EMPERYAL ANKARA OTORİTESİ’NİN MİSAKI MİLLİ SINIRLARINA ULAŞMA HEDEFİNDEKİ KUZEY KIBRIS’TA,
“GELIN ADA’DAKİ GERÇEKLERE SIRTINIZI DÖNMEYİN. KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURIYETİ’Nİ BİR AN EVVEL TANIYIN”. ERDOĞAN
“İKİ DEVLETİN İŞ BİRLİĞİNE DAYALI, EGEMEN EŞİTLİK VE ULUSLARARASI STATÜMÜZÜN KABULÜNÜ İÇEREN BİR ÇÖZÜM İSTİYORUZ” TATAR
Hoffman De-facto (Fiili) İlhak tanımını iki unsurda varsaymaktadır:
Korpus (toprağın etkin işgali) ve
Animus (bu toprak üzerinde kalıcı olarak mülkiyet hakkı elde etme niyeti).
Emperyal Ankara Otoritesinin Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları üzerindeki 1974 ve sonrasındaki mevcut uygulamalarında her iki unsur da apaçık ortadadır;
49 yıldır süren bir Askeri İşgal sözkonusudur ve bu “KORPUS”un göstergesidir.
“ANIMUS”un göstergesi ise Emperyal Ankara Otoritesi’nin Kuzey Kıbrıs’ta oluşturduğu Alt yönetiminin 1977’de çıkardığı “İSKAN, TOPRAKLANDIRMA EŞDEĞER MAL YASASI”* (http://www.mahkemeler.net/birlestirilmis/41-1977.doc) ile taşıdığı Yerleşimcilere, kovulan Adalı Kıbrıslı Rumların ve diğerlerinin ata yadigarı topraklarını, evlerini ve işyerlerini dağıtarak, “Yerleşim Programı”nın uzun ömürlülüğünün, ve bu toprak üzerinde kalıcı olarak mülkiyet hakkı elde etme niyeti idi.
1974 sonrası yıllarda, Dianellos Bataklığında tüm partilerin katkıları ile kabul edilen birçok kamu beyanında, politikada, yasa ve mevzuatta Animus’un göstergeleri mevcuttur.
Özellikle de son atanan “SİLİHTAR MEMURU”nun beyanatlarında, Kolonize Rejim “BAKANLAR”!!!! Kurulu kararlarında ve Dianellos Bataklığında kabul edilen birçok politikada, yasa ve mevzuatlarda, artık işgalden söz etmenin söz konusu olmadığını, artık fiili ilhak ile hukuken ilhak arasında ayrım yapmanın zamanı geldiğini tespit ederek, De-jure (resmi) İlhak yolunda son atılacak adımları öngörmeye çalışamalıyız.
Kendi kaderini tayin etme ile güç kullanarak toprak edinmenin sorunlarıyla doğrudan ilgili olan “Uzun İşgal” ile oluşturulan “De-facto (fiili) İlhak sürecinin ve De-Jure (Fiili) ilhakı talep etmenin potansiyel hukuka aykırılığı konusundaki gerçekleri artık ortaya koymalıyız.
Gerçekleri tanıtmak için İşgalle yaratılan De-facto (fiili) İlhak’ı De-Jure (resmi) İlhak’a dönüştürme süreci ile ilgili atılan adımları tespit etmeliyiz ve bu adımların neden yapıldığına değinmeliyiz.
Kuzey Kıbrıs’ta Emperyal Ankara Otoritesi’nin uyguladığı, genel işgal rejimi altında gizlenen “yaygın ilhak” veya ” işgal ilhakı ” olarak adlandırılan şeyin resmini çizmeli, De-facto (fiili) İlhak’ı De-jure İlhak’a dönüştürme sürecini teşkil eden tedbirleri belirleyip bunlara odaklanmalıyız.
Belirsizlikler, Emperyal Ankara Otoritesinin Kuzey Kıbrısta oluşturduğu “Yerleşimci Kolonize İşgal Rejimi” arkasına gizlediği De-facto (fiili) İlhak’ı De-jure İlhak’a dönüştürme sürecinin temel özelliğidir.
Emperyal Ankara Otoritesi için belirsizlikler, İşgal ile ilhak, geçici ile süresiz, kural ile istisna arasındaki sınırları gizleme stratejisi olmuştur.
1974 Yerleşimci Kolonize Askeri İşgal Rejimini gizleme stratejisi olarak oluşturulan Kolonize Rejim KK-tc ve Kurumları, açıkça, uluslararası kararlarla ve konvansiyonlarla yasaklanmış uygulamalar ile önlemlerin alınması önünde engel olunmasına ve tüm Adalı KC vatandaşı bireylere daha az koruma sağlanmasına izin veriyor.
Bu, büyük ölçüde Adalı Kıbrıslı Türkler için şunu ifade ediyor:
MEVCUT EMPERYAL ANKARA OTORİTESİ İKTİDARI’NIN VE YERLEŞİMCİ KOLONİZE REJİM KK-TC KURUMLARININ YARATMAYA ÇALIŞTIĞI “MELEZ İŞGAL REJİMİ-KKtc” VE “DE-FACTO (FİİLİ) İLHAK”I DE-JURE İLHAK’A DÖNÜŞTÜRME SÜRECİ GERÇEKLİĞİNDE, ADALI KIBRISLI TÜRKLERİN TÜMÜ HER İKİSİNDE DE KAYBEDİYORLAR.
NE ULUSLARARASI HUKUKUN KORUMALARINDAN VE HAKLARINDAN YARARLANIYORLAR NE DE BU HAKLARA SAHİP OLUYORLAR.