iktibasSerdar M. DeğirmencioğluNagazaki’de bir çocuk - Serdar M. Değirmencioğlu

Nagazaki’de bir çocuk – Serdar M. Değirmencioğlu

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net
Fotoğraf: Haruka Sakaguchi

Dünyanın en iddialı okullarında Hiroşima ve Nagazaki pek konuşulmaz. Konuşulsa konuşulsa, atom bombalarının II. Dünya Savaşını bitirdiği ve hatta barışı getirdiği konuşulur. Bu çok eskiden beri böyledir. 6 ve 9 Ağustos tarihlerinin yaz tatiline gelmesi işleri kolaylaştırır.

Dünyanın en ünlü okullarından mezun olan kişiler, nükleer katliamların konuşulmamasının aslında unutturma siyaseti gereği olduğunu bilmezler. Onlara verilmiş olan şişirme özgüven, Hiroşima’da yaşanan acılara dair neden bir kez olsun tek bir kare fotoğraf görmediklerini düşünmelerine engel olur. Nagazaki’de yaşanan acılar hakkında bir satır olsun okumamış olmak, onları hiç rahatsız etmez. Nükleer silahların yarattığı korkunç tehlikenin hiç farkında olmamak, siyasi açıdan cahil bırakılmış olmak büyük işler peşinde koşan bol diplomalı, çok iddialı mezunların hiç canını sıkmaz.

Bu diplomalı cahillik göz önünde tutulduğunda Hiroşima ve Nagazaki’de yaşananları konuşmak daha da önem taşıyor. Bu nedenle, bugün 9 Ağustos 1945 saat 11:02’de ince hesaplarla tam Nagazaki üzerinde patlatılan nükleer bomba bir çocuğu nasıl etkiledi, inceleyelim.

Sachiko Matsuo, bir nükleer katliam yaklaşırken henüz 11 yaşındadır. Babası, ABD uçaklarından atılmış bir kâğıtta Nagazaki’ye yönelik ciddi bir saldırının yaklaştığını okur. Yaklaşan tehlikenin tam olarak ne olduğunu bilmese de, Nagazaki’ye bakan bir tepede derme çatma bir kulübe yapar ve tüm yakın akrabalarının bu tepeye gitmeleri için çabalar.

Sachiko’nun babası ne kadar ısrar etse de herkes ikna olmaz. Kendi eşi bile gitmek istememektedir. Saldırının 8 Ağustos günü gerçekleşeceği sanılmaktadır. O gün bir saldırı olmayınca bu çabaların boş olduğu izlenimi doğar.

Sachiko’nun babası ısrarından vazgeçmez. ABD ile Japonya arasında büyük saat farkı olduğunu, ABD’nin Japonya’nın bir gün gerisinde olduğunu söylemektedir. Eşinin kulübeye gitmesi ve kulübedekilerin oradan ayrılmaması için büyük çaba gösterir. Kulübeye sığınanlar sonunda ikna olurlar: “Fikrimizi değiştirdik; bir gün daha barakada kalacağız,” derler. Sonuçta hepsi, ciddi yanık ve kesikleri olsa da, nükleer kırımdan kurtulurlar.

Henüz bir nükleer kırım yaşandığı anlaşılmamıştır. Sachiko, büyük endişe içinde evlerinin ne durumda olduğunu öğrenmek ister. Uzaktan da olsa evi görebileceği bir yere doğru yürür ama tüm kenti kaplayan büyük bulutun büyüyerek tepeye doğru yaklaştığını görür. Aşağıdaki her şey birden görünmez olur. Büyükannesi, “Herkes öldü. Bu dünyanın sonu!” diye ağlamaya başlar.

Babası ise bir sivil savunma birliğinin üyesi olduğu için bombanın patlatıldığı an kulübede değil, bir silah fabrikasının yakınındadır. Kulübeye başından, ellerinden ve bacaklarından yaralanmış bir hâlde, ancak bir baston kullanarak öğleden sonra dönebilir. En büyük abisi de aynı sivil savunma birliğindedir; cesedi patlamanın etkisiyle bir çatıya savrulur.

Sachiko, radyasyonun ölüm demek olduğunu babasında görecektir. Kısa süre içinde başlayan ishal ve yüksek ateş ardından babasının saçları dökülmeye başlar ve cildinde koyu lekeler oluşur. Babası, saldırının üzerinden 20 gün geçmeden, 28 Ağustos günü büyük acılar içinde ölecektir.

Sachiko Matsuo bütün bunları yıllar sonra, 2017’de bir röportajda anlattı. O ve nükleer kırımdan kurtulan diğer kişiler (hibakusha) neler gördü, neler yaşadılar 78 yıl sonra hâlâ yeterince bilinmiyor. Bu bir rastlantı değil. Nükleer kırımın sorumluları, insanlığa karşı işledikleri büyük suçun anlaşılmasını hiç istemediler.

İşte bu nedenle dünyanın en ünlü okullarında nükleer kırımlara pek değinilmez. Nükleer kırımlara değinilmesi, siyasete girilmesi anlamını taşır. Siyasete girilmesi işleri çok zorlaştırır. Bunun yerine siyasetin üzeri örtülü bırakılır. Çünkü okul zaten siyasi bir kurumdur ve nükleer kırımların üzerinde durulmaması da siyasi bir karardır.

Nükleer silahların yeniden gündeme getirildiği bir dönemdeyiz. Hiroşima ve Nagazaki nükleer katliamları bize şunu gösteriyor: Her nükleer silah bir insanlık suçudur. Nükleer silahlarla barış kurulamaz. Çocukların yararını düşünenler, dünyanın neresinde olurlar ve hangi dilleri konuşurlarsa konuşsunlar, mutlaka barışın yanında ve nükleer silahların karşısında olmak zorundalar.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
352AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin