On binlerin korkuyla yerini, yurdunu terk ettiği, büyük bir insani trajedinin yaşandığı Dağlık Karabağ’da yüz yıllık sorun, “sorunlu” bir şekilde çözüldü. Karabağ’daki Ermeni yönetimi kendisini feshetti.
Bu çaplı büyük nüfus değişimlerinin, “gönüllü/zorunlu sürgünler”in toplumların hafızalarında yarattığı travmatik hasarın kuşaklar boyu süreceği acı tecrübelerle baki. Askeri-politik jeopolitik hesapların, siyasi mühendislik çalışmaların girdabında Güney Kafkasya’da jeopolitik değişime neden olan Karabağ sorunun bölgesel/küresel yansımaları var.
Dağlık Karabağ’da ne oldu?
1991’den günümüze iki büyük savaş, onlarca çatışma ve gerilime neden olan Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan’ın 19 Eylül’deki askeri harekâtıyla yeni bir aşamaya geçti. 24 saat süren operasyonun ardından Ermeni güçler silah bıraktı, hemen akabinde “entegrasyon” müzakereleri başlarken on binlerce kişi de Karabağ’ı terk etmeye başladı. 28 Eylül’de ise Karabağ’daki Ermeni yönetimi kendisini resmen feshetti.
Dağlık Karabağ statüsü nedir?
Aralık 1991’de Kazakistan’ın o zamanki başkenti Alma Ata’da Baltık Cumhuriyetleri hariç SSCB ardılı ülkelerin liderlerinin buluşmasında devletlerin Sovyetler döneminde belirlenmiş sınırlarının değişmeyeceği ve bu ülkelerin içindeki özerk bölge ve cumhuriyetlerin statüsünün aynı şekilde devam edeceği üzerinde mutabakat sağlandı. Ancak emekli diplomat Engin Solakoğlu’nun Sol Portal’daki yazısından aktarırsak Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti Azerbaycan’dan ayrıldığını ilan ederek hem I. Karabağ Savaşı’na neden oldu hem de Erivan Azerbaycan’a ait reyonları işgal ederek Alma Ata sonuç bildirisinin ilkelerini açıkça ihlal etti. 2020’deki II. Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan kendisine ait toprakları geri aldı. 19 Eylül 2023’teki “Anayasal düzenin tesisi” gerekçesiyle yapılan harekât ve “özerk yönetim”in sona erdirilmesiyle “Alma Ata bildirisi”ni bu kez de Bakü ihlal etti. Anlaşma gereği Dağlık Karabağ’ın özerk cumhuriyet statüsünün korunması gerekiyor, ancak Aliyev yönetimi buna izin vermemekte kararlı.
Bakü neden şimdi operasyon yaptı?
2020’deki ‘44 günlük savaş’ın ardından bu yılın sonuna kadar imzalanması beklenen kalıcı barış anlaşmasında masaya güçlü şekilde oturmak isteyen Aliyev yönetimi bu harekâtın hazırlığını bir yıldır yapıyordu. Ermenistan’ın ve Rusya’nın meşguliyetini gören Bakü, yaptığı operasyonla elini güçlendirdi. Bakü’nün amacı krizi fırsata çevirerek Karabağ’ın statüsünün toptan ortadan kaldırmaktı. İstenilen elde edildi.
Rusya neden müdahil olmadı?
Güney Kafkasya krizinde yanıtı merak edilen soruların başında Rusya’nın, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı almasına neden engel olmadığı yönünde. Bir görüşe göre Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya Güney Kafkasya’ya odaklanmadı. İkinci görüşe göre Moskova, her fırsatta önüne çıkan sorunun “ne türlü olursa olsun” çözümüne yol verdiği. Üçüncü görüşe göre ise Nikol Paşinyan’ın Batı/ABD ile yakınlaşmasına karşı Kremlin, Karabağ üzerinden yanıt verdi.
Jeopolitik dengeler değişti mi?
2020’de Dağlık Karabağ’ın çevresindeki reyonları alan, Azerbaycan’ın 19 Eylül’deki Dağlık Karabağ hamlesi Güney Kafkasya’da jeopolitik değişime de yol açtı. Bakü bölgenin kontrolünü tamamen ele geçirdi. Özerk yönetim feshedildi, Azerbaycan’ın ve de Türkiye’nin etki alanı genişledi. Iğdır’dan Bakü ve Bişkek’e uzanacak bir güzergâhın önün açılmış oldu.
Yeni hedef Zengezur Koridoru mu?
Azerbaycan’ı Ermenistan ve İran sınırından Nahçıvan ile Türkiye’ye bağlayacak olan Zengezur Koridoru Bakü ve Ankara’nın yeni “kızıl elma”sı. Güzergâh Türkiye’yi Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya bağlamayı amaçlayan “büyük ülkü”nün bir parçası. Bu hattın İran’ın bölgedeki nüfusunu gerileteceği varsayımından hareketle Türkiye’nin bölgesel gücünü tahkim edeceği belirtiliyor. Ancak bu genişleme hevesleri Güney Kafkasya’da yeni ihtilaf alanlarını yaratacak.
Pan-Türkist hayaller gerçekleşecek mi?
Türkiye’nin Dağlık Karabağ ilgisinin tek nedeni Azerbaycan’la “kardeşlik” bağları değil. Cumhur İttifakı iktidarının uzun zamandır Orta Asya ve Güney Kafkasya’da “Pan-Türkist” bir siyaset izlediği sır değil. Ortadoğu’da yapmaya çalıştığı gibi Güney Kafkasya’da da nüfuzunu arttırmanın peşinde. Dağlık Karabağ meselesi buna elverişli bir zemin yarattı. Bölgenin Bakü’nün kontrolüne geçmesiyle Ankara-Bakü hattında Pan Türkist dürtü yeniden açığa çıktı. Türkiye’nin Orta Asya’ya Azerbaycan üzerinden bağlama, Turan ülküsünü hayat geçirme hayallerinin önündeki en önemli engellerden birinin aşıldığı yönündeki inanışlar hayli fazla. Çeşitli emperyalist güçlerin, bölgesel hegemonların kendilerince tasarruflarda bulunduğu bölgede neo Osmanlıcıların pan Türkist emeller yeni maceralara yol açabilir.