Türkiye’de jandarma korumasında Akbelen ormanını yok eden Limak şirketinin Kıbrıs’ın işgal bölgesinde ne işi var?
Limak’ın Bafra bölgesinde çöktüğü arazileri kendisine kim peşkeş çekti?
2004 sonrasındaki CTP hükümetleri “Bafra Turizm Bölgesi” projesini hayata geçirerek bölgeyi 13 parsele ayırıp Türkiyeli şirketlere tahsis etti.
Yerleşimci sömürgeciliği tam da budur: Yerli toprak sahiplerinin yaşam alanını yok etmek için işgalci gücün işgal ettiği toprakları parselleyip imara açması.
İşgalci TC diğer pis işlerini olduğu gibi, bu işi de “Yes be annem”ci CTP’ye yaptırdı. “İki bölgeli iki toplumlu federal çözüm” söylemi ikiyüzlülüğün en adisidir. Hem işgalcinin Kıbrıs topraklarını yağmalayarak işlediği savaş suçlarına ortak ol, hem de “tek gerçekçi çözüm federasyondur” diyerek ırkçı-apartheid model ile savaş suçlarının meşrulaştırılmasını savun!
“Bir ‘evet’le Türkiye’nin önünü açtık” diyerek Kıbrıs’ı işgali altında tutan TC Devleti’ne “Türklüğünüzü” ispat mı ettiniz?
“Evet” dediğiniz Annan Planı, TC sermayesinin en büyük yağmasını ve yerleşimci sömürgeciliğinin ikinci dönemini başlattı.
Yerleşimci sömürgeciliğinin birinci dönemi Türk ordusunun silah zoruyla topraklarından sürdüğü 200.000 Rumun mülklerine yerleştirilen Türkiyeli yerleşimcilerdi.
Türk ordusunun topraklarından sürdüğü 200.000 Rumdan geriye ev kalmayınca, yerleşimci sömürgeciliğinin ikinci dönemi başladı: 200.000 Rumdan kalan arazilerin kolonizasyonu. Konut inşası ve şehirler kurulması yerleşimci kolonizasyonunun ikinci aşamasıdır…
Annan Planı ile başlayan Türk yerleşimci sömürgeciliğinin ikinci dönemi Dördüncü Cenevre Sözleşmesi hilafında işgal altındaki toprakların statüsünü kalıcı bir biçimde değiştirmeyi amaçlar.
Dördüncü Cenevre Sözleşmesi işgal edilmiş toprakların statüsünün kalıcı bir biçimde değiştirilmesini önlemeyi amaçlar.
Sözleşmenin amacı, işgalcinin toprak ve kaynaklar üzerinde hak iddialarını geri çevirmektir.
Sözleşme işgalcinin geçici olan varlığını kalıcılaştırmasını amaçlayan eylemleri yasaklar. Girne’ye, Trikomo’ya, Bafra’ya yapılan inşaatlar gibi…
Siyonist rejim işgal edilmiş Filistin’de ne yapıyorsa, TC Devleti de işgal edilmiş Kıbrıs’ta onu yapıyor…
Uluslararası hukuk, insan hakları ve sözleşmelerin tek başına bir anlamı yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kapısını bile Kıbrıslılara açan Women Walk Home mücadelesinde işgal bölgesinde tutuklanan Kıbrıslı mülteci kadınlardı…
TC Devleti kendi topraklarında kendi anayasasını çiğneyerek ormanları yok edebilir.
Fakat TC Devleti işgalci olarak bulunduğu Kıbrıs’ta aynısını yaptığında Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ne göre savaş suçu işler.
Limak’ın Türkiye’de Akbelen ormanındaki yağmacılığı ile Kıbrıs’ta Bafra’daki yağmacılığı arasında böyle bir nitelik farkı vardır: Türkiye’de yağmacıdır, Kıbrıs’ta savaş suçlusudur.
Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti, Kıbrıs’ın işgal edilmiş topraklarında Dördüncü Cenevre Sözleşmesi hilafında savaş suçları işleyen TC şirketlerine karşı Avrupa kurumları nezdinde ve uluslararası hukuk boyutunda bir mücadele başlatmadığı sürece yerleşimci sömürgeciliği “kalıcı” yağmacılığına devam edecek.
Bafra bölgesini 13 parsele ayırıp TC şirketlerine pay eden CTP’nin sözde “Ekonomi ve Turizm Bakanı” Derviş Kemal Deniz şöyle demişti: “Bu şirketleri KKTC’ye çekmek için yeni kanunlar çıkardık. Merkezini KKTC’de gösteren uluslararası şirketlerden alacağımız vergi oranlarını yüzde 2.5 olarak tespit ettik”…
15 Kasım 2022’de CTP’li Mehmet Ali Talat, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve faşist Büyük Birlik Partisi’nin Genel Başkanı Mustafa Destici ile Ersin Tatar KKTC’nin kuruluşunu kutladı Silihtar’da. Hürriyet gazetesinden Sedat Ergin de oradaydı…
19 Kasım 2022’de Sedat Ergin Akbelen ormanını yok eden Limak için şöyle yazdı:
-‘‘Tatar, KKTC’deki yatırımların artmaya başladığından da söz ediyor. Limak Holding’in Onursal Başkanı Nihat Özdemir’in Gazimağusa’nın hemen kuzeyindeki İskele Bafra bölgesinde 200 milyon dolar tutarında golf sahası olan bir otel yatırımı yapacağını kendisine bildirdiğini anlatıyor”…
Mehmet Ali Talat ise Silihtar’ın salonunda birlikte oturduğu işgalcilere şöyle diyor:
-“Adaya (işgal bölgesine) yatırımlar Annan Planı sayesinde geldi”…