ve Hazar’ın bu alanların koordinatlarını almış olduğunu hatırlatıyorum… Kazı ekibi bölgedeyken, bir Kıbrıslıtürk okurumun bana ve Hazar Kaba’ya göstermiş olduğu noktalara da bakılması herhalde iyi olur…
Kazı ekibine veda edip Lefkoşa’ya dönüyoruz… Dönüş yolunda, Boğaz’da, bir Kıbrıslıtürk okurumun göstermiş olduğu zeytin ağacının altının kazılmış olduğunu uzaktan görüyoruz. Kayıplar Komitesi Kazı Ekibi burayı da kazmaktaymış ancak bir şey bulunamamış. Bir Yunan subayının ilk gömü yeriydi bu zeytin ağacının altı… Okurum, küçük bir çocukken bu ağaca kurulan bir salıncakta sallanıyorken aniden ayakları birşeylere takılmış ve oraya gömülmüş olan Yunan subayın kemiklerinin ortaya çıktığını görmüş… Bu sayfalarda bu Yunan subayla ilgili okurumun ve Boğaz’da görüştüğüm başka şahitlerin anlattıklarını yazmış, Kayıplar Komitesi’ne de bu yer hakkında bilgi vermiştim yıllar önce. Yunan subay ayağından yaralıymış ve tedavi olmayı reddediyormuş – sonuçta onu öldürüp bu zeytin ağacının altına gömmüşler 1974’te… Kemikleri ortaya çıkınca buraya polis ve başka yetkililer gelmişler – okurum, aynı noktaya gömülmüş olabileceğini sanıyordu – oysa ortaya çıkan bu kemikleri kim bilir ne yapmışlar? Belki bu satırları okuyanlardan birisi çıkar ve Boğaz’da zeytin ağacının altına gömülmüş olan Yunan subayın ortaya çıkan kemiklerine daha sonra ne olduğunu anlatır diye bunları yazıyorum şimdi…”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ – 18.4.2011)
BÖLGE BOŞALTILMIŞ…
Haziran 2009’da Kayıplar Komitesi, Girne “Botanik Bahçesi”ni yeniden kazmaya başlamıştı… Girne Belediyesi’nin yıllar içerisinde bu çukur alana yüzlerce kamyonla yığdığı binlerce ton moloz ve inşaat artığını temizlemek, Kayıplar Komitesi ekiplerini aylardır uğraştırmış ve en nihayet tabana ulaşabilmişlerdi… Ancak bu bölgede “boşaltma” da yapılmıştı…
Girne’de “Botanik Bahçesi” denilen “infaz bölgesi”, bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine Nisan 2011’de ziyaret ettiğimizde bilgi vermiş olan okurumuzun ve ailesinin tam evlerinin karşısındaydı, evlerinden burayı görebiliyorlardı. Bir dönem bu bölgeden Girne Belediyesi’nin açık hava tiyatrosu yapılması esnasında en az 48 kamyon dolusu toprak alınmış, götürülmüştü… Bu konuda da şöyle yazmıştık 28 Temmuz 2015’te, bu sayfalarda:
“Botanik Bahçesi’nden 48 kamyon dolusu boşaltma yapıldıydı…
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Girne’de Botanik Bahçesi diye bilinen yerden geçmişte 48 kamyon dolusu boşaltma yapıldıydı. Bu boşaltma esnasında, buradan alınan inşaat atıkları vs. arasında insan kalıntılarının da bulunduğu anlatılmaktadır. Bunun bir “emir” üzerine gerçekleştirildiği de belirtilmektedir. Bilindiği gibi bu alan bir infaz alanıydı ve bu bölgeye çok sayıda Kıbrıslırum gömülmüştü… Ancak yapılan kazılarda bildiğim kadarıyla yalnızca 30 civarında “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşıldı. Bu konuda araştırma yapabilmeniz için olayda yer alan nakliyat şirketinin adını da size veriyorum…”
Bu okurumuza paylaştığı bu bilgiler için çok teşekkür ederiz. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan beni aramaya davet ediyorum.”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ – 28.7.2015)
BÖLGE ÇOK DEĞİŞTİ…
Şimdilerde bu bölge çok değişti… Bu bölgede bulunan bir apartmanın asansör boşluğuna da bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömülmüş olduğu şeklinde pek çok ihbarı da kaleme almıştık… Şimdilerde ise bu apartmanlara yeni, çok katlı apartmanlar eklenmiş…
Bu “infaz” bölgesinde toplamda kaç Kıbrıslırum’un öldürüldüğü bilinmiyor… Burada kalıntıları bulunan “kayıp” Kıbrıslırum sayısı 39 ancak anlatılanlara bakacak olursak, bu sayının çok daha fazla olması gerekiyordu… Bölgeye yapılan müdahaleler sonucunda insan kalıntıları burada yitip gitmiş gibi duruyor…