Herkes dozerlerle BM araçlarına yapılan saldırıyı gördü. Esas saldırı ise diğer görüntülerde:
1996 Ağustos’unda Derinya’da ayağı takılıp yere düşen Tassos İsaak’ın başını demir sopalarla parçalayan üniformasız ve üniformalı Türk işgal güçleri gibi tampon bölgeye taşınan örgütlü bir güruh saldırdı BM askerlerine.
BM askerlerinin her biri kapı gibi, her birinden iki adam çıkar. O adamların üzerine yüzlerce Türkiyeli yerleşimci çullanıyor. İsaak gibi bir tanesi yere düşse onun da başını ezerlerdi taşlarla…
BM araçlarına ve askerlerine yapılan bu saldırı ciddi anlamda planlandı. Ağustos 1996’da olduğu gibi “paramiliterler”, “KKTC polis üniforması” giyen memurlar ve Türkiyeli yerleşimciler saldırdı BM askerlerine. 1996’da otobüslerle ülkücüleri Derinya’ya taşıdılar, bu defa taşımadılar mı?
Kıbrıs’ın TC Devleti tarafından işgal edilmiş kuzeyinden Kıbrıs’ın güneyine uzanan bir projedir Arsos-Pile yolu.
İşgal rejiminin bu yol projesi İngiliz egemen toprağından da geçmiyor, Kıbrıs Cumhuriyeti idaresindeki araziden de geçmiyor. Bu sebepten kriz çıkarmak için o noktayı seçti özellikle Türkiye. Teknik olarak ne Britanya ile ne de Kıbrıs Cumhuriyeti ile karşı karşıya gelindi.
Türk işgal güçleri sadece Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile karşı karşıya gelmek istedi. Neden?
Türk işgal güçlerinin BM askerlerine saldırısı 2018’den beridir Ankara’nın kurguladığı yeni Kıbrıs stratejisinin şiddete bürünmesidir.
“İki devletli çözüm” diyor Türkiye. İşgal ettiği Kıbrıs topraklarını bütün dünyanın kabul etmesini istiyor…
TC Devleti’nin işgal ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti egemen topraklarını kabul ettirmek için önündeki öncelikli engel Birleşmiş Milletler’dir.
BM üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarında işgalcidir Türkiye. Başka bir devletin toprağı üzerinde korsan bir “devlet” kurarak suç işledi. TC Devleti bu işgalci yaftasından “hukuki” olarak kurtulamaz. Yeni oldubittiler yaratmaya çalışıyor bu yüzden…
Bu “oldubittiler”den en önemlisi BM’nin Kıbrıs’tan çekilmesidir: Kıbrıs’ın Türkiye tarafından işgal edilmiş kuzeyi ile Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti tarafından yönetilen güneyi arasındaki “tampon bölge”den BM Barış Gücü’nün çekilmesini istiyor Türkiye.
BM Barış Gücü’nün aradan çekilmesi “Yeşil Hat”tın gerçek bir sınıra dönüşmesi demektir. O zaman da “tampon bölge KKTC toprağıdır” diyecekler…
“İki devletli çözüm” stratejisinin parçası olarak Türkiye BM’yi Kıbrıs’tan çıkarmak istiyor. “Yeşil Hat”tın gerçek bir sınıra dönüşmesiyle yeni “oldubittiler” dayatacaklar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne!
Beş sene önce başladı bu yeni politika…
Ankara’nın BM’ye karşı yürüttüğü şeytanlaştırma ve devre dışı bırakma siyasetinin ilk yürütücüsü ise Kudret Özersay’dır.
2018’de sözde Dışişleri Bakanı olarak Özersay BM’yi yıpratma, değersizleştirme, varlığını anlamsızlaştırma, devre dışı bırakma siyasetini başlattı.
BM’nin bir kurum olarak niteliğini tartışmıyoruz. Kıbrıs’taki Türk işgalcilerinin BM’den duydukları rahatsızlıktır mesele…
Neden Türk işgalcileri BM’nin Kıbrıs’tan çıkmasını istiyor?
2018 ve sonrasındaki “Dışişleri Bakanlığı” döneminde onlarca kez “BM Barış Gücü Kıbrıs’ta statükoyu temsil ediyor” dedi Özersay.
Türk işgal güçlerinin BM Barış Gücü’ne saldırısını kınayan Güvenlik Konseyi kararında ise şöyle deniyor:
-“Güvenlik Konseyi üyeleri, bu eylemin Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğunu ve BM Ara Bölgesi’ndeki statükonun ihlali olduğunu vurgular”…
“Ara bölgenin statükosu” diyor Güvenlik Konseyi. “Kıbrıs’taki statüko” değil. Kıbrıs’taki statüko TC Devleti’nin Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının %37’sini işgali altında tutmasıdır.
Kudret Özersay ise Temmuz 2018’de şöyle dedi:
-“BM Barış Gücü askerleri statükoyu temsil eder. İki taraf arasında mektupları taşıyan postacı konumundaki askeri bir güç olmadan da iki tarafın sivil toplum örgütleri, siyasileri, askeri yetkilileri gayet tabii görüşebilir. Bunun için arada BM’nin olmasına gerek yok”…
Yani, Türkiyeli yerleşimciler, askerler ve “KKTC polisi” bir işe yaramayan postacıyı mı dövdü?
BM askerleri 1996’da Derinya’da yapmadığını yaptı, bu defa kimsenin ölmesine müsaade etmedi!