Emperyalizmin genel bunalımı derinleştikçe, yeni savaş-çatışma cepheleri açılmaya devam ediliyor. Emperyalist bunalımın yeni savaşlarla aşılması şaşırtıcı değil, sistemin doğası bu.
Emperyalist merkezlerin tüm güçleriyle hegemonyalarını perçinleştirmeye, yeni nüfuz alanları oluşturmaya çalıştığı reel-politik denklemde, yaşanan gelişmeleri tesadüflerle açıklamak, rastlantısal olarak değerlendirmek mümkün değil.
Tam da bundan dolayı son dönemlerde ne Batı Afrika’da, ne Ortadoğu’da, ne de Kafkasya’da yaşananlar birbirinden bağımsız ele alınamaz. Büyük güçler arasında şiddetlenen hegemonya, güç kavgasında patlak veren krizlerin, gerilimlerin, çatışmaların hepsi birbiriyle ilintili.
Ukrayna’da kuşatılan Rusya, Batı’ya Afrika’da karşılık verirken, ABD/Batı ise Moskova’nın arka bahçesine sızarak Kafkasya ve Orta Asya’dan yanıt veriyor. Son dönemlerde iki sıcak bölgede yaşananlar bu durumu teyit eder durumda.
KERKÜK-DEYRİZOR HATTI
Irak ve Suriye’de eş zamanlı patlak veren gerilimler, yukarıda bahsedilenler ışığında okunmalı. Irak’ın kuzeyindeki Kerkük ile Fırat’ın güney doğusundaki Deyrizor, aynı eko-sistemin, coğrafi bütünlüğün parçaları. Petrol-enerji zengini her iki çok etnikli kent uzunca süredir farklı jeo politik hesaplaşmaların merkezleri konumunda.
Her iki kentte de Kürtler ile Araplar karşı karşıya. Kerkük’te ağırlıklı olarak Şii Araplar, Deyrizor’da Sünni Araplar ile Kürt yapıların yaşadığı gerilimin bir süredir bölgeye askeri-politik yığınağını artıran Washington yönetiminin hamleleri sonrası gelmesi dikkat çekici.
2000’lerin başında Irak’a, 2010’lardan itibaren ise Suriye’nin doğusuna yerleşen ABD, her iki ülkede de uzun erimli bir takım tasarruflar peşinde. Sınırın hem doğu hem de batı yakasında mevcut pozisyonunu kalıcılaştırmak istiyor.
Kürtler ile Araplar arasındaki fay hattı üzerinde yer alan Kerkük ve Deyrizor, petrol ve doğal gaz kaynakları nedeniyle hem bölgesel hem de küresel aktörlerin vazgeçmek istemeyeceği bölgeler. Bölgede konuşlu ABD, Deyrizor’da SDG ile Arap aşiretleri barıştırmaya çalışırken, Rusya ve Şam’ın bu durumu Washington aleyhine kullanma girişimleri söz konusu.
Deyrizor’un Fırat’ın barısında kalan kısmı Şam-Moskova’nın kontrolünde. Rusya, ABD’nin etkisini kırmak, kendi nüfuz alanını artırmak için Şam ile ortak hareket halinde. Kürtler, Arap aşiretlerin SDG’ye savaş açmasının arkasındaki iradenin Şam ve Moskova olduğunu savunuyor.
Aynı zamanda Münbiç gibi Fırat’ın batısındaki bölgelerdeki saldırılardan ise Türkiye sorumlu tutuluyor. Ankara bağlantılı grupların Münbiç civarındaki saldırıları ile Deyrezor’daki gelişmelerin bağlantılı olduğunu vurguluyorlar. Gelişmeler ve iddialar toparlandığında Şam, Moskova ve Ankara’nın ABD-SDG ittifakına karşı harekete geçtiği gibi bir durum ortaya çıkmış oluyor.
KAFKASYA CEPHESİ
Rusya’nın Suriye ve Batı Afrika’daki hamlelerine ABD, Kafkasya’dan karşılık vermeye başladı. Gürcistan üzerinden Kafkasya’ya girmeye çalışan ABD, Ermenistan’ı da yanına çekme arayışında. Karabağ Savaşı ve Laçin Koridoru nedeniyle Erivan ile Moskova arasında yaşanan çatlağı derinleştirmek isteyen Washington istediğini almak üzere.
ABD, Ermenistan ile Kafkasya’da ortak askerî tatbikat düzenleyecek.
“Eagle Partner 2023” tatbikatının Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Rusya’ya yönelik suçlayıcı konuşmasının ardından gelmesi dikkat çekti. Hafta sonu İtalya’nın La Repubblica gazetesine konuşan Paşinyan, “Ermenistan’ın güvenlik mimarisi, silah ve mühimmat tedariki dahil olmak üzere yüzde 99,999 oranında Rusya’ya bağlıydı” demiş ve bunun bir hata olduğunu vurgulamıştı.
Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle istese bile Ermenistan’ın güvenlik ihtiyaçlarını karşılayamayacağını söyleyen Paşinyan
Batı’ya yanaşmak için Ukrayna savaşını fırsat bildi. Ülkedeki Batı’lı muhalefetin ayaklanmasıyla işbaşına gelen Nikol Paşinyan, Moskova’yı öfkelendirirken Ermenistan, Rusya önderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün tatbikatlarına da katılmadı.
Batı ile yakınlaşmak isteyen Paşinyan’a uyarı yapan Kremlin, “Ermenistan, Rusya’yı sıkıştırmak üzere Batı’nın bir aracı haline gelmemeli” dedi. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov da “Rusya bölgenin ayrılmaz bir parçası. Önemli rol oynuyor ve bunu yapmaya devam edecek” demişti.
Amerika Birleşik Devletleri ile olan bağlarına ve bölgedeki diğer ülkelerle daha yakın ilişkiler kurma çabalarına açık bir gönderme yapan Paşinyan, açıkça yönelimini belirlerken Ermenistan-ABD yakınlaşması, Erivan-Moskova arasındaki bu kriz dolu döneme denk geldi. ABD ve AB, Rusya Ukrayna batağındayken Güney Kafkasya’da etkinliğini artırmaya çabalıyor.
BATI AFRİKA’DA KAPIŞMA
Ukrayna Savaşı’nın sarsıntılarının en yalın biçimde yaşandığı bir diğer coğrafya ise Batı Afrika. Ukrayna’da köşeye sıkışan Rusya’nın Batı Afrika’da Fransız/Batı hegemonyasına karşı elde ettiği kazanımlar dikkat çekici. Son iki yılda peş peşe yaşanan darbeler Rusya’nın artan etkisiyle paralel gelişiyor. Gine, Mali, Burkina Faso, Nijer, Çat ve Gabon’da Fransa’nın ve haliyle Batı/ABD karşıtı askeri darbeler, genel eğilimi Moskova’ya bükerken, bu ülkelerde işbaşına gelen askerlerin Rusya ile ilişkileri yoruma mahal bırakmayacak türden. İlhan Uzgel hoca dün gazetemizde Afrika’da şimdilik kazananın Rusya olduğunu, mevcut güç ilişkileri çerçevesinde detaylıca analiz etmişti.
EN UZUN YÜZYIL
Bahsi geçen tüm cephelerde de her şey olup bitmiş değil. Ucu açık, müdahalelere, dış etkenlere bağlı bir süreç işlemeye devam ediyor. Rusya ile ABD’nin öncülük ettiği Batı ittifakı arasındaki hesaplaşmalar sadece bu cephelerde değil, dünyanın pek yerinde farklı şekillerde yaşanmaya devam edcek. Emperyalist kapışmalar yeni bir dönemin kapılarını aralarken anti-emperyalist mücadeleyi inşa etmek, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele etmek kaçınılmaz.