Japonya, bugün yerel saatle 13.00’te (04:00 GMT) 2011’deki büyük depremin ardından meydana gelen tsunamide büyük zarar gören Fukuşima Nükleer Santrali‘nde depolanan radyoaktif atık suyu okyanusa boşaltmaya başladı.
Tahliye işlemine en sert biçimde karşı çıkan Çin hükümeti Japonya’nın tamamından deniz ürünleri ithalatını askıya alacağını açıkladı. Çin, bu ülkeden en çok taze deniz ürünü ithal eden ülkelerden. Temmuz ayında yaklaşık 3,2 milyon dolarlık ithalat yapmıştı.
Santrali işleten devlete bağlı Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi (TEPCO) atık suyun insanlar için güvenli olduğuna ve radyoaktif malzemenin uluslararası standartları aşmadığından emin olmak için devam eden deşarjı izleyeceklerine söz verse de tepkiler ve eleştiriler artıyor.
2011’deki tsunamiden sonra harap olmuş reaktörleri soğutmak için kullanılan bir milyon metrik tondan fazla arıtılmış su, sahanın etrafındaki yaklaşık 1.000 tankta depolanıyor ve bu suyun santralden uzaklaştırılması, hâlâ son derece tehlikeli olan tesisin hizmet dışı bırakılmasının önemli bir parçası olarak gösteriliyor.
Yeraltından denize uzanan 1 kilometrelik tünelle gerçekleştirilecek tahliye işlemlerinin 40 yıla kadar yayılması bekleniyor. Plana destek veren Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‘ndan (IAEA) gözlemcilerin de deşarj için sahada bulunacağı ve su ve balık numuneleri alınacağı açıklandı.
Şirket, Mart 2024’e kadar dört kez radyoaktif su tahliyesi gerçekleştirecek ve her seferinde 7.800 metreküp su tahliye edecek. Yeni başlayan ilk deşarj işleminin yaklaşık 17 gün sürmesi bekleniyor.
Japonya, sudan çıkarılması zor olan trityum dışında tüm radyoaktif elementlerin filtrelendiğini öne sürüyor. Hidrojen izotopu, Çin ve Fransa da dahil olmak üzere, faal durumdaki nükleer enerji santralleri bulunan tüm ülkeler tarafından daha yüksek seviyelerde denize boşaltılıyor.
Çin: Son derece bencil bir uygulama
Radyoaktif suyun denize deşarj edilmesi, Japonya’nın sürecin güvenli olduğu konusundaki ısrarına ve uygulamanın sağlık ve çevre üzerindeki etkisinin “ihmal edilebilir” olacağını söyleyerek onaylayan BM nükleer gözlemcisi IAEA’nın desteğine rağmen aylardır süren tartışmaları ve itirazları dindirmiyor.
Planlarını açıklamasının hemen ardından resmi şikayette bulunan Çin, Japonya’yı bir kez daha “aşırı bencil” olmakla suçladı. Çin Dışişleri Bakanlığı‘ndan yapılan açıklamada “Okyanus tüm insanlığın ortak mülküdür ve Fukuşima’nın nükleer atık suyunun, tüm itirazlara rağmen buraya boşaltmak, uluslararası kamu çıkarlarını göz ardı eden son derece bencil ve sorumsuz bir eylemdir” denildi.
Çin gümrük yetkilileri ise Fukuşima ve Tokyo bölgelerindeki balıkçılıkla sınırlı yasağın kapsamını genişleterek, Japonya’dan tüm su ürünleri ithalatına yasak getirildiğini duyurdu . Bu da yasağın deniz tuzu ve deniz yosunu gibi deniz ürünlerinin yanı sıra diğer okyanus ürünlerini de sınırlayabileceği anlamına geliyor.
Bu haftanın başlarında Hong Kong da Japonya’nın bazı bölgelerinden ithal edilen gıdalara benzer bir yasak getirildiğini duyurmuştu.
Japonya’nın diğer komşusu Güney Kore de, hükümet değerlendirmesinde deşarjın bilimsel ve teknik yönleriyle ilgili herhangi bir sorun bulunmadığını tespit etmesine rağmen, kamuoyunun endişeleri nedeniyle temkinli davranıyor. Bölgeden balık ve gıda ürünleri ithalatını yasaklayan hükümet, tedbirin halkın kaygıları azalana kadar yürürlükte kalacağını söyledi.
Bölgedeki Tayvan gibi bazı ülkeler ve ABD Japonya’yı desteklediğini ifade ederken, diğerleri atık su salınımına şiddetle karşı çıkıyor; Asya‘daki pek çok tüketici, gelecekte kirlenme korkusu nedeniyle tuz ve deniz ürünlerini istifliyor. Pasifik Adaları da deşarjın geniş bölgesel ve uluslararası etkiye sahip olabileceğini ve potansiyel olarak insan sağlığını ve deniz ortamını tehdit edebileceğini savunarak tepki gösteriyor.
Ne olmuştu?
Fukusima Nükleer Santrali Mart 2011’de , kuzeydoğu Japonya’da yaklaşık 20 bin kişinin ölümüne yol açan 9.0 büyüklüğündeki depremin tetiklediği depremin ardından harap olmuştu.1968’daki Çernobil patlamasından bugüne dünyanın gördüğünü en kötü nükleer felakette, soğutma sisteminde meydana gelen arıza nedeniyle tesisteki çekirdek erimiş, ardından çıkan yangına, denizden çekilen suyla müdahale edilmiş, bu sırada da önemli miktarda radyoaktif madde denize karışmıştı.
TEPCO, yerinden çıkarılamayacak kadar sıcak kalan harap olmuş nükleer yakıt çubuklarını soğutmak için deniz suyunu kullanıyor. Su reaktörlerden geçerken nükleer malzemeleri de topluyor. Şirket, IAEA’nın da referansıyla, soğutma suyunun insanlar için ciddi bir sağlık tehdidi oluşturmayacağını öne sürse bile trityum dışındaki radyoaktif nüklitlerin çoğu da suya karışıyor.
Japon hükümeti ise halihazırda tesiste birikmiş olan 1,34 milyon tondan fazla atık su nedeniyle, enerji şirketinin depolama kapasitesinin kısa sürede tükendiğini ve suyu okyanusa bırakmaktan başka seçeneği kalmadığını söyledi.
Bundan sonra ne olacak?
7.800 ton arıtılmış suyun, 17 gün sürecek ilk tahliye işleminde hem TEPCO hem de Japonya’nın balıkçılık kurumu, okyanus suyunu radyoaktif seviyeler açısından izleyeceklerini söyledi . IAEA da onlarca yıl sürecek süreci denetleyeceğini söyledi.
Japon hükümeti, halkın kaygısı nedeniyle işlerini kaybeden balıkçılara tazminat sağlamak için 80 milyar yen (552 milyon dolar) ayırıyor.
TEPCO, deşarj ekipmanında veya arıtılmış atık suyun seyreltme seviyelerinde herhangi bir anormallik tespit edilmesi durumunda operasyonun derhal durdurulacağını ve soruşturma başlatılacağını açıkladı. Deşarj edilen arıtılmış atık suyun uluslararası güvenlik standartlarını karşıladığından emin olmak ve izlemek amacıyla numune toplamak üzere bugün ilerleyen saatlerde limana bir tekne de gönderilecek.
Demircan: 10 yıl içinde tüm dünya denizleri radyoaktiviteye bulanacak
Yeşil Gazete yazarı ve Nükleersiz.org koordinatörü Dr. Pınar Demircan, dün CRI Türk‘te katıldığı yayında şeffaflık ve kamuoyunu bilgilendirmedeki eksikliğe dikkat çekmişti. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın, Japonya hükümetine nükleer felaket ile ilgili boşaltım aşamasındaki suyun olası toplumsal ve ekolojik zararlarına ilişkin kamuoyunu ikna edecek bilgiler verilmesi yönünde önerilerini hatırlatan Demircan, aynı durumun suyun içeriğine dair verilen bilgilerde de bulunduğunu kaydetti:
“Bahsi geçen 1,3 milyon ton suyun boşaltılması, normal bir nükleer santralin atık suyunun denize boşaltılma süreci olmayacak çünkü Fukuşima’da yaşanan olay, üç çekirdeğin erimesi. Burada dökülen suda, normal bir nükleer atık sudakinden 10 veya 20 bin kat daha fazla trityum var. Bu suyun denize boşaltılması halinde, 10 yıl içinde tüm dünya denizleri radyoaktiviteye bulanacak. Arıtma da yapılamıyor çünkü arıtma tesisi 2021’de bozuldu, devreden çıkarıldı ve su birikmeye devam etti. Çin ve Güney Kore başta olmak üzere Japonya’ya yakın ülkeler, bu durumdan daha hızlı etkilenecekler. Denizlere karışacak olan su, çeşitli hücrelerin zarar görmesi, DNA bozulması ve kanser gibi birçok sağlık sorununu beraberinde getirecek. Bilinmezliklerle dolu ve tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız.”
50 bin yıl boyunca etkisi olabilir
Biriktirilen suyun 40 yıl boyunca kademeli olarak denize boşaltılacağını hatırlatan Demircan, “Bu durum, gelecek nesilleri de ciddi anlamda etkileyecek. 50 bin yıl boyunca denizde etkisi olabilir. Bu suyun denize boşaltılmaması gerekiyor. Otoritelerin, maliyet azaltma gibi bir derdi var. Oysaki daha fazla depolama alanının açılması gerek. Toplum sağlığı gözeten ve nükleer santralleri yaygınlaştıran kurumun aynı olması, çok ciddi bir sorun. Fukuşima’daki nükleer süreç, Çin ve Güney Kore gibi ülkelerin kontrolü altında ilerlemeli. Sorunu çözecek olanlar, olaya maliyet odaklı bakmayan ve bu sorundan olumsuz etkilenenler olabilir. Onlar da Çin ve Güney Kore’dir” diye konuştu.