Sevgül Uludağ’ın notu:
Çok değerli arkadaşımız, barış aktivisti, öğretmen ve iki toplumdan gençleri yıllardır bir araya getirmekte olan Kıbrıs Dostluk Programı (Cyprus Friendship Programme) yetkililerinden Maria Hristantu’dan, Kormacit’te düzenledikleri kampta yürüttükleri “kayıplar” konulu atölye çalışmasından izlenimlerini kaleme almasını istedik. O da bizi kırmayarak bu kampta düzenlenen “kayıplar” konusundaki atölye çalışmasından izlenimlerini yazdı… Kendisine sonsuz teşekkürler…
Gençlik kamplarının neşeli ve eğlenceli olması öngörülür, Kormacit köyünde bu yaz düzenlenen kampta da bunlar vardı… Ancak Rumca ve Türkçe konuşan 11 Kıbrıslı gencin katıldığı Kormacit köyünde bu yaz düzenlenen kampta gençler bundan çok daha fazlasıyla ilgili deneyim elde ettiler. Çünkü okul müfredatından dikkatli biçimde çıkarılmış olan ve hiçbir zaman tarih kitaplarına ya da sınıfa ulaşamayan gerçeklerle ve öykülerle Kıbrıslı gençler kolay kolay yüz yüze gelemezler…
EN ÖNEMLİ DENEYİM, KAYIP YAKINLARIYLA GENÇLERİN BULUŞMASIYDI…
Ve belki de bu yaz kampındaki hayat değiştirici en önemli deneyimlerden birisi de resmi söylemler ve propagandayı aşacak derinliğe ulaşamayan, Kıbrıs halkı arasında nefret ve düşmanlığı korumak ve yeniden üretmek maksadıyla kullanılan “kayıplar” demeye alıştırıldığımız konuda gençlerin kayıp yakınlarıyla bir araya gelmesiydi…
BU İNSANCIL KONUNUN GERÇEK RENKLERİ…
Kıbrıs trajedisinin en acılı bölümü, kesinlikle “kayıplar” konusudur çünkü onlarca yıllık acılı çatışmalarda kaybedilenleri ilgilendirmez yalnızca, onların ailelerinin ve sevdiklerinin hayatını da işkenceye çeviren bir konudur. Fakat bu konu savaşın acı ve gerçek sonuçlarını kavramak ve barış için istek ve kararlılık yaratmak için değil, nefreti ve milliyetçi duyguları devam ettirmek maksadıyla kullanılmaya devam ediyor… Ancak Kormacit’te Kıbrıs Dostluk Programı ve buna katılan öğretmenler cesur bir adım atarak gençleri bu insancıl konunun gerçek renkleriyle karşı karşıya getirmeye karar verdiler – bu renkler “mavi” ya da “kırmızı” değildi ve herhangi bir bayrakla da örtülemeyecek gerçeklerdi…
1960’lı ve 1970’li yıllardan Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslı yüzlerce “kayıp”tan yalnızca ikisinin akrabaları tarafından aktarılan öykülerini dinledi gençler… Aynı zamanda Leyla Kıralp’ın “Paylaştığımız Islak ve Beyaz Mendil” başlıklı kitabından hareketle yapılan “Mendil” adlı belgesel filmi de gördüler ve genç Kıbrıslılar her iki tarafta da resmi ağızların hiçbir zaman tüm gerçeği söylemediklerini kavradılar…
İSMAİL VE ANDONİS’İN ÖYKÜSÜ…
1964 yılından beridir “kayıp” olan İsmail, genç bir aile bırakmıştı geride… O “kayıp” edildiğinde henüz üç yaşında olan oğlucuğu, babasına ne olduğunu hiç öğrenememenin acısıyla büyüdü. 1974’ten beridir “kayıp” olan Andonis ise anne-babasının ve kardeşlerinin hayatlarında büyük bir boşluk bıraktı…
İsmail’in oğlu Yusuf Çaylar ile Andonis’in kardeşi Hristos Eftimiu, genç katılımcılara sevdikleri ve onların akibetini öğrenmek için vermiş oldukları uzun mücadele hakkında konuştular. Onları bir araya getiren acıyı anlattılar, kayıplarının onları birbirlerini daha iyi anlamak ve barış için mücadelede daha kararlı hale getirildiğini anlattılar.
İKİ “KAYIP” İÇİN İKİ BOŞ SANDALYE…
İki sandalye eklenmişti öğrenciler grubumuza, öğretmenlere ve atölye çalışmasına konuşmacı olarak gelen konuklarımızın yanına… Her bir sandalyenin üstüne bu iki kaybın isimleri yazılmıştı, kendileri “kayıp” edilmiş olan ancak Kıbrıs trajedisinin öyküsünde hep var olan İsmail ve Andonis’in isimleri…
Bir haftalık kamp ve atölye çalışmalarının kapanış töreni, köy meydanında yapıldı ve buraya gençlerin aileleri, arkadaşları ve yerli halk katıldı – genç katılımcılar düşüncelerini ve deneyimlerini kaleme aldılar, doğrudan İsmail ve Andonis’e seslendikleri yazılar yazdılar, onların ruhlarının huzur içerisinde dinlenmesi ve İsmail ve Andonis ve ailelerinin yaşamış olduğu aynı acıları adada başka kimse çekmesin diye tüm olumsuzluklara karşın barış için mücadele etmeye söz verdiler.
“SEVGİLİ İSMAİL VE ANDONİS…”
Kampa katılan gençlerin İsmail ve Andonis’e hitaben bazı yazılarını burada paylaşmak istiyorum…
“Sevgili İsmail ve Andonis,
Bu hafta çok şey öğrendik. Birbirimizin dilini öğrenmeye çalıştık. Adamızın halkını oluşturan Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk, Kıbrıslımaronit, Kıbrıslıermeni ve Kıbrıslılatin toplumları hakkında birşeyler öğrenmeye çalıştık. Kendi kişisel kayıplarını aşarak bütün olumsuzluklara karşın barış için mücadele cesareti bulan insanların ortak ve paylaşılan acılarına ilişkin anlatılmamış öyküleri öğrendik…”
“GERÇEK DİYE TAKDİM EDİLENİ SORGULAMALIYIZ…”
“Sevgili Andonis ve İsmail,
Sizlerle Kıbrıs çatışması hakkında bize öğretilenleri içeren okul kitaplarında “tanıştık” önce sizlerle. Ancak sizin kişisel hikayelerinizi ancak bugün öğrendik, yakınlarınızın sizin başınıza ne geldiğini öğrenmek için uzun mücadeleleri öğrendik. Sizin son bir dinlenme yerine hakkınız elinizden alınmıştı çünkü sizin kalıntılarınızın bulunması, cezalandırılmamış olarak duran suçların ispatı olacaktı ve bunlar genel olarak unutulmuş şeylerdi. Yakınlarınız Hristos Eftimiu ve Yusuf Çaylar, sizin öykülerinizi ve çektikleri acıyı paylaştılar… Bu acı, siyasi liderliklerimiz ve eğitim sistemimiz tarafından sömürülmektedir. Öğrenmek önemlidir ancak bugün “öğrendiklerini unutmak” gerektiğini, “gerçek” olarak takdim edilen bilgiyi sorgulamamız gerektiğini, bunun çok daha önemli olduğunu anladık. Hristos ve Yusuf bizlere acılarının nasıl da ortak olduğunu ve öyküleri doğru düzgün biçimde anlatılırsa bunun daha büyük bir bölünmeye değil, barışa ve birliği yol açabileceğini gösterdiler…”
“SORUN EĞİTİM SİSTEMİ…”
“Sevgili İsmail ve Andonis,
Kıbrıs çatışmasında en büyük adaletsizlik, eğitim sistemlerimizin bilinçli olarak bizleri Kıbrıs’ta barışın imkansız olduğuna inandırması ve ayrıca biz genç kuşakların barışı getirmekte rolümüz olmadığına inandırmasıdır…”
“ATMAYA FIRSAT BULAMADIĞINIZ ADIMLARI ATACAĞIZ…”
“Sevgili Andonis ve İsmail,
Hiçbir zaman atmaya fırsatınızın olmadığı adımları atmaya söz veriyoruz… Bizler yürüyeceğiz ki siz koşabilesiniz… Sizleri o kadar gururlandıracağız ki ruhlarınız gerçekten huzur içerisinde dinlenebilecek…”
“BEYNİMİZE NEFRETİ YERLEŞTİREMEDİLER…”
“Sevgili İsmail ve Andonis,
İşte biz genç kuşak olarak, modern toplumun indoktrinasyon çabalarından etkilenmemiş ve beyinlerimize nefret yerleştirilememiş vaziyette geldik, çok değerli hatıraları paylaşmaya, başka yerde tartışamayacağımız derin ve özel sohbetler yapmaya…”
“BARIŞA İNANAN EĞİTİM GEREK…”
“Sevgili Andonis ve İsmail,
Ben, birleşik ve barışçıl bir Kıbrıs’ın olamayacağına inanmayı reddediyorum çünkü acı ve adaletsizliğe dair öykülerimiz de, açık yaralarımız da bir sonuca ulaştırılmalıdır ki iyileşebilsin… Ancak barışa inanan bir eğitimle devam eden öykülerimizi nefret ve bölünmeyi derinleştirmek için değil, barışa yol açacak eylemlere dönüştürebiliriz…”
TEK BİR MESAJ VAR: BARIŞ!
“Sevgili İsmail ve Andonis,
Bu kamp boyunca bizlerle olduğunuz için çok teşekkürler, verebileceğimiz tek bir mesaj olsaydı o da altını çizerek Barış olurdu – Peace, Ειρήνη, Barış!”
ARETİ HACIYEORGİU’YA TEŞEKKÜRLER…
Tek dileğimiz bölünmüşlüğün her iki tarafından da okulların ve öğretmenlerin böylesi insiyatifler ortaya koymalarıdır çünkü Kıbrıslı genç kuşakların e onlardan sonra gelecek kuşakların barışçıl geleceğini sağlamanın tek yolu budur.
Öğretmen Aredi Hacıyeorgiu’ya özel olarak teşekkür etmek gerek – bu fikrin sahibi, organizatörü ve bu kampın belkemiği oydu – bu kamp Kormacit İşbirliği Merkezi’nde yapılan ilk kamptı – sözkonusu merkez, Kıbrıs’ın çokkültürlü ortamında yeniden uzlaşma ve birlikte yaşamaya, birleşmiş bir Avrupa ülkesine ve gelecekte ilerleme, kalkınma ve işbirliğine yönelik hizmet etmek üzere oluşturulmuştur.”
Atölye çalışmasına katılan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum gençler, kayıp yakınlarının ortak örgütü BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’den Hristos Eftimiu ve Yusuf Çaylar ile birlikte…
(Maria Hrisantu’nun yazısını Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).