80 darbesini tarif etmek için sıkça kullanılan betimlemelerden biridir ‘silindir.’ Ne yapmıştı 12 Eylül? Toplumu, toplumsal muhalefeti ezip geçmişti. Demokrasi umut ve tahayyülünü söndürmüştü. Ülkeyi üzerinde ot bitmeyen kuru, çatlak, verimsiz bir toprağa dönüştürmüştü. Belki de en kötüsü, toplumda ahlaki çöküntüye sebep olmuştu. Herkesin diline bir köşeyi dönme arzusu yerleşmişti. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Olmuyorsa, Özal’ın dediği gibi hata ‘işini bilmeyendeydi.’
***
Genç yaşına üç darbe sığdıran Türkiye Cumhuriyeti artık başka bir ülkeydi. Öyle olsun istenmişti.
12 Mart 1971 darbesinin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” diyerek toplumun neden bir demokrasiyi hak etmediğini veciz bir şekilde özetlemişti. Ancak 71 darbesi toprağına, emeğine, ülkesine sahip çıkan köylü, işçi ve öğrenci hareketinin önünü kesemedi. Faşizme karşı örgütlü bir şekilde mücadele eden solun tepkisini daha da güçlendirdi. Toplumsal muhalefeti bastırmak adına ‘silindir’ görevini 12 Eylülcüler üstlendi.
***
Resmi tarihin 80 darbesiyle ilgili hafızalara işlemek istediği şey, ülkede ‘bir anda’ baş gösteren sağ sol kavgasına ve anarşiye son vermek için yapıldığıydı. Halkın huzurunu sağlamak darbecilerin kendilerine açtığı meşruiyet alanıydı. Oysa 12 Eylül, belli bir amaca doğru çizilen yolun başlangıcıydı. 70’lerin sonunda ülkede faşist gruplar tarafından tertiplenen suikastlar ve kitlesel katliamlar yaşanıyordu. Darbeye giden sürecin ilk büyük işaret fişeği 1 Mayıs 1977’de, İşçi Bayramı’nı kutlamak için Taksim’de bir araya gelen yüz binlerce insanın üzerine ateş açılması oldu. 36 kişi öldü. Suçlular belirlenemedi, kimse yargılanmadı ve ceza almadı.
***
Kanlı 1 Mayıs’tan yaklaşık bir ay sonra İstanbul’da gerçekleştirilen CHP mitinginde konuşan Ecevit, devlet içinde fakat demokratik hukuk devletinin denetimi dışında bazı örgütlerin olduğunu, bunların zaman kaybetmeden kontrol altına alınması gerektiğini ve 1 Mayıs’ın bir kontrgerilla hareketi olduğunu söyledi. Bugün açık bir Amerikan müdahalesi olduğu bilinen 1 Mayıs katliamı toplumda şok etkisi yaratmış ve sonrasında meydana gelen kitlesel katliamlarla bu korku iklimi ülkeye hâkim olmuştu. Halkın gözünde darbeyi meşrulaştırma gerekçesi sayılan kaos ortamına ağır bir ekonomik kriz eşlik ediyordu. 24 Ocak kararları olarak anılan ve Türkiye ekonomisine baştan ayağa neo-liberal bir kimlik kazandıran uygulamalar yapısal bir dönüşümün de önünü açmıştı. Bu dönüşüm sekiz ay sonra 12 Eylül darbesiyle desteklenecek ve Türkiye demokrasisi solun, sendikaların, kamucu yaklaşımı benimseyen ilerici güçlerin üzerinden ‘silindir’ gibi geçilmesiyle sakatlanacak ve öz kaynakları, emeği ucuz, hatta ücretsiz olarak kapitalizmin hizmetine sunulacaktı.
***
Sermayeyi mutlu kılan, buna karşın işçiyi, emekçiyi düşük ücret dayatarak ve örgütsüz bırakarak ezen sistemi, yine 80 sonrası veciz bir ifadeyle TİSK başkanı Halit Narin tanımlamıştı. “Bugüne kadar hep işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde.” 12 Eylül darbesi, bugün demokrasiye dair yüz yüze kaldığımız bütün sorunların kapısını bile isteye ardına kadar açtı. Halkın, demokratik düzenin inşasında elzem olan irade ve sorumluluk bilincini yaraladı. Ülkeyi demokrasi rayından çıkardı ve kültürel, ekonomik, siyasal… her anlamda geriletti. 12 Eylül olup bitmiş bir olay değil, hala devam eden bir süreç. Topluma karşı işlenen en büyük suçlardan biri olarak da hepimizin hafızasında çakılı kalmaya yazgılı.
***
Darbe sürecinde işlenen suç ve hak ihlallerinin, bizzat dönemin tanıklarının aktardığı bilgiler ışığında kaydını tutan Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi’nin “Geçmiş Bugündür” temasıyla hazırladığı sergi 12 Eylül’ün 43. yıldönümünde İstanbul Tophane’deki Tütün Deposu’nda açılıyor. 1960-1991 tarih aralığına ışık tutmayı amaçlayan Bellek Müzesi’nin dijital alandan fiziksel alana taşıdığı koleksiyonda öğrenci hareketlerinden, devrimci mücadelenin gelişimine, adalet arayışından devletin cezasızlık geleneğine kadar döneme ışık tutan ve resmi tarih anlatısını kanıtlarıyla tartışmaya açan bilgiler yer alıyor. Konseptini ve küratörlüğünü Eylem Delikanlı, Aylin Tekiner ve Sevim Sancaktar’ın üstlendiği sergi 12 Eylül üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışma. “Geçmiş Bugündür” ve hesaplaşılmayan geçmiş, yarını hasta etmeye devam ediyor.