Bu yazı daha önce apostroff yayınlandı
Demokrasinin ve adaletin tam anlamıyla işleyebilmesi için kadın ve erkeklerin her alanda ve özellikle de karar alma mekanizmalarında eşit olarak temsil edilmesiyle mümkün olabilir. Bu ‘eşitlik’ meselesi pek çok ülkede yasalarla düzenlenmiş olsa da hayatın içindeki eşitliğin istenilen durumda olmadığını biliyoruz. İşte kadın kotası bu anlamda çok önemli bir role sahip. Siyasette kadın temsili- gerek karar mekanizmalarında gerekse kamusal alandaki kadınların sayısını ve rolünü değiştirmek- için kota uygulamalarına gidebilmek gerekir. Kadın kotası, cinsiyet eşitliği ilkesi dikkate alınarak düzenlenir ve kadınların özellikle de siyasete katılımlarının artırılmasına olanak sağlar. Ayrıca, kadınların kurumlardaki katılımının güçlendirilmesine yardımcı olur.
Bunun eşitsizliğe yol açtığını, haksız rekabet yarattığını ve alın teri ile bir takım üst düzey görevlere gelme fırsatına engel olduğuna inanan karşıt bir görüş var. Ancak, dünyanın yarısını oluşturan kadınların asırlar boyu uğradığı o uçurum eşitsizlik ve adaletsizlik durumları göz önünde bulundurulduğunda bu görüş havada kalır düşüncesindeyim. Düşünsenize tarih erkek hikayeleri üzerinden yazılmış (history), insan hakları (les droits de l’homme) erkekler düşünülerek geliştirilmiş, kadınlar çok yakın bir geçmişe kadar eğitim alamamış, okula gönderilmemiş, seçememiş, seçilememiş, kamusal alanlarda yer alamamış, sosyoekonomik engellerle, dini, ideolojik ve psikolojik engellerle karşılaşmış. Tüm bunlara ek olarak gerek biyolojik sebeplerden gerekse diğer sebeplerden kadınların üzerine birçok sorumluluk da bindirilmiş. Hayatın içinde hep dezavantajı durumda olmuş.
Feminist mücadeleye minnettarız ki bu düzeni değiştirmek için emek vermiş. Daha adil bir dünya yaratabilmek için bazı yapı bozumlarına gidilebilmiş bu sayede. Kadın kotası da bunlardan biri. 1978 yılında Marilyn Loden’in ortaya attığı cam tavan tanımının karşıtı aslında bu ama esas tartışılan bu değil kadın kotası. Başarı ve yetkinliklerine rağmen kadınların kurumsal alanlarda yükselmelerini önleyen, görülmeyen ve fakat aşılamayan bariyerin metaforik tanımı olan cam tavan durumu her yerde o kadar yaygın ki!
Dolayısıyla sosyal, ekonomik ve politik yaşamda kadınların dışlanmışlıklarını azaltmak ve zaman içerisinde ortadan kaldırmak için eşitsizliği ve ayrımcılığı telafi edici birtakım politikalara ihtiyaç var ve kota da bu anlamda son derece geçerli bir yöntem.
Mehveş Beyidoğlu 1976 yılında Lefkoşa’da doğdu. Uluslararası İlişkiler Lisansını 1998’de, Yüksek Lisansını ise 2000 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde tamamladı. Avrupa Entegrasyonu ve Bölgeselleşme Politikaları üzerine Master Üstü programını 2005 yılında Graz Üniversitesi’nde tamamladı. 2000 yılından itibaren uluslararası örgütlerde araştırmacı, danışman, editör ve tercüman olarak çalıştı. Halen, uluslararası bir danışmanlık şirketinde danışmanlık yapmaya devam ediyor. Feminist politikalar da dahil olmak üzere gerek sivil toplum örgütlerinde gerekse Yeni Kıbrıs Partisi’nde aktif rol aldı. Feminist Atelye (FEMA) aktivisti oldu. YKP-Fem’in kurucularındandır. 2019 yılından itibaren, sanat üzerine eğitim almaya başlaması ile birlikte, kolektif olarak devam ettiği mücadeleyi sanat dili ile aktarmaya devam ediyor.